YÌTİ

1 0 0
                                    

  Çok korkuyordu. Ya işe alınmazsa. Geri dönmek için bilet parası bile yoktu. Kendine çok kızıyordu, neden buraya kadar gelerek kendini riske atmıştı ki,işe alınmazsa ne yapacaktı? Yeni tanıştığı bu insanlar, hiçbiri bu oteli bilmiyordu.Bu şehri bilen var mıydı ki koca ülkede? Ya gazeteye basılmış öylesine bir ilan yüzünden buraya kadar gelip 5 kuruşsuz burada kalırsa.Derin bir nefes aldı. Çok korkuyordu.
  Herkesin vagondan inmiş ona baktığını farketti. İnce topuklarını vagondan dışarı uzattı. Ayakları yerde resmen titriyordu. Kafasını gökyüzüne çevirdi. Güçlü bir yağmur damlası tam alnına düştü.Hava bozmaya başlamıştı.

  "Hadi içeri girelim" dedi Umay. Evet girelim, ayakkabılarım yine mahvolacak diye düşündü içinden.Her adım attığında daha çok titriyor ve yağmurda gıcıklık olsun diye yapar gibi şiddetleniyordu.Birinin kolundan tuttuğunu farketti. Bu Tuğra'ydı. 'Tanrım,yapma.Yeterince heyecanlıyım' diye geçirdi içinden.
"İyi misin?" diye merakla sordu Tuğra. Yağmur o kadar şiddetliydi ki konuşmak bile zor geliyordu İlay'a. "Evet, iyiyim. Sorun yok." dedi otelin bahçe kapısından içeri adım atarken. Bu çok büyük bir bahçeydi. Ve tek bina değil pek çok minik ev vardı bu bahçede. Hepsi birbirinden şirin ,her biri farklı çiçeklerler çevrilmiş minik evler.Ama tam girişin karşısında duran devasa bir malikane vardı. O da beyaz ahşaptan yapılmış.Ve rengarenk çiçeklerle çevrilmişti.Tuğra hala kolundan tutuyordu. Aslında çok iyi olmuştu çünkü tek başına yürüyebileceğinden emin değildi. Malikaneye yaklaştıkça güzel yemek kokuları ve müzik sesi gelmeye başladı.Özellikle de tarçin kokusu...

    Malikanenin kapısını açtılar ve onları sıcacık hava karşıladı.

AGOLAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin