3.BÖLÜM: Mezarlık

30 13 20
                                    

^^ Selammm canımın içleri ^^

Uzun zaman oldu ama bu süreçte en iyisini yazmaya çalıştım. Yazdıkça kendimi de geliştircem. Bu benim ilk hikayem ve ben bundan daha iyisini yazıcam bir gün. Bu arada ben hikayemi düzenledim. Bazı olayları kaldırdım, bir takım eklemelerde yaptım. Umarım yeni halini seversiniz.

Bölüm müziğini yukarıdan açabilirsiniz. Bölümü oylamayı ve yorum yapmayı unutmayın. Bölüm müziğini yukarıdan açabilirsiniz. İyi okumalar...

_ _ _

"Ağaçlar senin mezarlığın"

İçime ürperti girdiğinde üşüdüğümü fazlasıyla hissettim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

İçime ürperti girdiğinde üşüdüğümü fazlasıyla hissettim. İçeriye pencereden dolan ay ışığı loş bir aydınlık bahşediyordu. Loş aydınlıkta zar zor görsem de nerede olduğumu anlamak için etrafa göz gezdirdim. Kulübe idi burası. Kulübenin tahta duvarlarının doğallığını devam ettiren manzara resimli tablo süslüyordu. Diğer odaların kapılarını zar zor görebiliyordum. Holün duvarlarına tutunarak temkinli adımlarla yürüyordum. Holden sola döndüm. Buradaki holde sağ tarafımdan gelen ışık beni o yöne çevirttirdi. Işığa doğru geldiğimde gözlerim büyülendi. Sağımdaki tahta kapı diğer kapılardan göz alıcı şekilde yapılmıştı. Tahtanın üzerindeki işlemeler özel bir yer olduğunu fazlasıyla belli ediyordu. Bu güzel kapının ardında kim bilir hangi güzel şeyler var?

Kapının güzelliğine büyülenerek bakarken ne ara kapıyı açmak için zorladığımı fark bile etmedim. Elime bir şey dokunduğunda yoklayarak elimi aşağılara doğru indirdiğimde bunun büyük bir anahtar olduğunu fark ettim. Hiç zaman kaybetmeden anahtarı çevirdim. Kapının iki kanadını da açarak içeri girdim.

Bu soğuğa inat yemyeşil olan ağaç odanın içini dolduruyordu ihtişamıyla. Bir dalından sarkan salıncak beni kendisine davet ediyordu. Salıncakta özgürlüğüme kavuşmayı arzuladım o an. Salıncağa binip sallanmaya başladım. Her şey o kadar huzurluydu ki çocukluğuma bir dakika bile olsa dönebilmek çok iyi geldi bana. Bu kadardı bitti, her şey. Bundan sonra güzel olacak. Gülümün dikenine katlandım ve gülüme ulaşabildim ben.

Salıncağın ipi koptu, ben bir anda yerde buldum kendimi. Her güzel şeyin ardında kıyametlerde kopuyordu, kimse bilmezdi. "Güzel olacak" diyorum kendime "bitti, her şey bitti" diyorum lakin ben gülümü mezarlığa diktiğimi unutuyorum. Dikeni katlanılan gül yerini unutuyordu. Hatırlamak istemese bile hatırlıyordu. Unutabilmek için yapacak eylemi yoktu.

Kendimi daha da felaketlere hazırlarken içimde gözyaşlarım birer birer akıyordu göl de uyanmayı arzuluyorlardı, bunu kimse bilmiyordu. Ağlamamak için kendimi öyle bir sıkıyordum ki o anı benden başkası anlayamaz. Daha kalkamadan ağaç yanmaya başladı. Kalkmaya çok çalışsamda kalkamıyordum. Hayır, yanılıyorsunuz, canım yanmıyordu , artık o derece alıştım. Sadece yere sanki çivi gibi çakıldım. Hiç bir şey yapamıyordum. Kıpırtıyı yapacak eylemim dahi yoktu.

SİYAHIN KUYUSUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin