^^Selamm^^
Yine ben. Sonu merakla biten bir bölüm bıraktım farkındayım. Watty ödüllerine katılmak için de aynı zamanda ilham perileri de peşimi bırakmayınca bol bol yazı yazdım. Canım çıktı azıcıkkk. ama yazmaktan zevk aldım. Umarım hep böyle bir vaktim olur ve sizi bölümsüz bırakmam. Yukardan bölüm müziğini açmayı unutmayınn ve oylamayı yorum yapmayı da unutmayınn. sizleri seviyorum. Iyi okumalar..
................." Sanki...Sanki bir labirentteyim. Duvarları benim boyumdan olabildiğince yüksek. Önümü göremiyordum."
Saatlerdir bir köşede oturmuş bekliyordum.
Beni nelerin beklediğinden bihaberdim. Özel numaradan beni kim aradı? Mert abim mi? Kafamda olabildiğince fazla soru var. Sihirli bir deynek gelse o soruların hepsini bir anda silse... Ne kadar güzel olur ama öyle bir şey sadece masallarda olur, gerçek hayatta imkansız.Saatler öncesi ne olduğunu merak ediyorsunuz değil mi? O halde anlatayım. Mert " Burda, yok" diye bağırmasının ardından "Kapıya gelin, hızlı olun, sizi burda daha fazla bekleyemem" dediğinde Nefes, derin bir nefes alıp verdim. Içim öyle bir rahatladı ki... Tarif bile edemem. Tarif etmeye kelimeler dahi yetmez. Nefes, biz ararken odasından çıkmış, biz fark bile etmemişiz, telaşla. Bu arada aklınızda " Nefes neden bağırdı?" diye geçiriyorsunuz, biliyorum. Mutfakta yukarı rafa tencere koyarken sandalye ayağının altından kaymış ve yere düşmüş. Nefes'in sadece sol kolu kırıldı. Şu an ise içeride kolunu alçıya alıyorlar.
Nihayet Nefes kolunda ki sargıyla çıktığında kimsenin ağzından bıçak açmadan Mert'in arabasına bindik. Nefes, kolu kırıldığında dayanamayıp ağladığından gözü kızarık ve şişmişti. Arabanın içini arada aydınlatan sokak lambalarından fark ediliyordu. Mert'te yorgunluğu göz altlarına yansımıştı lâkin uykusunun kaçtığı fazlasıyla belliydi.
Telefonumu çantamdan çıkarıp saate baktım. Saat üçe beş geçiyordu. Eve gidip uyuyacak halim hiç yok. Üstümdeki yorgunluk Nefes sayesinde bertaraf etti. Gerçi tek ben de öyle gözükmüyordu, herkesin ayıldığını net şekilde görebiliyorum.
Sessizliği bozarak " Şu ilerde park var. Orda dursak ya. Sizin uykunuz açıldı gibi geldi bana. Yani uykunuz varsa eve gidelim. Ben eve gitsem de uyuyamam artık. O üç saniyede yaşadığım korku, endişe bütün uykumu yok etmeye yetti." dedim. Mert" çok iyi fikir. Benimde uykum açıldı." diyerek onayladı. Nefes'te " zaten benim çoktan açılmıştı uykum." dedi.
Parka geldiğimizde Mert" Markete uğrayıp bir şeyler alırım ben." dediğinde Nefes'te " biz de parkta otururuz o sırada. " dedi. Mert " Istediğiniz bir şey var mı?" dediğinde " Kafana göre takıl." dedim. Nefes " Çekirdek alabilirsin." dedi. Mert başını salladı ve biz arabadan indik. Parka doğru giderken arabanın motor sesi geldi. Böylece Mert'in markete gittiğini haber aldık.
Yeşil renklerle bezeli Park oldukça genişti. Aydınlatma olarakta çimlerin bittiği noktada konulan lambalar etrafı görmeyi yetiyordu. Nefes " Her zamanki yere oturalım." dedi. onu onaylayacaktım ki telefonum buna engel oldu. telefonum çalarken "kim arıyor bu vakitte" diye söylendiğimde Nefes “ Mert arıyordur.” dediğini duydum. Çantamdan telefonumu bulmaya çalışırken Nefes “ Ben şuraya gidiyorum. Gelirsin.” dedi. Sonunda telefonumu bulduğumda arama kapandı. Saniyelik geç kalmıştım sadece.
Telefonumun şifresini girdikten sonra kimin aradığına baktığımda kalbim olabildiğince yine hızlı atmaya başladı. Anladınız siz, özel numara aradığını. Elim ayağım titremeye yüz tutmuşken telefonum elimde titremeye başladı aynı zamanda o güzel melodisi kulaklarımı dolduruyordu. Özel numara arıyor yazısı ekranı doldurmuştu çoktan.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAHIN KUYUSU
Ficção AdolescenteBiliyor musunuz? Herkesin geçmişi bir yapbozdan ibaret. Önemli olan o yapbozu bir arada tutabilmek. Ben kendi yapbozumu bir arada tuttum. Şimdi bir arada tuttuğum yapbozumun parçaları İlk başta 1 parçası 2.'si...