''Neler oluyorlar ? '' İkiside bu sorumu bekliyormuşçasına harekete geçti, harekete geçti demişken James yanımdan geçip gitmiş,Mia'ya ise kendini sorularıma karşı hazırlamıştı.
''Sadece James ile konuşuyorduk.''
''Ne hakkında ? ''
''Bunu sana söyleyemem.'' Mia şimdiden pişman olmuştu söylediğine.
''Nedemek söyleyemem! ''
''Alcyone bak...''
''Gecenin bir vakti odamdasın sonra William'ın getirdiği gülü alıp kütüphanede James'le SADECE konuşuyormuydun yani ah ne kadar normal bişe,bana açıklama yapman gerekiyor Mia böylece geçiştirmen değil,arkdaşlar...arkadaşlar böyle yapar.'' William'dan dolayı kaşları çatılmışken son cümlelerimde sadece şaşkınlık vardı yüzünde,sonrasında ise bir hışımla odamın yolunu tuttum.
*****
Sabah biraz daha iyiydim düne göre,sabah William uyundırmıştı.Beraber kahvaltı yapıp sınıfın yolunu tutmuştuk sesizliğimi anlamıştı ve beni bir dolu soru yağmuruna tutmuştuş,tamam biliyorum benimle ilgileniyordu,hatta belkide endişeleniyordu ama bu gibi durumlarda üzerime gelinmemeliydi çünkü sadece sesiz kalmak istiyordum.Ee oda ısrar edince ona patladım.
''William iyiyim dedim ya ! '' Gözlerindeki üzüntüyü görünce bende üzüldüm salak ben işte böyle biriydim.İlgi görse istemez,ilgi görmese ilgisizlikten yakınırdım.
''Üzgünüm sesimin tonuna dikkat etmeliydim.''Anlayışla gülümsedi.
''Gel hadi şuan ders işliyecek durumda değilsin.'' Ne kadar çok dersi ekme fikrinden korksamda gerçekten haklıydı hiç ama hiç ders havasında değildim.
*****
Birlikte göle yürümüştük ve şuanda bir ağacın altında gölü izliyorduk.Burası fazla mükemmeldi özelliklede karşı taraftaki mezarlığı düşünürsek bütün güzellikleri bu taraftayken diğer tarafı insanı ürkütüyordu sanki sınır bu gölmüş gibiydi.Etraf yeşillik ve birçok çiçekle kaplıydı ne kadar sonbahar kapıda olsada son güzelliklerini gösteriyorlardı.Gölün ortasındaki kayaya baktım üzeri dümdüzdü bir mezara benziyordu adeta bir kişinin yatabileceği kadar genişti.
''O kayada neyin nesi ? ''
''Açıkçası ne zaman sorucaksın diye dakika sayıyordum.'' Buna karşılık dudağım kenerı yukarı kıvrıldı. Ona döndüm
''Ee anlatmıycakmısın.''
''Okulda öylesine anlatılan bir efsane bana fazlasıyla sinir bozcu geliyor ama anlatayım genede.'' Pür dikkat ona odaklanmıştım.
''Söylenenlere göre bundan bir asır önce bir günah işlenmiş, seçilmişlerden son kalan bir kız bir melekle ilişki yaşamış ki bu kabul edilmez bir şeymiş, ozamanlar tüm melekler eşitmiş, bu ilişkiden dünyaya bir bebek gelicekmiş bu bebekte safkan melek olarak doğacakmış bu durumu istemeyenler, her meleğin eşit olacağını savunan bir taraf oluşmuş diğer tarafsa saf olamısından dolayı onu kutsal kabul edip doğması gerektiğini düşünmüşler,seçilmiş kızı bir süre saklamışlar ama sonunda diğer taraf onları bulmuş, rivayete göre kız için savaşırken bir kılıç kızın karnına saplanmış ve sevgilisinin yani meleğin kucağında can vererek ölmüş öldüğü yerde o kaya olduğunu söylüyorlar.''
Büyük bir hayretle onu dinlemiştim.Açıkçası gayet güzel bir efsaneymiş.
''Vay canına kesinlikle ilginç.'' Yüzünde tiksinç bir ifade vardı.
''Bence saçmalığın ta kendisi,aslında devamı var ama bu kadar hayretten sonra devamındaki tepkinden korkuyorum.'' Ona devam etmesini söyliycektim ki
''Demek burdasınız!!'' James'in sesiyle sıçradım.
''William, Mrs.Jullian seni çağırıyor.''İsmini söylerken öfkesini anlamıştım.''Alcyone sende beninle geliyorsun.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Black & White #WATTYS2015
ActionAlcyone'nin hayatı bir anda hiç beklenmedik gelişmeleri yer verir.Yeni şehir,okul,arkadaşlık üçlemesiyle yeni olaylar bu üçlüye katılır ve kendisini yüz yıllık bir lanetin içinde bulur.Tek çözümse onun laneti hatırlaması ve tüm düşmüşlerin geri eski...