''Ne yani sana çenen düşük dedi diye çoçuğa tiripmi attın.'' Mia'ya yarım saatir aynı şeyi anlatıyordum ama ya anlamıyor yada amacı beni rencide etmekti.
''Evet,anlaman için daha kaç kere söylemem gerekiyor ''
''Anladım ama hayallerim suya düştü.''
''Ne hayalinden bahsediyorsun.''
''Düşünsene fransızca dersinde fransız öpücüğü almak ne hoş olurdu,ah ah '' Kafasına yastığı fırlattım.
''Hey! şaka yapılmıyor sanada ya ''
''Bu tür şeylerin şakası hoşuma gitmiyor o kadar! ''
''Hoşuna mı gitmiyor bunu söylememle yüzünden haberin yok galiba, bilmem farkındamısın ama gülümsedin '' Gülümsemişmiydim gerçekten ah tanrım farkında bile değildim ki.
''HiÇTE BİLE ! '' Mia şeytanice sırıttı.Durdu ve yine konuştu işte.
''Onu sevdiğini inkar etmene gerek yok Alcyone.''
''İnkar ediyorum çünkü onu sevmiyorum.!! ''
''Bana kalırsa...'' Kapı çalıyordu ve ben minnettardım çünkü kısa süreli olsada Mia'nın çenesini kapalı tutacaktı.Gelen Andrew'dı.Umarım Mia sinir olmazdı bu duruma.
''Selam miele.'' Artık şu ingilizce dışında her ne konuşuluyorsa benim için alt yazı geçmelerini istiyordum.
''Selam, ne dedin ? ''
''İtalyancada balım demek.'' Yanaklarımı ateş basmasından sonra onu içeri davet ettim.Sonra onu gören Mia lafı yapıştırdı.
''Okuldan sonra bari biraz vakit geçirelim diyorum onda bile burdasın Andrew, biraz kız kıza kalamazmıyız.'' onu uyarırcasına
''Mia.'' dedim
''Ne haksızmıyım,artık yüzünü göremez hale geldim.''
''Aslında o haklı Alcyone bencede ben en iyisi gideyim.'' Onun gitmesini istemiyordum ama sonrada Mia kırılıcaktı ona hak veriyordum ama Andrew'ın yanımda olmasını istiyordum.Elinden tuttum gitmesini önlemek istedim ama yine aynı elektirik çarpma hissine kapıldım.Sonrasında ise bazı görüntüler zihnime aktı.
Üzerimde 19.y.y dan kalma bir kıyafetle bir sokaktayım etrafıma bakındım.At arabaları,şapkalı beyfendiler , birçok benim gibi giyinmiş kadınlar vardı.Yürüdüm ama nereye gittiğimi bilmesemde bedenim biliyor gibiydi.Sonra dar bir sokağa döndüm yukarıya çıkan bir yokuştu.Yola devam ettim büyük bir kapıdan içeri girdim.Aşağıda atlar vardı.Yukarıya çıkan merdivene yöneldim hızlı adımlarla yukarı çıktım.Büyük kahverengi işlemeli bir kapıdan içeri girdim.Burası kitaplarla çevrili büyük bir odaydı.Tam oratada bir masa vardı.Masanın ortasında yazı yazan bir adam beni fark etmemiş olmalıydı ki yazmaya devam ediyordu.Ona yaklaştım ama hala beni fark etmemişti.Biraz daha yaklaştım sonra nihayet kafasını kaldırdı.Neye uğradığımı şaşırdım James masmavi gözleriyle bana bakıyodu şimdikinin aksine kapkaranlık değil gökyüzü gibiydi gözleri beni fark etmesiyle gülümsedi kalemi bıraktı ve bana yaklaşıp beni derince öptü.
Ellerimizin hızla ayrılmasıyla ikimizde korku dolu gözlerle birbirimize baktık pardon ikimizmi demiştim.Buna Mia'da dahildi olayı çözmeye çalışıyor gibiydi bizse hala şoktaydık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Black & White #WATTYS2015
ActionAlcyone'nin hayatı bir anda hiç beklenmedik gelişmeleri yer verir.Yeni şehir,okul,arkadaşlık üçlemesiyle yeni olaylar bu üçlüye katılır ve kendisini yüz yıllık bir lanetin içinde bulur.Tek çözümse onun laneti hatırlaması ve tüm düşmüşlerin geri eski...