Her akşam zengin semtlerinin arasında ki güzel bir parkta yürüyüşe çıkardım. Hiç kimse de buraya uğramazdı. Sanırım zenginler burayı yürüyüş için küçümsüyordu çünkü kıçını kaldırabilenler sahile gidiyordu.
Ben denizi sevmezdim. Eskiden severdim tabi ama artık eskiden sevdiğim hiç bir şeyi sevmiyorum. 1 saat boyunca uzun koşu yolunda kulaklıkla kah koşup kah yürüdükten sonra her zaman ki gibi söğüt ağacının önünde ki çimenlere yayıldım. Kulağımda Onur Can Özcan'ın Dip şarkısı çalmaya başlamıştı. Gözlerimi kapattım ve nefesimin düzene girmesini bekledim. Nefesim biraz düzene girince söğüt ağacına yaslanmak için popomu kaydırırken parmağım soğuk metal bir cisme değdi.
Soğuk bir içecek vardı ağacın yanında. İçeceğin üzerinde de soğukluğundan biraz ıslanmış bir not.
"Her gün yoruluyorsun ve hiçbir şey
içmiyorsun cancağızım. Bunu iç ve kendini
bu kadar yorma. Ha bir de sakın terliyken içme. Hasta olursun.♥️"
Iyy kalp miydi o? Dudaklarım iğrenerek yukarı kıvrıldı. Bu kaçıncı seviye demem ağzına sıçardım. Bir yandan da bedava şey bedavadır diye içeceğin ağzını açtım ve notu buruşturdum. İçeceği bir dikişte bitirip çöp kovasının yanına ilerledim.(Çevre temizliği konusunda aşırı hassasım.) Önümdeki küçük çöpe teneke kutusuyla buruşmuş notu atarken bir not daha gördüm.
"Hoşuna gitmese de bedava şey bedava
değil mi cancağızım ;-)"
Ne? Nasıl lan. Kim lan bu piç. Yavşak herif. Oldum olası böyle şeylerden nefret ederdim. "Bu piçi bulunca çükünü tekmeleyeceğim.Koduğumun yavşağı" diye küfürler dizerek parktan çıktım.🌼 🌼 🌼
Küçük çatı katındaki apartman daireme girer girmez mutfağa koştum. Deli gibi acıkmıştım. Tencereye su koyup mutfak dolabından 2 paket noodle çıkardım.
Su kaynarken de Banu'yu aradım. Tek dostumu. Arar aramaz bugün yaşadığım şeyden, yavşak heriften bahsettim.
-Elime bir geçsin çükünü tekmeleyeceğim...
-Sakin ol Açelya. Hem, ya bir erkek değil de kızsa. Hiç düşünmedin değil mi?
- Evet, düşünmedim. Yine de bu saçmalığı yapan bir kızsa önce cesaretinden dolayı tebrik ederim sonra saçlarını tek tek yolarım. Kalp koymuş bee. Kalp ne?diye delirdiğimde canım arkadaşım bir kahkaha patlattı.
-Seviyorum seni yaa. dedi. Gülümsedim.
-Ben de seni seviyorum. dedim ve mutfaktan gelen fokurdama seslerini duydum. Hemen kısaca vedalaşıp kapattık. Açlıktan ölüyordum. Noodle'ı kaynayan suya koydum ve soslarını ilave ettim. 1-2 dakika sonra suyunu süzmeden derin devasa kaseme koydum. Salona geçtim bilgisayarımı açtım. Marvel serisinden bir film açıverdim. Her bir filmi abartmıyorum en az 10 kez izlemişimdir. Bu kez açtığım Kaptan Amerika:Kış askeriydi. Zaten asla sinemaya gitmezdim. Çünkü kalabalığı da sevmezdim. Genelde hiçbir şeyi sevmezdim. Sevmiyordum çünkü sevmediğim her şeyi eskiden seviyordum. Ben geçmişimin saçmalığından, yaşadığım iğrenç aşktan kurtulmak için sevdiğim şeylerden nefret etmiştim.
Filmi başlatma tuşuna bastım düşüncelerimden arınırken. Noodlemı yerken filmimi izledim. Filmimi gözlerim dolu dolu bitirdim ve bilgisayarımı kapattım. Biraz koltukta boş boş oturdum sonra odama geçtim. Yatağımın kenarındaki üçgen pencereden gökyüzüne baktım. Yıldız yoktu. Yoğun bir grilikle kaplıydı lacivert gökyüzü. Mutsuz ve umutsuz bir şekilde uykuya daldım.☁️ ☁️ ☁️
Sabah alarmımın billur sesiyle uyandığımda her zamanki gibi yorgun hissediyordum. Duşa girdim. Çıkar çıkmaz hazırlandım. Sonra aynanın karşısına geçtim. Uzun siyah saçlarımı her sabah kurutmak zorundaydım çünkü lanet olasıca bir sinüzitim vardı. Sadece kendime baktım sonra. Uzun uzun gözlerimin içine baktım. Kimsenin gözlerinin içine bu kadar bakamazdım çünkü. Koyu kahverengi gözlerim yorgun bakıyordu. Pembe dudaklarımın uzun zamandır doyasıya gülmediği belliydi.
Kuaföre de sevmezdim. Çok aşırı yıpranırsa saçlarım kendim keserdim.
Aşık insanları da hiç sevmem. Aşka da inanmam. Her sevgi geçer. Kimisi iletişimsizlikle kimisi soğumaya. Kimisi ise gerçek yüzünü gösterene kadar...
Kurutma makinesini elime aldım ve sakin sakin kuruttum saçlarımı. Kurutmazsam sinüzitten başımın çok ağrıyacağını düşünerekten. İşimi 15 dakikada bitirip çantamı yandan astım. Telefonumu elime alıp çıkmaya hazırlanıyordum ki telefonuma bir mesaj geldiğini farkettim. Mesajı açtım.05........:Dün yaptıklarına az da olsa kırıldım ama inan kötü bir niyetim yok. Bu arada sıradan bir yavşak sanma beni. Hatta yavşak sanma. Ben sana delicesine aşığım ve uzağında olmak beni çıldırtıyor. Ne olur biraz konuşalım. Görüşelim. Tek umudum sensin...
Yok artık devenin nikahı.
Ben görüşeceğim,konuşacağım falan. Tabi tabi. Yine sinirlenmiştim. Nerden bulmuştu numaramı.Açelya:Siktir git piç herif benim senin gibilerle konuşacak zamanım bile yok.
Yazdııım ve engeli bastım.
Gerçekten böyle insanlarla uğraşsaydım şuana kadar 50 sevgilim olmuştu.⭐⭐⭐⭐⭐⭐⭐⭐⭐⭐⭐⭐⭐⭐⭐⭐⭐⭐
Kağıda yazmak kolay da. Klavyeyle yazmak baya zor geldi. Oy anam koptu parmaklarım. Hikayemi beğenirseniz lütfen oylayın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gerçek Bir Masal #evdekal
Fiction générale-Kavga ettim, dedim gülümseyerek. Ağlayacağını hesaba katmamıştım. Hıçkırıkları işledi içime. -Yapma, dedim. Ağlama. Hem benim acı katsayım yüksektir. Canım çok yanmaz. Acıyı çok hissetmem. Gerçekten... -Sus, dedi dudaklarıma parmaklarını bastırara...