Meleğim Annem...

100 13 3
                                    


                                         ~Medyadaki Açelya değil!
-Annem, deme yaa öyle. Bir sigara yaa.
-Hayır. Bir sigara bile sana nasıl zarar verir saçmalama Açelya.
-Anne anlaşmıştık. Hafta da bir izin veriyordun hani.
-O bırakman içindi işte. Hiç canın istemiyor artık değil mi? derken umutla bakıyordu.
Gülümsedim. O varken hep gülümserdim. Hep umutluydum. Her şeyimi bilirdi. Yardım etmek isterdi. Bu da biraz fazla karışmasına yol açardı tabi. Ama ben ondan çok değer verdiğim kimseyi bilmiyorum. Baş tacımdı. Meleğimdi. Bilmiyor ama hala öyle. Ne kadar beni itelemiş olsa da yanından. Hep beni merak etti. Hep Banu'yu arayıp haberlerimi aldı. Onun özleminden öleceğimi sanarken dün gece aradı. Gece bilet alamadım sabaha kadar da uyuyamadım. Sabah olur olmaz bilet aldım ve öğlen buradaydım.
  İşte burada düşmüş, burada gülmüş, burada sevmiş, burada ağlamıştım. İşte gelmiştim. Geçmişime. Herkes tarafından reddedildiğim yere. 2 yıldır uğramadığı bu yere. Ankara'nın o küçük kentine. Hala hatırladığım kadar soğuktu ayazı. İnsanlar kadar olmasa da. Yine de en derinlerimde hissettim geçmişimin güzel günlerine olan özlemimi. Hatıralarım canlanırken yürüdüğüm yollarda, güçlü olmak için sıktım yumruklarımı. Sonra pembe renkli evimizin önüne geldim. Kimse buraya gelmemi istemezdi aslında. Hele ki teyzem 2 yıl önce net bir şekilde bir daha yüzünü görmeyelim demişti. Peki ben niye mi buradayım? Annemin tek aramasına mı? Tabiki de ve tabiki de hasta olduğunu da eklediği için. Bana bir şey olursa son kez görüşelim demişti telefonda. İçimi yakmıştı. Çok korkmuştum. Annem beni ilk kez çağırmıştı hem. Tabi şimdi kapıyı çalıp içeri girmek var. Derin derin nefesler aldığımı farkedince kendime gelmeye çalıştım. Annem için dedim. Annem için gireceğim. Başka kim olursa olsun.
Kapıyı teyzem açmıştı. Yüzü solgundu. Hiçbir şey demedi. İçeri girdim.
- Annem nerede? dedim.
-Gördüğün gibi yok. dedi buz gibi bir sesle. Anlamaz bir şekilde baktım. Anlamak istemezcesine. Belki de anlamadım.
-Geç kaldın. dedi yere bakarak. Hala anlamıyordum. İçim reddediyordu. Hiçbir şey diyemedim. Demek isterdim aslında ama benim suçum gibi hissetmekten alıkoyamıyordum kendimi. Aklımı okur gibi konuştu teyzem.
-Hiç benim suçum var mı diye düşünme bile çünkü tamamen senin suçun. Senin ve it kardeşinin suçu. Siz olmasaydınız kardeşim hayatta olurdu. Beyin tümörüyle savaşmaz. Ölecekse de mutlu mesut ölebilirdi. Üzülmedin bile baksana. Gözlerin bile dolmadı. Nefret ediyorum senden ve sapıkça seçimlerinden. O en çok seni sevdi. En çok sen iyi ol istedi. Sen de bunun karşılığında neler yaptın. Midemi bulandırıyorsun Açelya. Defol git. Gerçekten bir daha da gelme çünkü kimse yüzünü görmek istemiyor. Hepimiz senden iğreniyoruz.
"Cenaze ne zaman?" diye sormak istedim ama ağzımı açamıyordum. Sessizce evimizi inceledim. Sonra teyzeme baktım. Yere yığılmış ağlıyordu. Yavaşça yürüdüm kapıya. Kendimi nasıl dışarı attığımı bilmiyorum ama dışarı çıkar çıkmaz bilet almak için telefonuma sarıldım. Kaçacaktım. Her zamanki gibi. Gidebileceğim yere kadar. İlerleyebildiğimce yaşayacaktım. Dayanmak zorundaydım çünkü anneme verdiğim bir kaç sözden biri de buydu galiba. Bir daha intihara kalkışmayacağım. Suçluluk duygusu ne kadar ağır olursa olsun yaşayacağım.
⭐ ⭐
Kısa oldu öz oldu. Yazarken ağladım. Bir de bir şey diyeceğim. Hiç beğenmiyor musunuz? Ya da beğenmediğiniz kısımlar mı var? Eğer bir yanlışım olursa lütfen belirtin...

Gerçek Bir Masal  #evdekalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin