2 hafta sonra
- Açelya-
İlaçlarla aram hep kötü olmuş olsa da sonunda alışmıştı bünyem. Artık hayatımdaki sorunlara yer vermeyecektim. Bugün Eftelya'nın yanına gidip onu sevdiğimi söyleyeceğim. Bir şeyler iyi olmalı. Annem mutlu olmalı.
Zihnimden bunları geçirirken gökyüzüne baktım. Annem orada.
Dalgın bir halde yürürken gelmek istediğim yere vardığımı farkettim. Eftelya'nın evin kapısına doğru ilerledim. Eftelya'nın telefonlarını hiç açmamıştım. Banu'nunkileri de. Eren'ikileri de. (Eren ne alaka bilmiyorum ama.) Hatta kapım çokça çalınmıştı ama bakmamıştım. Üstümdeki isteksizliği yeni yeni atıyordum. Artık her şey iyi olacaktı. Olumlu düşüncelerle kapıyı çaldığımda ise kapıyı açan kafasının ortası kel bir adam oldu.
-Kime bakmıştınız, deyince
-Eftelya dedim sakin bir ses tonuyla.
-Eftelya'nın neyi oluyorsun, diyerekten adam bir anda sertleşince bir tırsmadım değil.
Ben cevap ararken o muhteşem kadife ses. "Kim gelmiş baba?" diyerek geldi.
Ah iki gözümün çiçeği. Sonunda gördüm güzelliğimi.
Eftelya ile göz göze gelince Eftelya herhangi bir mimik oynatmadan bana baktı önce. Sonra babasına döndü.
-Baba bu Açelya. Arkadaşım, dedi.
Arkadaşım mı? Tabi sen arkadaşlarını öpüyorsun ya.
Neyse ne. Konuşacağız.
Babasının çatık kaşları bir anda düzelir gibi oldu. İçeri girmem için kapının önünden çekildi. İçeri girince Eftelya'ya sarılmak istedim ama o soğuk davranıp beni başıyla selamladı. Peki bunu da konuşacağız. Sonra ne hikmetse odama geçelim falan demedi ve salona oturdu. Hemen babası da yanımıza oturdu ve bir süre sonra annesi olduğunu tahmin ettiğim bir kadın geldi. Kısaca merabalaştıktan sonra o da oturdu. Saçma bir muhabbet başladı. Nasıl tanıştığımız falan anlatıldı.(Ben uydurdum genellikle) Fakat Eftelya o kadar az konuşuyordu ki. Anlamıyordum. Ben Eftelya'ya gelmiştim. Tam artık dayanamayıp "Eftelya ile özel bir şeyler konuşmalıyız" diyecektim ki Eftelya bir anda ayağa kalktı.
-Artık seni geçireyim zaten 10-15 dakikalık geleceğini söylemiştin kanka. Sonra tekrar görüşürüz, diye kolumdan çekmeye başladı.
Ne kankası aq.
-Konuşmalıyız, diye fısıldadım.
-Şimdi olmaz, dedi.
Kapıya gelmiştik.
-Peki o hade dedim sesimi yükselterek. Görüşürüz.
Ve kapı kapandığında yüreğimde büyük bir karamsarlık ve boşluk hissettim. Kafamdaki ses yine konuşmaya başlamıştı.
-Susmalı, dedim. Susmak zorunda.
Sonra uzun zamandır yapmadığım(daha doğrusu yapamadığım)bir şeyi yapmaya karar verdim. Dostum Banu'yu ziyaret etmeyi....
-Gerçekten tuhafmış, diye mırıldandı Banu, ben her şeyi anlatmayı bitirince.
-Anlamıyorum Banu. İyi olacağım ama o da benimle olsa daha kolay olurdu. Acaba beni istemiyor mu? Vazgeçmişse ya? Ya da şey dediyse beni kafede bıraktı ağladı, çok güçsüz falan.
-Açelya. Salak mısın? Seni istemiyorsa niye öpsün. En başta sana not bırakmadı mı? Vardır bir hikmeti.
Banu'nun gözlerine baktım dikkatlice. Üzgün gibiydi.
-Sorun ne, deyince sonunda hislerini farketmiş olmama sevinmiş gibiydi.
-Ya aslında söylemeyi çok istemiyordum. (Yalandı. Gözlerinden anlardım.) Ama madem anladın. Ya aslında Veli benden ayrılıyor. Ayrılsın tabi çok üzülmedim gerçi ama. Keşke nedenini söyleseydi.
Banu bunları derken gözyaşlarını tuttuğunun farkındaydım. Güçlü durmaya çalışıyordu fakat çok da sevmişti Veli'yi. Ben çok sevememiştim gerçi. Yine de düzgün bir çocuk gibiydi.
-Erkekler işte, diye mırıldandım.
-Ben de mi lez olsam ki, diyen Banu'ya gülümsedim.
-Şak deyince oluyorsa olabilirsin.
Gülmeye başladı ama ağlıyordu da. Kocaman sarıldı bana. Ben de ona. Bir süre sarıldık. O ağladı. Dayanamıyordum işte gözyaşına. Bir de bu gözyaşlarını döken kişi yıllardır dostumsa yüreğim hiç kaldırmıyordu.
-Geçecek, derken pislik Veli'yi düşündüm. Bunu yanına kar bırakmayacaktım. Ben de Açelya'ysam Banu'yu bırakma nedenini de ağlatma nedenini de öğrenecektim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gerçek Bir Masal #evdekal
General Fiction-Kavga ettim, dedim gülümseyerek. Ağlayacağını hesaba katmamıştım. Hıçkırıkları işledi içime. -Yapma, dedim. Ağlama. Hem benim acı katsayım yüksektir. Canım çok yanmaz. Acıyı çok hissetmem. Gerçekten... -Sus, dedi dudaklarıma parmaklarını bastırara...