Eftelya'dan
Açelya, evin kapısını açar açmaz onu içeri doğru ittirdim. Ne yaptığımı anlamamıştı. Sonra Açelya'mı oturma odasındaki koltuğa oturttum.
-Ecza dolabın nerede, dedim evini incelerken.
Gülmeye başlamıştı. Hayran kalmıştım ama komik olan neydi ki? Ben ona mal mal bakarken bana açıklama yaptı.
-Evimde ecza dolabım yok ki. Tuhafıma gitti sorun.
İçimden sabır dilenerek sordum.
-Peki ilk yardım çantan gibi bir şey yok mu?
-Yok. Gerek yok ki tatlım.
Tatlım lafını duyunca anında renk değiştirdim ama bozmak istemedim de kendimi. Yaralıydı.
-O zaman eczaneye gidiyorum, dedim ciddi bir şekilde. Tam giderken kolumdan tuttu ve beni kucağına oturttu. Off şimdi aşırı ötesi kızardığımı hissediyordum. Kulaklarıma kadar sıcaklık vardı. Hissediyordum.
-Açelya, bırak beni. Yaralısın, deyince gülümsedi.
-Yaralarımı kapatabilecek olan ağrı kesiciler değil. Sensin.
Kalbim şuan hızlı mı atıyordu yoksa atmayı mı unutmuştu emin değildim fakat emin olduğum tek bir şey vardı. Tuhaftı. Kimseye benzemiyordu. Öfkeliydi, en çokta kendine. Dengesizdi. Hırçındı. Hisleri bile birbirini tutmuyordu. Bir anda aklıma bir soru takıldı. İçimde kalacağına soruyum dedim.
-Burcun ne senin?
Açelya aniden yönelttiğim bu soruya "ne alaka şuanda" der gibi baktı ama cevapladı.
-Koç.
-Yükselenin ne?
-Akrep
-Tutmadı be, dedim içimden fısıldayarak
-Ne tutmadı, dedi Açelya da.
-İkizler burcu sanmıştım seni, dedim. Yaptığın hiçbir şey birbirini tutmuyor.
Bunu söyledikten sonra Açelya'nın yüzü bir değişmişti nedense. Hüzün vardı sanki. Belki biraz da korku. O anda aklıma bir şey geldi.
-Ya, Açelya niye aklıma gelmedi çantamda aloa veralı bir krem var ağrılara iyi geliyor.
-Ne gerek var ki, diye homurdanan Açelya'ya aldırmadan hala boynumda olan çantamdaki kremi çıkardım. Zaten kucağında olduğumdan dibimdeydi.
Kremi önce yanağındaki morluğa sürdüm narince. Arada bir üflüyordum ama o, sanki canı hiç acımıyormuş gibi sadece beni izliyordu. Yüzünde hafif bir tebessüm vardı. Sonra sıra dudağındaki yaraya krem sürmeye geldi. Dudaklarını seviyordum. Her şeyini seviyordum ama dudakları da ayrı bir güzeldi zalımın. Ben kremi nazikçe sürerken dudaklarına bir anda bileğimden tuttu. Parmaklarıma kadar ulaştı elleri. Tek tek öpmeye başladı parmaklarımı.
-Açelya, ellerim kremli yapma, dedim.
Utanıyordum lanet olsun.
-Kremi bu şekilde sürmüş ol dudaklarıma, dedi.
O anki hislerimi anlatamazdım. Anlatmak imkansız. O sadece parmak uçlarını öpüyor ama sen sanki kanatlanıyorsun da onun kalbine girip ısınıyorsun.
Daha önce hiç yaşamadığım duygularla boğuşurken Açelya duruverdi.
-Bu arada sen niye bana gelmiştin? Hem evimi nasıl buldun?
Ve aklına müthiş bir zamanda dank edip anın büyüsünü bozan Açelya'yı alkışlıyoruz.
-Neden mi geldim? Sürekli geldim ki ama sen açmadın kapıyı. Kimseye açmamışsın. Ne Banu'ya ne Eren'e. Bu arada Eren'den aldım adresini. Konumunu attı.
-Numarası mı var sende?
-Evet, ne oldu ki?
-Bir şey yok, dedi Açelya düşünceli bir halde. Bende numarası yok da. Sen verebilir misin?
Anlamamıştım. Kendi kuzeninin numarası onda nasıl yoktu ki. Nedense sorgulamak istemedim. İstediği zaman anlatırdı çünkü bana Eren'de bir şey söylememişti. Neler olduğunu merak ediyordum fakat Açelya'ya bir şey soramıyordum. Sorarsam o da sorardı ve benim şuan ailemle ilgili sorunlarımı anlatacak halim yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gerçek Bir Masal #evdekal
General Fiction-Kavga ettim, dedim gülümseyerek. Ağlayacağını hesaba katmamıştım. Hıçkırıkları işledi içime. -Yapma, dedim. Ağlama. Hem benim acı katsayım yüksektir. Canım çok yanmaz. Acıyı çok hissetmem. Gerçekten... -Sus, dedi dudaklarıma parmaklarını bastırara...