Fotoğrafta Bahar var.
Geçmiş bölümü, Bahar'ın Kutay'a yazmaya karar vermesini anlatacağım biraz.
Çantamın askısını sıkıca kavrayıp yürümeye devam ederken çok az yolum kalmıştı. Kafamı dağıtacak şeylere o kadar ihtiyacım vardı ki adımlarımın daha hızlı olması için büyük çaba gösteriyordum. Bir an önce Hasan Hüseyin ve Kutay'la buluşmak, onlarla konuşup kafamı bu konulardan uzaklaştırmak istiyordum.
Bugün erkek arkadaşımın beni aldattığını öğrenmiştim. İlişkimizin er ya da geç biteceğini zaten biliyordum ancak beni aldatması... Beni şaşırtmıştı? Hayır, pek şaşırdığım söylenemezdi. Kendimi bu yüzden kötü de hissetmemiştim.
Benim kafamı asıl meşgul eden şey annemdi. Bugün telefonla aramış, ne zaman geleceğimi sormuştu. Beni çok özlediğini, evde yalnız başına çok sıkıldığını söylemişti. Babam öldüğü için onun evde nasıl bir yalnızlık çektiğini tahmin edebiliyordum. Tüm bunların sorumlusu olduğum için kendimden oldukça tiksiniyordum.
Kafenin kapısından girerken bir bedene tosladığımda geri çekilip kafamı kaldırdım. Kutay'la göz göze gelmiştik. Kaşlarımı çatıp konuştum. "Gidiyor musun? Ama ben şimdi geldim."
"Gitmem lazım."
"Beş dakika duramaz mısın?"
"Yok kanka, Beliz'le buluşacağım. Beklemesin şimdi."
"Peki, görüşürüz sonra." dediğimde Kutay gülümsemiş, yanımdan geçip gitmişti. Omzumun üzerinden ona baktım. Kutay'ın suratını en son ne zaman görmüştüm? Bu konu hakkında hiçbir fikrim yoktu. Ne zaman onunla aynı ortama girecek olsak hep bir işi çıkıyordu. Bende mi bir sıkıntı vardı, anlamıyordum ki.
İçeriye girip Hasan Hüseyin'in karşısındaki sandalyeye oturdum. Hüseyin, gözlerini yüzümde gezdirdikten bir süre sonra kısık gözlerle suratıma bakmaya başlamıştı. Bir şeyim olduğunu anlamıştı elbet. Normalde saklayabiliyordum, onların içimdeki yangından haberleri dahi olmuyordu ama bugün modum epey düşüktü.
"Neyin var?"
"En sevmediğim soru bu ya."
"Ben de çok meraklısı değilim bu sorunun ama bir şeyler oluyor sende, belli."
İç geçirip gözlerimi Hüseyin'e çevirdim. Küçükken ailemin öldüğünü, bir ailenin beni evlatlık aldığını ve yeni ailemdeki çok sevdiğim babamın öldüğünü bilmiyorlardı. Bunların hepsi onlarla tanışmadan önce olmuştu. Belki de bilmeyi hak ediyorlardı, İnci biliyordu ama onunla aynı evde yaşıyorduk. Beni babamın fotoğraflarına bakarken gördüğünde kim olduğunu sormuştu. Hasan Hüseyin ve Kutay'la olan muhabbetimde hiç bu konu açılmamıştı.
"Çağrı beni aldatmış."
"O kadar rahatlıkla söyledin ki iyi bir şey yaptı sandım."
"Bilmem, sanırım ondan beklediğim bir şeydi."
"O zaman neden onunla çıkmaya devam ettin? Çağrı'nın seni taşıyamayacak biri olduğunu başından beri söylemiştim sana. Biliyorsun, kimsenin hayatıyla ilgili bir yorum yapmam. Yaptığımda da gerçekten inandığım yorumlar yaparım. Bunu bile bile onunla çıkmaya devam ettin. Neden?"
Omuzlarımı silktim. Evet, Hasan Hüseyin onun beni taşıyamayacak biri olduğunu söylemişti. Ama kendimi o kadar şartlamıştım ki sevilmeme konusunda, sonunu bile bile bir ilişki içine girmiştim. Zaten Çağrı ile aramız son zamanlarda iyi değildi. İlk başta iyi anlaşıyorduk, ondan hoşlanmıştım ama ilişkimizin başından beri bir sonu olduğunun farkındaydım. Mutlu bir sonu olmadığının farkındaydım. Sadece... Diğer türlüsü nasıl olur bilmiyordum. Benim için gerçekten emek verecek bir insanı, beni gerçekten seven bir insanı bu halimle hak ettiğimi düşünmüyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANLAT | Texting
Short StoryBilinmeyen numara: İçtiği sigaradan sevdiği müziklere kadar biliyorum Bilinmeyen numara: Susuyorum