uyku tutmadı yine beni, strawberry'i bu hafta içinde düzenleyip atıcam o zamana kadar çerezlik kitabımızla devam edelim
çözüm önerileri
•
Miyeon mutfağa çekiştirdiği arkadaşına "Onu bu kadar sıkıştırmaktan vazgeç!" diyerek sessizce sitemde bulundu. Mutfak ve salon birleşik vaziyetteydi ve kahve bahanesi haricinde aklına bir şey gelmemişti. Namjoon peşlerinden kalkıp gelirken böyle bir durumla karşılaşacağını biliyordu. Sessizce kenardaki sandalye üzerine oturmuş, mutfağın koyu renk tezgahına ve etraftaki bardaklara göz gezdirmişti. Elini neye atsa kırılırmış gibi görünen eşyalar onu tedirgin ediyordu.
"O zaman Jungkook da sıkıştıracağım şekilde bana karşılık vermesin." dedi Minyoung. Kollarını göğsüne toparlamış göz ucuyla salona bakmıştı. Jaehyun, Kook'a eğilmiş fısır fısır soru sormakla meşgul olduğu için üzerindeki gözleri fark etmemişti. Miyeon su ısıtıcısını çalıştırıp "Her şeyin sorumluluğunu tek başına üstlenemezsin Minyoung. Bırak Jungkook halletsin. Evlenmesi gerekiyorsa evlenir. Peki ya sen? Biraz kendini düşünmeyi dener misin artık. Beni endişelendiriyorsun."
Namjoon araya girmemesi gerektiğini biliyordu fakat birisi o an Miyeon ile yan yana savaşmalıydı ve bu diğer kişi de oydu. "Miyeon haklı." dedi bu yüzden. "Seo Joon'la ilgilenmesi gereken kişi sen değilsin. Kendine vakit ayıramıyorsun önceliğin kendin olmalı."
Kaynayan suyun sesiyle Minyoung araladığı ağzını kapattı ve Namjoon ayaklanıp raftan tezgaha koymaya çalıştığı bardağı kırdı. Sorun aşırı güç uygulaması veya bardağın çatlak olması değil sorun tamamen Namjoon'du. Elini neye atsa o şey kırılırdı.
"Namjoon bittin sen!"
•
Kısa bir mutfak temizliği ve bardağa konan kahveler sonucunda grup koltuklara dağılmış vaziyetteydi. Seo Joon kısa bir süre önce uyanmış, soru sormadan Jungkook'un kucağına yerleşip kısık gözlerini ovalayıp duruyordu. Annesiyle ilgili daha soru sormamıştı ve Minyoung soğukkanlı duran tek kişiydi. Jaehyun tırnak yemeye bile başlamıştı. Neyseki daha fazla iğrençleşmeden Miyeon ve Yoongi onun kafasına vurmuşlardı ve o da sadece kahvesini içiyordu.
Namjoon ortamdaki sessizliği bozacak kadar kendini cesaretli hissettiğinde Minyoung en sevdiği kupasını kıran adama kısık gözleriyle bakmıştı. "Aklıma bir fikir geldi fakat ne dersiniz bilmiyorum."
Jungkook kucağındaki minik adamın belini kollarıyla sarıp, çenesini kafasına yasladı ve Yoongi gözlerini ikiliye dikip gülümsemekten kendisini alamadı.
Miyeon "Dinliyoruz." dediğinde Namjoon cesareti sönmeden konuşmasına devam etti. "Jungkook'u evlendirelim. Anlaşmaya bağlı bir evlilik olsun ve bir yıl sözleşme koyalım. Tanıdığımız birisi olmalı öylece emanet edemeyiz elbette Minyoung bana şöyle bakmayı keser misin?"
Minyoung göz devirmekle yetindi. "Aynı zamanda bu kişi minik adamımızın da tanıdığı birisi olmalı. Herkes kendisini rahat hissetmeli."
"Bana evlenme teklifi mi ediyorsun Joon?" Jungkook yorgun olmasına rağmen parlak gülümsemesiyle çaprazında oturan adama baktığında Namjoon bir anda nefes almayı bıraktı. Sadece gülümseyen çocuğa ve flörtüz kelimelerine odaklanabilmişti. "Şimdi saçmaladın işte." dedi Yoongi aksi bi tavırla. "Evlenme falan yok unutun bunu."
"Kim evleniyor ki?" Minik çocuk geldiğinden beri Jungkook'un kucağına tırmanmaya çalışmaktan başka bir şey yapmamıştı. Konuşulan konu dikkatini çekmişti ve yeni açılan gözleri merakla Yoongi'ye dönmüştü. Miyeon ise köşede sessizce şeytan gülümsemesini atıp aklına gelen fikri gerçekleştirmek için ilk konuya girdi. "Bebeğim!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
moonchild
FanfictionJungkook ve Yoongi kendi dünyalarında eşsiz hayatlara sahipti. Ta ki kader onları birleştirip bir hediye sunana kadar. s | 19'