1.4

1.2K 157 92
                                    

kırılma noktası

Yoongi garajdan ayrıldığında ve Jungkook'un telefonunu çevirdiğinde sadece utanç duyuyordu. Çocuktan kaçmıştı ve şimdi de ona gidiyordu.

"Alo?" Jungkook sesi şaşkınlık içerisinde telefonu cevapladığında aramanın Yoongi'den gelmesini asla beklemiyordu. Hatta Yoongi'nin onu bir daha görmeyeceğine de emindi ve bu konu hakkında telefonda Minyoung'un başının etini yemişti. Ablası ise sakin olmasını ve bir şeyleri çoktan ayarladığı hakkında ona güvence vermeye çalışıyordu.

Ortalık gittikçe daha fazla karışırken Yoongi söze "Seni orada bıraktığım için kusura bakma." demekle başladı. Çok paniklemişti ve ne yapması gerektiğini bilmediği için kaçıp gitmişti. "İçeceğimin parasını da ödeyeceğim, çok üzgünüm."

"Sorun değil." dedi Jungkook. "Geçen sefer market alışverişi yapmıştın, önemli değil."

Jungkook parayı asla dert etmiyordu. Şu an sadece Yoongi'nin nefes alışlarını dinleyip ne söyleyeceğine odaklanmıştı. Merak ediyordu. Parmakları titremeye başlamış yüzündeki gülümsemeyi durdurmak istemiyordu, heyecanlanmıştı. Onu bu kadar kısa sürede aramış olduğuna göre kesinlikle olumlu bir cevap verecekti. Seo Joon kurtulacaktı. Tek başına değildi. İçi gittikçe daha fazla umut kaplıyordu.

"Evinin yakınlarındayım eğer müsaitsen" Jungkook heyecanla "Evdeyim." diye atladı söze. "Elbette gelebilirsin. Seo Joon ile daha tam yemek yemedik ve seni bekleyebiliriz."

Yoongi onun göremeyeceğinin bilincinde kendi kendine kafasını sallamış, cesaret toplamaya çalışmıştı. "Birazdan oradayım." dedi sadece.

Yoongi evden içeri girdiğinde ve küçük mutfaklarındaki tezgaha kurulduğunda Seo Joon ağzı kulaklarında kedişini karşılamış, Jungkook'un yardımıyla sandalyesine tekrar oturuyordu. Annesini çok özlemişti fakat Jungkook ve Yoongi ile birlikte olduğu anlarda sıkıntısı uçuyor, tekrar tüm enerjisi toplanıyordu.

Minik kurabiyesi ve kedişini gerçekten çok fazla seviyordu. Annesinin ikisi hakkında anlattığı şeyleri hep hayranlıkla dinliyordu ve ileride onlar gibi olmak istiyordu. "Kedişim bize daha fazla katılsın." dedi Seo Joon önündeki minik kaşıkla pirinçlerini yerken.

Beş yaşında kocaman bir adam olduğunu Jungkook'a kanıtlamak için yemeğini kendi yiyordu. Hem belki tek başına yemek yediğini annesi öğrenirse onu almaya gelebilir, kendisiyle gurur duyabilirdi.

Yoongi "Bunu çok isterim." dedi fakat bugünden sonra bir daha Jungkook ile görüşebileceğine inanmıyordu. Az sonra ona söyleyeceği şeyler genç adamın hoşuna gitmeyecekti ve gözleri ona umutla bakarken cümleleri nasıl kurabileceğini de bilmiyordu.

Yemeklerini yedikten sonra Seo Joon küçük televizyon karşısındaki koltuğa kurulmuş muzlu sütünü içiyordu. Yoongi onun bu kadar fazla süt içiyor olmasını doğru bulmuyordu. Doğal süt değildi sonuç olarak muzlu süt içiyordu. Jungkook'un minik mutfağında ona yardım ederken sessizce "Bugün söyleyelim." dedi.

Jungkook kaşlarını çatmış ne söylediğini anlamaya çalışmıştı. Yoongi "Meleğimizin kaybından şimdi bahsedelim." dedi. "Buraya bu yüzden geldim. Sana yardım edeceğim tek nokta bu konuyu açıklarken yanında durup destek olmak olabilir. Benden daha fazlasını bekleme Jungkook."

Jungkook gözlerindeki parçalanmış ifadeyle büyüğüne bakarken Yoongi kendisini berbat hissediyordu. Onun gerçekten teklifini kabul edeceğini düşündüğü belli oluyordu ama Yoongi o kadar cesaretli değildi. Kendi duygularını bile kabullenmekten kaçan bir insan başkasının duygularını nasıl kabul edebilirdi ki?

moonchild Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin