senin için bir şarkı
•
Yoongi çalışma masası üzerindeki nota kağıtlarına bakarken pek bir şey düşündüğünü söyleyemezdi. Sadece karalanmış sözler ve hatalı kondurulan notalar ilgisini çekmişti.
Üstelik Minyoung Jungkook'un yakında teslim etmesi gereken ödevinden de bahsetmişti. Muhtemelen üzerinde çalıştığı ödevi önündeki karalanmış kağıtların arasındaydı.
Kaşları hafifçe çatılıp Jungkook'un sarı döner sandalyesine otururken ona bir iki noktada yardım etmeyi düşündü fakat hemen ardından vazgeçti. Ya iyilik olarak düşündüğü bu şeyden karşısındaki adam hoşlanmazsa?
Sonuçta bu onun ödeviydi fakat bu hatalı noktaları da düzeltmezse çocuk bu şarkıyı hiçbir zaman tamamlayamazdı. Kilit noktaları oldukça baştan savma görünüyordu.
Cebinden çıkardığı telefonunu birkaç kere çevirip en sonunda rehberindeki numarayı tuşlamış, karşıdan yanıt beklemeye başlamıştı.
Jaehyun'un "Efendim minik bebeğim?" diyerek açtığı telefona göz devirirken "Yapmaman gereken bir şeyi yapmayı çok istersen ne yaparsın?" diye sordu.
Jaehyun ilk başta cevap verememiş, cümlenin anlamını kafasında tartmıştı. "Ben genelde yapmamam gereken bir sürü şeyi yapıyorum." dedi. "Bunu en iyi sen biliyorsun."
"Haklısın." dedi Yoongi istemeyerek. Tam adamını aramıştı fakat Namjoon'u aramamasının sebebi de bu değil miydi zaten? Jaehyun'un bu cevabı ile içini rahat tutup ödevi bitirmek istiyordu. "Ne yapmak üzeresin?"
Jaehyun'un korkarak sorduğu sorusu havada asılı kalırken Yoongi "Anlatırım sonra." demekle yetindi. Jungkook için yapacağı bu iyiliği paylaşmak istemiyordu.
"Ay yoksa çocuğu mu öpeceksin Yoongi!"
Yoongi nefesini dışarı üflemiş, onu ilk gördüğü anda pataklayacağını aklına kazımıştı. "Onu öpmeyeceğim ama seni ilk gördüğüm yerde" devam etmemiş, cümlenin kalanını kendisine saklamıştı. Fakat Jaehyun'a bu çoktan yetmişti. "O zaman öpüyorum kediiiiş!" diye bağırıp telefonu kapattı.
Birde bu vardı tabii. Seo Joon yüzünden Jaehyun da ona kediş demeye başlamıştı. İkisinin yaşı da beş olduğu için Yoongi bir şey söyleyemiyordu. Hatta Jaehyun Seo Joon'dan bile daha küçük olabilirdi. Buna inanırdı.
Masadaki kurşun kalemi eline alırken Jungkook'un diş izlerini görünce gülümsemesine engel olamadı. Kendisi de böyle zamanlarda kalemin tepesini çok çiğnerdi. Aynı alışkanlığa sahip olmaları içinde nedensizce bir mutluluğa sebep olmuştu.
Herkesle ortak noktaları olan birisi değildi. Sevdiği ve alışkanlık haline getirdiği çoğu şeyler farklı karşılanır, yadırganırdı.
Saatler ileri sarılmış Yoongi ağzına aldığı kalemi yavaşça masaya bırakmıştı. Şarkı tamamlanmış, düzeltilmesi gereken kısımlar düzeltilmişti.
Neredeyse aydınlanmış gökyüzüne çevirdi gözlerini. Güneş ufuklarda kendini belli ederken artık esnemesine hakim olamıyordu. Jungkook'un yumuşak kanepesine kıvrılmayı her ne kadar istese de kendisine bu sefer hakim oldu ve evden sessizce ayrıldı.
•
Jungkook uyandığında saat neredeyse öğleden sonra ikiye gelmek üzereydi. Seojoon yanında yoktu ve içeriden gelen çizgifilmin sesi onun yatakta biraz daha oyalanma hakkına sahip olduğunu gösteriyordu, içini rahat tutabilirdi.
Yine de komidin üzerinde bıraktığı telefonundaki cevapsız çağrılar pek öyle söylemiyordu.
Yerinde doğrulup gelen çağrılara kısaca mesaj çekti. Salondaki minikle birazdan ilgilenecekti fakat önce duş alması ve kafasını toplaması gerekiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
moonchild
FanfictionJungkook ve Yoongi kendi dünyalarında eşsiz hayatlara sahipti. Ta ki kader onları birleştirip bir hediye sunana kadar. s | 19'