söylemek ve söyleyememek.. işte tüm mesele bu
•
Sıcak bir öğleden sonrası saatlerinde Yoongi önündeki soğuk kahvesiyle bekliyordu.
Jungkook bir saat önce onunla konuşmak istediğini belirtmiş, küçük adamı arkadaşı Miyeon'un evine bıraktıktan sonra Yoongi'nin yanına doğru yola çıkmıştı.
Yoongi'nin konuyla ilgili herhangi bir fikri yoktu.
Tahmin etmesi de zordu. Jungkook daha önce Seojoon'un annesiyle ilgili açıklamayı kendisi yapacağını söylemişti. Meraklanmış, bu merakını dağıtmak için kafasındaki düşünceleri telefonunda açtığı vokal ilanlarına çevirmişti. Hâlâ istedikleri gibi bir ses bulamamışlardı.
Gelen videolar başarılıydı ama içindeki ses doğru insan olmadıklarını düşünüyordu ve sezgilerine de her daim güvenirdi. İçine sinene kadar beklemeliydi.
"Selam." Jungkook karşısındaki sandalyeye otururken yanına gelen garsondan limonata istedi. Yoongi onun bu isteğini değerlendirirken konuşmalarının uzun olabileceğini tarttı kafasında.
"Hoş geldin."
"Çok trafik vardı ve otobüsle geldim." dedi Jungkook. "Umarım çok beklememişsindir."
Yoongi çok beklediğini düşünmüyordu. Zaten yeni gelmiş sayılırdı ve sorun olmadığını söyledi. Jungkook geniş bir gülümsemeyle yüzüne bakmıştı. Yoongi çocuğun güzel olduğunu düşündü. Yüzündeki gülümsemesi, kahverengi dağınık saçları ve parlayan gözleriyle güzel bir çocuktu. Çekiciydi. Bir anda çatılan kaşlarıyla karşısındaki çocuğu neden değerlendirdiğini algılayamadı. Jungkook ise yanlış anlamış, yüzündeki gülümsemeyi hemen silmişti.
"Uh, sevindim." dedi çekimser bir tonlamayla. Hayatında çoğu zaman çekinen birisi olmamıştı. Sadece tanımadığı bu adam karşısında söze girince nasıl bir tepkiyle karşılaşacağını bilmiyordu. Sonuçta az sonra yapacağı şey nerden baksa çok çılgıncaydı. Ondan önce ise değinmek istediği bambaşka bir konu vardı. "Şey." dedi utanarak. "O gün şarkıma yardımcı olduğun için teşekkür ederim. Ben notunu aldım ve bu iyi hissettirdi."
Söylemek istediği şeyleri bir anda hızlıca dile getirmişti ve şimdi utanan tek kişi değildi. Yoongi sıcaktan kızarmadığının bilince karşısındaki çocuğun karşısında eriyip giderken "Rica ederim." dedi. "Umarım bu seni rahatsız etmemiştir. Müzikle ilgileniyorum ve notaları o şekilde dağınık görünce kendime sahip çıkamadım."
"Hayır, hiç hissettirmedi." dedi Jungkook. Notu ve şarkısının düzenlenmiş halini çok sevmişti fakat asıl sevdiği kesinlikle düzensiz el yazısıyla yazılmış nottu. Kendini çok değerli hissetmişti.
"Ne konuşmak istemiştin?" Jungkook gelen bardağından bir yudum alıp içini ferahlatırken "Konu Seojoon ile ilgili." dedi.
Yoongi oturduğu yerde dikleşmiş, ilgiyle ona bakmıştı. Jungkook onun değişen halini izlerken doğru bir tercih olacağını zaten biliyordu. En son yaptıkları toplantı üzerinden iki gün geçmişti. Görevlileri artık oyalayamıyorlardı ve işlemleri hızlandırmak zorundaydılar. Jungkook bir an önce konuşmalı ve bu işi kesinleştirmeliydi. "Bildiğin gibi onun yasal varisi olacağım ama evli olmak zorundayım."
"Biliyorum fakat bu konu hakkında nasıl yardımcı olabilirim ki? Seni biriyle tanıştırmamı mı istiyorsun?" Yoongi'nin samimi sözlerine karşı Jungkook bir anda söyleme kararı almıştı. Daha fazla erteleyemezdi. Şimdi söylemeliydi. Ama söylemiyordu.
Jungkook koca bir bardak limonatayı kafasına dikerek bitirmeye çalışıyordu.
Yoongi ise karşısındaki çocuğun ne yaptığını anlamaya.
"Ben nasıl yardımcı olacağını biliyorum." dedi kızarmış yanaklarıyla Yoongi'ye bakarken. "Kocam olarak."
•
limonata içerken evlilik teklifi etmek mi... işte gerçek bi alfa dmsndksndksndksnd
en son bölüm attığım gün 2k okunmayken şu an 3k olmuşuz ve bunun şerefine 3 gün 3 bölüm ilan ediyorum!!!
bayadır bölüm atmadığım için hikayeyi unutmuş olabilirsiniz isterseniz tekrar bir gözden geçirin.. kısacık bir şey zaten
yarın görüşmek üzere, iyi sabahlar
ŞİMDİ OKUDUĞUN
moonchild
FanfictionJungkook ve Yoongi kendi dünyalarında eşsiz hayatlara sahipti. Ta ki kader onları birleştirip bir hediye sunana kadar. s | 19'