Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
❦
İçinde olduğumuz durumu anlatmak gerekirse diye söylüyorum, sabah kahvaltı yaparken Çağan'a yarın eve geri döneceğimi çünkü ailemin büyükannemlerden döndüğünü söyledim. İfadesiz bir surat takınsa bile bütün gün gergindi. Yada bana öyle gelmişti, bilmiyorum. Okula gitme numarası yaparak sokakta boş boş dolaşmış, her şey normalmiş gibi davranmaya kendimi hazırlayarak ona kocaman gülümsemek için bütün yol boyu prova yapmıştım. Tekrardan eve döndüğümde kapının orada beni bekleyen bir Çağan bulmuştum.
Sonuç olarak lunaparka getirmişti beni.
Sevgili köpeğimiz Tanuki'ye gelecek olursak, o şu an bir sepetin içinde Çağan'ın elindeydi. Sepeti kendinden uzakta tutabildiği kadar uzatmıştı kolunu ve tuhaf görünüyorlardı.
Az önce elime zorla tutuşturduğu çikolata parmaklarım arasından kayarak karların üzerine yere düşüverdi. Gökyüzü yavaş yavaş kendini karanlığa teslim etmeye hazırlanıyordu ki benim aydınlığım kalbimde doğmuştu.
Burası harikalar diyarıydı ve o benim Alice olmama izin vermişti.
Çocuksu bir heyecanla gülümseyerek bakışlarımı yanımdaki adama çevirdim. "Şu büyük şey ne?" diye işaret parmağımla renkli aleti gösterdim.
Çağan alayla gülerek yürümeye başladı. "Dönme dolap."
Açık kalmış ağzımı kapatıp onun arkasından koşmaya başladım. "Peki şu?"
"Çarpışan arabalar."
"Ya şu Dambldorun sakallarına benzeyen?"
"Hız treni."
"Ya, ya.." diyerek kendi etrafımda döndüm ve hangi aletin ismini soracağımı şaşırdım. Burada bir sürü internetten fotoğrafını gördüğüm oyuncaklar vardı. Burası tek kelime ile mükemmeldi.
"Kız çocuğu, hangisine istersen binebilirsin. İsimlerini bilmesen de olur."
Başımla onu onayladığımda gülümseyip çarpışan arabalara doğru yürümeye başladı. "Önce şuna binmek ister misin?"
Ama tabii ki onu dinlemedim ve onun gittiği yönün ters yönünde koşmaya başladım. İstediğim her şeye binebileceğimi söylemişti.
Yaşlanana kadar burada yaşayacağım!
Kendi kendine dönen atların yanındaki adamdan bu aletin atlıkarınca olduğunu öğrendim ve zaman kaybetmeden beyaz atın üzerine oturmuştum. "Hadi gidelim bebeğim!"
Elimi Superman gibi öne uzatarak güldüm. Odak alanıma Çağan girdiğinde ise bir elini siyah montunun cebine sokmuş, diğer öne doğru uzattığı köpeği tutan kolunun yorulduğu için yavaş yavaş yanına indiğini ve beni izlediğini gördüm.