Yazar'dan
1 ay sonra
Begüm depoya gittiğinde Tolga ilk günkü gibi arsız konuşmalar yapmamış, aksine gayet sakin kalmıştı. Begüm sırıttı onun bu haline.
"Her geldiğimde biraz daha uysallaşıyorsun. Seni evcilleştirmek kolay oldu sanki."
"Yeterince işkence yapmadın mı? Hem artık abimsiz geliyorsun."
"Her ne kadar sen abine ihanet etsen de...Her ne kadar Arslan sana her istediğimi yapabileceğimi söylese de sen onun kardeşisin Tolga. Yaptıklarına rağmen hakettiğin kadar kötü değilim sana karşı. Şu depoya giren yüzlerce adam oldu. Her biriyle özel olarak ilgilendim. Her birinde işkencelerime yenilerini ekleyip onları bize ve iyi nsanlara bulaştıklarına pişman ettim. Ama sen...Neden Tolga? Bana gerçekten o kadar çok mu aşıktın? Yoksa sadece abine kaptırdığın bir heves miydim? Belki de abinle beraber olmasam unutup gidecektin."
"Sana gerçekten aşık olmuştum. Ama abimle olduğunuzu öğrendiğimde ikinizden de nefret ettim. Evet şuan sana aşık değilim. Uzun süredir en nefret ettiğim kişi sendin. Hele babama yaptıklarından sonra..."
"Baba dediğin adam benden kurtulabilmek için seni bile harcamadı mı peki? En son hastaneye geldiğimizde bizden özür dileyen sendin."
Begüm bu kez adam gibi oturup konuşmayı tercih etmişti. Günlerdir işkence yapıyordu zaten. Bir gittiğinde elektrik akımıyla defalarca titremesini ve bağırmasını izlemişti. Daha sonraki gün kerpetenle tırnaklarını bağırta bağırta sökmüştü. Bu arada tam üç kere bayılmıştı Tolga acıdan. Ama umursamamıştı Begüm. Daha sonra öfkesini yumruklarıyla çıkarmak istemişti. Öyle de yapmıştı. Dakikalarca dövmüştü Tolga'yı. Ama soğumuyordu içi. Tecavüzcülere yaptığını yapmayı çok düşündü. Haketmiş miydi? Belki...Ama yapmadı. Arslan için o kadar ileri gitmedi. Ama her gün başka işkenceleri denemekten de vazgeçmedi.
"Arslan'ın aksine o benim öz babamdı. Kızsam da babamdı...Sen onu öldürdün."
"Ölümü seçen kendisiydi. Ben sadece hakettiği cezayı verdim. Bana, aileme, abime, Arslan'a, Selim Poyraz'a ve annenize yaptıklarını ödettim. Ben annemden babamdan şanslıydım neyse ki. Yıllar sonra bulmadım oğlumu. Sadece bir kaç ay sürdü ve ben oğlumun yaşadığını biliyordum. Düşünsene Tolga. Baba olduğunu ve oğlunun öldürüldüğünü düşün. Hem de para uğruna...Sonra tekrar bir çocuğun olacak diye beklerken hastanede öldüğünü...Ama bunun koca bir yalan olduğunu...Kızının hayatta ama iğrenç bir hayat sürmek zorunda bırakıldığını düşün. Senin baban bir çok hayatı mahfetti. Ona merhamet göstetemezdim."
"Neden bunları konuşuyorsun benimle? Ölmeden önce bunları bilmemi, eksik kalan şeyleri öğrenmemi mi istedin?"
"Korkma. Seni öldürmeyeceğim. Ki şimdiye kadar kimseyi öldürmedim. Ama mesela burdan erkekliğini kurtarıp çıkan hiç olmadı daha önce. Sana yapmayı düşünmüyorum. Kocamın kardeşi olduğun için..."
"Sen kimseye merhamet göstermezsin."
"Yanlış...Merhamet hakedene gösterilir. Mesela sana Arslan için ve önceki ilk tanıdığım Tolga'yı kazanabilmek için merhamet göstereceğim. Ya da o Nilay denen kuyruğuna bir anne olarak çocuğu için, kardeşin için merhamet gösterdim. Onu da sırtına attığım bir kaç imza ve ardından kısa süren elektrik şokuyla yolladım oğlunun yanına. Ha bir kaç yumruğuma da maruz kaldı tabi."
"Zevk alıyorsun değil mi insanların acı çekmesinden?"
"Zevk aldığım şey insanların acı çekmesi değil. Yaptıkları kötülüklerin bedelini ödemeleri. Sen de ödedin. Bu gün burdan istersen çıkıp gidebilirsin. Ama bunun için ufak bir anlaşma yapmamız gerekecek."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Veliahtlar (Bsk-2)-TAMAMLANDI-
Ficción GeneralBen sokak kızıyım adlı hikayemin devamı olacaktır... Anne-Baba olmayı daha öğrenemeden boşluğa yuvarlanan veliahtlarımız eskisinden daha tehlikeli şekilde sahalara geri dönüyor... ** "Ben esersem mevsimler değişir bebeğim öğrenemedin mi hala?"