00.34
Derin bir nefes alıp telefonuna baktığında saat 00.34'ü gösteriyordu. Herhangi bir cevapsız çağrı veya okunmamış mesaj yoktu. Geç kalmıştı. Bir buçuk saat kadar...
Kaşlarını çattı, telefonunu yeniden ceketinin cebine koydu ve adımlarını hızlandırdı. Yüzüne vuran soğuk rüzgar gri saçlarını dağıtıyor, yanaklarını ve burnunun ucunu kızartıyordu.
Yaklaşık beş dakikalık bir yürüyüşün ardından girişini neon ışıkların süslediği bir kapının önünde durdu. Çevresine bakındı. Yakınlarda kendisinden başka kimse görünmüyordu. Hemen kafasını kaldırıp kapının üzerindeki neon tabelayı okudu.
'93 Slide Bar'
Doğru yere gelmişti, bundan emindi. Fakat sevgilisi bir gün öncesinde sözleştikleri gibi barın girişinde kendisini beklemiyordu.
"Fazlasıyla geciktin ahmak," diye düşündü.
"Hava soğuk, içeri girmiş olmalı."
Saçlarını kendince düzeltip kapıyı araladı ve içeri girdi. Girişte kendisini boğuk da olsa duyulan, hareketli bir parça ve siyah bir döner merdiven karşılamıştı. Müzik sesi aşağıdan geliyordu. Merdivenlere yöneldi ve aşağı indi.
Aşağıda karşılaştığı manzara klasik bir bar manzarasıydı. Masanın arkasında kokteyl shakerla kendince şov yapan bir barmen, ortada çalan sert parçayla dans eden insanlar, dipteki siyah koltuklarda bir yandan içkilerini yudumlayıp diğer yandan yiyişenler...
Mekan çok kalabalık değildi. Bir köşeye çekildi ve insanları incelemeye başladı. Önce bar masasının yanında oturanlara, sonra kalabalıkta dans edenlere baktı. Sevgilisi ortalarda görünmüyordu. Telefonunu çıkarıp rehbere girdi, aradığı numarayı bulduğunda sindiği köşeden ayrıldı ve aradığı kişiyi görebilme umuduyla ilerlemeye başladı.
Telefon çalıyordu fakat kimse açmıyordu. Sinirle nefes verip numarayı tekrar çevirdi. Daha az gürültülü bir yer ararken ayakları onu dipteki siyah koltukların arasına götürmüştü.
Hat tekrar meşgule düştüğünde çabalarının bir bakıma yersiz olduğunu fark etti. Sonuçta ortam gürültülüydü ve bu gürültüde çalan bir telefonu duymak pek de kolay olamazdı. Ama başka türlü ona nasıl ulaşacaktı ki?
"En azından mesaj atıp nerede olduğunu yazabilirdi..."
Koltukların arasında dolaşırken elleri numarayı yeniden bulmuştu bile.
Telefon bir kez çaldı... İki kez çaldı... Üçüncüsünde...?
Üçüncüsünde telefonu birden kulağından indirdi.Çünkü aralarında dolaştığı koltukların birinde oturan tanıdık beden çarpmıştı gözüne.
Bu 'tanıdık' dakikalardır aradığı sevgilisinden başkası değildi. Ve... Başka bir adamı öpüyordu.
Şöyle bir düşününce... Aldatıldığına şahit olan biri ne hissederdi? Üzüntü? Hayal kırıklığı? Öfke?
O an Yoo Kihyun da aldatıldığına şahit olan bir adamdı ve tüm bu duyguların arasında kaybolmuş gibiydi.
İşte her şey tam da o kayboluşla başladı.
Bir an için hiçbir şey düşünmeden koltuğa ilerledi. Sevgilisini omzundan tuttu ve hala yiyişmekte oldukları adamdan ayırıp bağırdı.
"Seoyeon!"
Genç kadın Kihyun'un aksine oldukça sakindi. Sarhoş olduğu her halinden belliydi. Kıkırdayarak olduğu yerde gerindi.
"Ki, hoş geldin. Gelmeyeceksin sanmıştım..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Victorious // Kihyuk
FanfictionHer şeyi unutmak istiyordu. Ama barmene dönüp hafif bir içki istedi. Çünkü biliyordu ki her şeyi unutacak kadar kendinden geçerse onu evine götürecek kimse yoktu.