Etrafımda sesler dönüyor, bana yardımcı olmak için fikir yürütüyorlardı. Chuck ölmüş müydü, yoksa yaşıyor muydu bilmiyordum. Nereye ışınlandıkları hakkında hiç bir fikrim yoktu.
" Neva! " diyen Anıl' ın sesi bana doğru yaklaşırken ayağa kalkarak arkama döndüm sulu gözlerle. Koşarak bana sarıldı.
" Anıl..." dedim ağlayarak.
" Tamam... Tamam... Geçti... " dedi saçlarımı okşayarak. Geriye çekildim gözyaşlarımı silerken. Omuzlarımdan tuttu ve bana baktı.
" Ne oldu? Telefonunu bir İngiliz kadın açtı. Burada olduğunu söyledi. Koştum geldim. Anlat bana, ne oldu Neva? "
" D-Dan... " dedim sesim korkudan titrerken. " Bulduğumda Chuck' ı bağlamıştı... Onunla vedalaşmamı istedi... " dedim hıçkırarak. Burnumu çekerek devam ettim. " Bir anda silahı çıkarttı, Chuck ' ın kafasına tuttu... ' Bu sahneyi görmeyeceksin, merak etme. ' dedi Dan, ikisi de pixele dönüştü ve yok oldu. Son hatırladığım Chuck ' ın başındaki silah ve ona doğru dönmekte olan Dan ' di... "
Gözleri sinirle kaplanırken etrafına bakındı. Ellerini omuzlarımdan çekerek eliyle yeni çıkmış sakallı çenesini ovuşturdu.
" Şimdi, sakin olalım. Onu vurduğunu bilmiyoruz. Öyle sanmamızı istemiş olabilir. "Kafamı salladım elimle ağzımı kapatırken. Ama, ölmüş de olabilirdi. Ortası yoktu. Ya ölmüş olacaktı, ya da bir oyunun daha içine düşmüş olacaktı.
" Dan kafasına silahı tutarken bir şey yapmalıydım. " dedim suçlu bir sesle. " Orada öylece duracağıma bir şey yapsaydım şimdi burada olurdu! "
" Yapabileceğin bir şey yoktu. "
" Vardı... İlla ki vardır... Hepsi benim suçum... " dedim ellerimle yüzümü kapatarak. Gözlerim ağlamaktan acımaya başlamıştı. Yorgundum. Ve, gözlerimin kıpkırmızı, şişmiş bir halde olduğunu hissedebiliyordum. İç geçirerek öylece kaldım.
" Neva, senin suçun değildi. Kendini suçlamayı bırakmalısın. Şimdi yaptıklarının hesabını verme değil, yapacaklarını tasarlama zamanı. "
Kafamı salladım tekrar gözlerimi elimin tersiyle silerken. Yarın yeni bir bölümü oynayacaktık. Bu yüzden dinlenmeliydik. Anıl yerden telefonumu alarak bir elini omuzlarıma sardı ve öylece, otele doğru yürümeye başladık.
Odaya çıktığımızda Anıl kendini küçük yatağa bıraktı. O anında uyuyakalırken, üstümü yorgun hareketlerle değiştirip yatağa uzandım sırt üstü. Yorgundum, ama gözüme uyku girmiyordu. Gözlerimi kapatarak eski anılarımızı düşünmeye çalıştım.
" Menemen kahvaltıyı kurtardı! " diyen sesi beynimin içinde yankılandı. Daha sonra daha eski bir anıya kaydı zihnim.
" Chuck! Sen gitmedin mi? "
Karakoldaydık. Chuck o an benim peşimden geliyordu.
" Aa, ben gitmemiş miyim? "
O anki halini gördüğümde, bütün duygularım birbirine karışırken geçmişteki ben tekrar konuştu.
" Gitmemişsin! " diyerek Chuck ' ı ittiriyorum ve bir odaya sokuyorum. Onu odaya bırakıp tekrar önüme dönüp babamın yanına gitmeye yelteniyorum. Fakat Chuck beni takip etmeye devam ediyor. Bir anda duruyorum ve sırtıma tosluyor.
Kendimi kontrol edemeyerek gülümsedim, gözyaşımın biri dudaklarıma karışırken. Gözlerimi açmadım, devam ettim anılarımızı hatırlamaya.
" Bunun dışında gönüllü arkadaşlara da ihtiyacımız olacak. Çünkü şuanda oyunda oynayabilecek bir karakterimiz yok. "
Anımın olduğu yer şekillenirken, toplantı salonunda olduğumuzu anladım. Planımızı anlatıyorduk. Chuck bu sırada ayağa kalktı ve bana baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OYUNCU / Düzenleniyor!
Science FictionGözlerim şok içinde önümdeki kişiyi izliyor, bedenim korkudan ve şoktan tir tir titriyordu ve ben bu soruyu kendime 9 yıl sonra tekrar soruyordum, 'Gerçeklik neydi?' " Sen... " dedim titreyen elimi havaya kaldırıp nutkum tutulmuş bir şekilde bilgis...