" Ben... Eskiden normal bir insandım... " diye girdim söze.
" Tek bir anım var insan olarak hatırladığım. Öncesi yok. Ya da sonrası. Bir iki yıl sonrasına atlıyorum. Oyunun içine girmişim... Neler yaşadığım hakkında hiç bir fikrim yok. Tek bildiğim, bir arabayla, ağzım bantlı, kafamda bezle bir yerden bir yere götürüldüğüm. İsmimi bile başkasından duymuştum. Eğer Chuck benim gerçek ismim olsaydı, seslendiklerinde anımsamaz mıydım? Ve... Ailem... Bir ailem mutlaka olmalı... Oyunun içine girmeden önce bir ailem olmuş olmalı. Bilmiyorum... Geçmişim çok silik... Hiç bir şeyi hatırlamıyorum... "
Gözlerimi ellerime diktiğimde, Anıl bana destek verircesine omuzlarımdan tuttu.
" Dostum, bu kadar şey yaşadığını bilmiyordum... "
" Beni sıradan bir oyun karakteri sandın değil mi? " dedim acı bir gülümsemeyle. " O yüzden hiç bir şeyi bilmiyorum... "
" Açıkçası bir hikayen olduğunu düşünüyordum ama bu kadarını değil. "
Anıl ' a baktım. Ayağa kalktı.
" Hadi gel hava alalım. " dedi kapıyı açarak.
" Ama Neva tek kalacak... " dedim Neva ' ya gözlerimi çevirip.
" Neva uyuyor... Bir iki saat daha uyanmaz. " Tereddütte kalarak Neva ' ya baktım. Elimi yavaşça elinin üzerinden çektim. Sessiz nefesleriyle beraber mışıl mışıl uyuyordu.
" Peki... " dedim ayağa kalkarak. Yavaş hareketlerle odadan çıkıp kapıyı kapattık.
" Nereye gidiyoruz? " dedim bomboş koridora bakarak.
" Kafamız nereye eserse. "
Kaşlarımı çattım. Bu sırada hastaneden çıkmıştık. Gece vakti nereye gidebilirdik ki?
" Gece gece nereye gideceğiz ki? "
" Bilmem... Sahile gideriz olmadı."
Etrafa bakındım. Kimse yoktu. Ellerimi cebime sokarak yürümeye başladım Anıl ' ın arkasından. Ana caddeye kadar yürüdük. Ana caddeden geçen bir kaç araba farıyla gördüğümüz kadarıyla sahil tam önümüzde kalıyordu. Kaldırımdan yürümeye başladık.
" Annen nasıl? "
Anıl, sorduğum soruyla arkasına dönüp bana bakarak yürümeye devam etti.
" En son vedalaştığımızda benim için endişeliydi. Onu saymazsak iyi. Psikolojisini düzeltiyor yavaş yavaş... "
Dudaklarım sağa doğru kaydı havaya kalkarak. Anıl da çok zor şeyler atlatmıştı. Sanki üçümüz, birbirimizden güç alarak ayakta kalabiliyorduk. Aksi halde, ayrılsak, paramparça oluyorduk. Sahile vardığımızda, denizden hafif tuzlu bir koku yayılıyordu ve küçük, durgun dalgaları bir melodi gibi kıyıya vuruyordu. Yüksekten uçan bir kaç uçağın yanıp sönen ışıkları, koskoca gökyüzünün karanlığı altında eziliyordu. Belli belirsiz gözüken gece martıları, denizin üstünde haberleşiyorlar, belki de sürülerini topluyorlardı. Boş bir banka oturduk. Ellerimi ceplerimden çıkartarak bankın iki yanına koydum ve gözlerimi kapattım. Başımı göğe kaldırarak derin nefeslerle sakinleşmeye çalıştım.
" Aslında çok melankolik bir havan var. "
Gözlerimi açtım ve Anıl ' a döndüm.
" Melankolik mi?"
Başını salladı.
" Ama bir o kadar da hayat dolusun. Ve, aşırı romantiksin. "
Kaşlarımı çattım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OYUNCU / Düzenleniyor!
Science FictionGözlerim şok içinde önümdeki kişiyi izliyor, bedenim korkudan ve şoktan tir tir titriyordu ve ben bu soruyu kendime 9 yıl sonra tekrar soruyordum, 'Gerçeklik neydi?' " Sen... " dedim titreyen elimi havaya kaldırıp nutkum tutulmuş bir şekilde bilgis...