Hatırlatma;
"Peki bu seferlik sizi affettim ama bu ilk ve son affedişim ona göre."
Teşekkür ederek hızlıca yurda çıktık. Odaya girdiğimiz de ikimiz de deliler gibi gülmeye başladık.
***
1 Yıl Sonra
"Annemin durumu nasıl?"
"Anneniz... Durumu kritik."
Yaslandığım duvarda yavaşça çöktüm ve ağlamaya başladım. Ders çıkışında telefonum çalmıştı arayan annemdi. Açtığım da karşı da ki ses anneme ait değildi, bu ses bizim karşı komşumuz Bayan Park'a aitti. Bize gelmek istemiş. Kapıyı çaldığın da açan olmadığı için tam gideceği sırada salon'un perdesinin açık olduğunu, içeriye baktığın da ise annemin yerde yattığını görmüş.
Telaşlanmış ve eşi Bay Park'ı çağırmış Bay Park kapıyı kırarak içeri girmiş. O sırada Bayan Park ambulansı aramış. Hastane'ye gittikleri sırada beni aramıştı. Annemin hastane'de olduğunu öğrenince telaşla hastane'ye koşmuştum. Geldiğim de annem yoğun bakımdaydı.
Onu izliyordum ağzının içinden geçen kablolar... Teni bembeyazdı tıpkı bir... Ölü gibi... Bu düşünceyi aklımdan çıkarmaya çalıştım. Saate baktığım da Seul Min'in okuldan çıkma saati yaklaşıyordu, gidip onu okuldan almalıydım. Bay ve Bayan Park hala buradaydı onlara Seul Min'i okuldan alacağımı, bir gelişme olursa bana haber vermelerini söyleyip hastane'den çıktım.
***
"Nereye gidiyoruz unnie? Her okul çıkışımda annem beni alırdı. Annem nerede?"
Seul Min'in bu sorularını tepkisiz bir şekilde dinledim, ve aynı şekilde cevap verdim "Seul Min annem... Hastane'de."
Seul Min'e baktığım da yüzü düşmüştü. "U- unnie anneme kötü bir şey mi oldu?"
"Şştt... Sakın böyle düşünme. O iyi olacak."
***
1 Hafta Sonra
Hala yoğun bakımdaydı. Bir kere bile olsun gözlerini açmamıştı. O huzur veren sesini 1 haftadır duymamıştım. Yoongi ile telefonda konuşurken ona annemin durumundan bahsetmiştim, o da hemen gelmişti, 5 gündür yanımdaydı.
Doktor yanımıza geldiğin de hepimiz ayaklandık. "E- efendim... Annenizi tüm müdahalelere rağmen kurtaramadık. Kanser tüm vücuduna yayılmış. Üzgünüm başınız sağ olsun." deyip gitmişti.
Öylece kalakaldım. Sanki bütün dünya başıma yıkılmıştı. Seul Min'in çığlıklarla ağlamaları kulaklarıma dolmuştu ama bir türlü hareket edemiyordum. Dilim tutulmuş, kaskatı kesilmiştim.
Tek dayanağım annemdi ve şimdi onu da tıpkı babam gibi kaybetmiştim. O da beni bırakmıştı... Seni hiç bırakmam diyen annem de bırakmıştı. Ben onsuz ne yapardım? Seul Min daha ortaokula yeni başlamıştı. Onun annemin ilgisine, sevgisine ihtiyacı vardı.
Seul Min koşarak yanıma geldi kollarımdan tutup beni sarsmaya başladı. Hem ağlıyor, hem de şunları söylüyordu:
"Hani söz vermiştin?! Hani annem bizi bırakmayacaktı?! Sen sözünü tutmayan bencilin tekisin!" daha çok ağlamış kendini yere atmıştı. Bayan Park bir yandan ağlıyor diğer yandan da Seul Min'i yerden kaldırmaya çalışıyordu.
Yoğun bakımın kapısı açılınca hepimiz oraya döndük annemi sedyede yüzü örtülü bir şekilde morga götürüyorlardı. Yanına gittim ve beyaz örtüyü yavaşça kaldırdım.
Yüzün soluktu anne... Artık eskisi gibi gülen yüzün yoktu. İfadesiz duruyordun. Son kez bana 'Seni seviyorum güzel kızım' de. Saçımı okşa alnımdan öp anne... Uyan... Lütfen uyan anne!
Seul Min yanıma gelmiş hem ağlayıp hem de annemin yanağını okşuyordu. Anne... Ölü olsan bile yüzün hala eskisi gibi güzel. Eşsiz görünüyorsun...
Artık kendimi tutamamıştım kollarımı boynuna dolamış, son kez kokunu içime çekmiştim. "Anne!" bağırışım tüm hastaneyi dolduruyordu. Yoongi beni tutmuş ve sedyeyi götürmelerine izin vermişti. Son kez bir daha hiç göremeyeceğim yüzüne baktım.
Sen her halinle güzelsin anne...