1. Bölüm: SENSİZ OLMAZ

12.7K 574 68
                                    

Bölüm şarkısı: Aydilge - Hayat Şaşırtır

Merhaba Canlar 🤗 1. Bölüm ile karşınızdayım. Bu hikayem aslında sırasıyla 3 kardeşin farklı aşk hikayelerini konu alacak. Kimin kardeşleriyle devam edeceğim sürpriz olsun zamanla ortaya çıkacak 😉
Helin ve Afran için takribi 15 bölüm diğer kardeşler için de 15er bölüm toplamda 50 bölüm civarı bi hikaye olacak mesela 15. Bölüm Afran ve Helin için final ise 16. Bölüm seçtiğim diğer kardeşin 'Aşk Ateşi' için 1. Bölüm olacak 😉 tek kitapta 3 aşkı sırayla karışmadan okuyacağız anlayacağınız 😊 aklınıza takılan sorular varsa sorun yoruma cevaplarım sürprizleri bozmadan.

Alt hikaye adı olarak Helin ve Afran için; Sensiz Olmaz'ı uygun gördüm önerileriniz varsa yardımcı olabilirsiniz ?

Keyifli Okumalar; Sevgilerle 💜💜

1. Bölüm

Topuklu ayakkabılarımın her adımımda çıkardığı sesten güç alarak daha dik yürüdüm. Bir ihale uğruna bu kadar uğraş vereceğim aklımın ucundan bile geçmezdi. Hele ki mafyavari adamlara bulaşmak..? Amcam bu yaşadıklarımızın onda birini öğrense kızılca kıyamet bizim evde kopardı.

Toplantı odasına doğru yürürken kapıda beni bekleyen Burak'ı gördüm. Yüzümde ister istemez oluşan bir tebessüm vardı, bunu saklamadım. O benim aksime oldukça gergindi. Yanına yaklaştığımda; "Nerede kaldın sen?!" diye yarı kızarak sordu. Elimdeki dosyayı hızla alıp inceleme başladı.
"Dosyayı arabada unutmuşum, onu aldım."
Yüzünde alaycı bir gülüş belirdi; "Aklın nerdeydi acaba? Yine hangi çantayı alma derdine düştün kim bilir? Para harcamak için önce kazanmak gerekir Helin!" diye bana sertçe çıkıştığında bir kere daha kırıldım. Artık hiç sakınmadan, alenen ve her defasında beni kırıyordu. Ona bu hakkı ben vermiştim. Zamanı gelince geri alacaktım elbet önce nikah masasına oturtayım da. Yüzüme yalandan bir gülümseme kondurdum;
"Louis Vuitton,"
Anlamaz gözlerle bana baktı. Ben ise; "Bu sefer ki Luis Vuitton bir ayakkabı tatlım!" dedim ve saçımı savurarak toplantı odasına girdim.

Herkes oradaydı, tanıdığım tanımadığım ihaleyi kazanmak adına herkes buradaydı. İhale sahibinin huzurundaki tüm mimarlık şirketleri ihaleyi alırlarsa nasıl rezidanslar dikeceklerini anlatmaya başlamışlardı. Sıra bize geliyordu. Sunumu sözde Burak yapacaktı ama anlamadığım bir şekilde alnından terler boşalıyor, eli ayağı titriyordu. Kimseye çaktırmadan kulağına eğildim.
"Neyin var senin?" diye sorduğumda şoktan yeni çıkmış gibi bana baktı.
"Helin... ben yapamayacağım galiba. Şu an o kadar gerildim ki! Herkesin projesi çok iyi, şansımız yok gibi.
"Ne şansından bahsediyorsun sen! Herkesin projesi iyi olabilir ama en iyisi biziz! Alt tarafı bir sunum yapacaksın ne var bunda!"
"Şu adamı görüyor musun?" diye göz ucuyla sol köşede oturan adamı gösterdi. Çaktırmadan kim olduğuna bakmak için kafamı çevirdiğimde göz göze geldik. Yüzünden hiçbir ifade okunmayan bu adamı tanıyordum. Afran Yılmazer...

Bakışlarının keskinliği gözlerimi ondan kaçırmama neden olmuştu.
"İşte o adam, Afran! En büyük rakibimiz. Bileğinin hakkıyla alamazsa silahının hakkıyla bu ihaleyi alır!"
Gözlerimi devirdim.
"Bu mafyavari adamlardan fazla korkuyorsun Burak! Sen sakin olmaya bak, sunum işi bende!" dedim önündeki dosyayı kendime çektim.
"Ama böy-" derken Burak'ın lafı; "Sıra sizde; Dükel Mimarlık."
"Sakin ol!" diye Burak'a fısıldayıp ayağa kalktım. Sunumu yaparken gayet rahat ve özgüvenim yerindeydi ta ki üzerinde hissettiğim bakışların sahibine bakana kadar.

Afran Yılmazer yüzündeki donuk ifadeyle gözlerini üzerimden bir an çekmeden bakıyor, beni tedirgin ediyordu. Ona baktığımda kafamda oluşan koca bir soru işaretiydi. Meraklı bir kadın olarak dikkatimi çekmişti. Kimdi bu adam? Ne yer ne içerdi? Yüzü bir an olsun güler miydi? Ya da gözünden bir damla yaş gelmiş miydi?
"Helin Hanım?" diyen sesle kendime geldim. Yüzümdeki sahte tebessümle ihale sahibine döndüm.
"Buyrun Hamit Bey?"

***

İhale sahibi soracağı tüm soruları sormuş, cevaplarını almıştı. Herkesi yarın akşamki ihale yemeğine çağırıp önden çıkıp girmişti. Burak ise daha fazla dayanamayıp Hamit Bey'i arkasından lavaboya gitmişti. Ben sunum yaptığım dosyaları toplarken oda ansızın boşalmıştı.
"Güzel sunumdu, tebrikler!" Diyen sesle irkildim. Herkes gitmemişti, yanılmışım.
Afran Yılmazer'in tok sesiyle kendime gelip bakışlarımı ona çevirdim.
"Teşekkürler, bu saatten sonra iyi olan kazansın!"
"İyi olan mı? Güçlü olan kazanır Bayan Dükel!"
"Birincisi bayan değil, kadın! İkincisi ben haksız güce inanmıyorum, adalete inanıyorum!"
Dudaklarının kenarları iki yana hafiften ayrıldı. Galiba tebessüm edişi böyleydi. Sonra kendini toparlayıp adı koca adımda tam önümde durdu.
"Birincisi kadın Dükel mi diyeyim? İkincisi gücümün haksız olduğunu da nerden çıkardınız?"
"Birbirimizi kandırmayalım Afran Bey, yeraltı dünyasıyla ilişiğiniz alenen ortada!"

Eliyle önüme gelen saçımı yavaşça arkaya doğru attı. O an donmuş, bir tepki bile verememiştim.
"Yeraltı dünyasıyla ilişiğim yok," dedi ve kulağıma eğildi. "Yeraltı dünyasının ta kendisiyim!"
Baştan aşağı tir tir titrerken bir adım geri çekildim ve dosyalarını alıp hızla toplantı kapısına yürüdüm. Kapının kulpuna elimi koyduğumda arkamdan eğilip kapıyı iki eliyle tuttu. Bedeninin varlığını arkamda hissetmek beni korkudan bayılacak kıvama getirmişti. Ona dönmeden ya da dönmeye çalışmadan çıkan sesimle;
"Gitmek istiyorum, bırakın!" dedim. Ses gelmeyince ona kafamı çevirdiğim an dudaklarımda bir dudak hissettim. Elimdeki dosyaların yere düşme sesi kulaklarımdaydı. Gözlerim kocaman olup ona bakarken o da şaşkındı kafamı çevirecekken boşta olan eliyle ensemden tuttu ve dudağımı sıkıca öpüp geri çekildi.

Elimin tersiyle dudağımı sildim.
"Ne yapıyorsunuz siz, sapık mısınız?" diye çıkıştım. Ellerini ben masumum dercesine kaldırdı.
"Kulağına eğiliyordum konuşmak için sen dönünce dudaklarımız birbirine değdi. Bilerek değildi!"
"Sonrasında beni öptün adi şerefsiz!" dedim elimi kaldırdım. Tam tokatı basacakken elimi havada yakaladı. Diğer elimi de kaldırdığımda onu da yakaladı ve elleriyle çapraz şekilde ellerimi tutarken bedenimi kendi bedenine çekti.
"Bu kadar güzel dudaklara değmişken öpmeden bırakamazdım."
"Bu ne cüret! Benim iznim olmadan öpme cesaretini nerden buluyorsunuz?"
Dudağı hafifçe yukarı kalktı.
"Ne yani, izin isteseydim öptürecek miydin?"
İşte o an kafamdan kaynar sular döküldü ve ne kadar saçma bir cümle kurduğumu aldım. Sıkıca tuttuğu kollarından kaçmaya çalışırken daha da ateşe süreklendiğimi fark etmem fazla uzun sürmedi. Kapı ansızın açıldı. "Siz ne yapıyorsunuz burada?"

BÖLÜM SONU

Bölüm kısa oldu sizleri çok bekletmemek için paylaştım ara açılmadan
Bundan sonra uzun uzun yazmaya çalışacağım bölümleri inşallah 😊

Aşk Ateşi (Final)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin