Kuzular bölümü şarkı eşliğinde okuyun, ekledim 😉
Canlar hala beni takip etmeyenler varmış watpad profilime girip beni takip edebilirsiniz 🤗 DemirLeydiii
Profilimde hikayelerimden fragmanlar paylaşacağım, takip ettiğiniz zaman bunları kolaylıkla görebilirsiniz 💜2375 kelimelik uzun bir bölüm oldu.
Oy sınırı 80, Yorum 50
Keyifli Okumalar; Sevgilerle 🤗💜8. Bölüm
Sert bir şeye çarpan su sesleriyle gözlerimi araladım. Bir çift ela gözü karşımda görmeyi beklemiyordum. Afran beni izliyordu! En son elele evden çıkıp arabasına bindiğimizi hatırlıyorum. Sonrasında ikimizde haber vermemiz gereken insanlara haber verip telefonları kapatmıştık. Bu iki gün bizimdi... BİZİM!
Afran araba kullanırken uyumuş kalmışım. İki büklüm olduğum ön koltukta doğruldum. Üzerime sıkıca örtülen, buram buram Afran kokan ceketi üzerimden topladım.
"Neredeyiz?" diye sordum. Beni izlemesi konusuna değinmeyecektim. Yoksa utançtan geberirdim.
"Şansımızın başlangıç noktasındayız," diyen Afran'dan bakışlarımı aldım ve arabadan indim. Kayalara çarpan dalga sesleri ile suyun kokusu burnuma doldu. Deniz kenarındaydık. Köşedeki prefabrik ev buranın parçası gibiydi. Geniş varendalı özel bir prefabrikti. Kalıbımı basarım özel olarak yapılmış olmalıydı. Denizin üzerinden batmaya başlayan güneş ile İstanbul'dan çokta uzaklaşmadığımızı anladım. Denize iyice yaklaşıp ayaklarımın ıslanmasına izin verdim. Parmak arası terliklerimi çıkarıp iyice suya soktum ayaklarımı. Arkamı döndüğümde beni izleyen Afran sürpriz değildi. Gömleğinin kollarını dirseklerine kadar kıvırmış, elleri cebinde ve yüzündeki huzurlu ifadeyle bana bakıyordu.
"Gelsene," dedim. Uzun kumaş pantolon ve ayakkabılarıyla dalga geçercesine.
"Pek müsait değilim sanırım," dedi ve güldü. GÜLDÜ! Bana ilk defa güldü. Afran güldüğü an dondum kaldım. Bu adam bir daha gülmemeliydi. Ya da sadece bana gülmeliydi. Bu gülmek değildi ki vicdansızın oğlu! Bu beni kalpten götürmekti. Ayağımın altından kumun çekildiğini hissettiğim an dengemi sağlayamadım ve suyun içine dizlerimin üstünde düştüm. Üzerimdeki ince elbisem sırılsıklam olmuştu. Kolumdan tutup beni kaldıran Afran gözlerimin içine baktı.
"İyi misin?" diye sordu. Ayakları ve paçaları benim yüzümden su olmuştu.
"İyiyim de benim yüzümden ıslandın," dedim mahcup bir şekilde. Bir eliyle sıkıca belimden tutarken diğer eliyle yanağımı okşadı.
"Hem yakıyor hem söndürüyorsun hatun..." dedi. Allah'ım sana geliyorum yarabbim. 'Hatun' ne güzel kelimeydi öyle yaa. Bu bana ikinci 'hatun' deyişiydi. Uzanıp dudağına bir öpücük kondurdum. Utanarak kendimi geri çekmeye kalktığımda beni kendine daha fazla yasladı.
"Başladığın işi yarım bırakmak olmaz," dedi. Dudaklarıyla dudaklarımı birleştireceği an duyduğum sesle irkildim.
"Siz öpüşe durun, balıklar soğuya dursun. E bende öleyim açlıktan!"
Bu sitem eden sese döndü Afran. Eliyle de beni arkasında sabit tuttu.
"Geliyoruz Mesut amca!" diye seslendi Afran. 'Mesut amca?' Burada tek başımıza olmayacak mıydık?
"İyi al da şunu kurulansın sarı kafa!" diyen Mesut Bey Afran'a havlu fırlattı. Tam adamın yüzünü Afran'ın omzundan görecekken arkasını döndü ve prefabrik eve doğru geri yürümeye başladı. Elindeki havluyla bana dönen Afran havluyu açıp bana sardı.
"Sarı kafa diyen bir Mesut amca?" dedim tek kaşımı kaldırarak. Bana bir açıklama yapmalıydı değil mi?
"Ne zaman kafam bulansa buraya kaçardım ben Helin. Şimdi ise kafam çok net, bunu da burada yaşamak istedim. En kendim olduğum yere getirdim seni." dedi. İçimdeki Afran'ı sarıp sarmalamak isteyen o kadına dur dedim. Ağırdan almalıydım.
"Rahatsız olduysan gideriz," dedi tepkimi ölçmeye çalışıyordu.
"Hayır... burası çok güzel." dedim. Kafamı tutup alnımdan öptü.
"Hadi gidelim, balıklar soğumasın daha fazla." dedi. Beni yanı sıra götürmesine izin verdim. Verandaya çıktığımızda Mesut Bey direk bana baktı; "Sarı kafa içeride soldaki odada kuru kıyafetler var giy de gel hele masaya."
Kararsız bir şekilde Afran'a baktım. Kafasıyla onaylayınca zorlukla da olsa ellerimizi ayırdım ve içeriye girdim. Salon çok güzeldi ve mutfakla bitişikti. En sonda sağda 2 oda daha vardı ama bana soldaki oda demişti. Odaya girdiğimde yatağın kenarında iki tane büyük poşet vardı. Birinde kadın kıyafetleri birinde ise erkek kıyafetleri vardı. Kuru diye bunları kastediyordu herhalde. Poşetten gelişi güzel bir elbise aldım. Hemen üzerimdeki havludan ve ıslak elbisemden kurtulup giyindim. Odadaki saat gözüme ilişti. Akşam sekiz buçuğa geliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Ateşi (Final)
Novela JuvenilHelin Dükel beraber büyüdüğü kuzenine aşık olduğunu düşünüp evlilik hayalleri kurarken hayatın onun için başka planları vardı. Afran Yılmazer çocukluk yaralarının hıncını kadınlardan çıkarırken güçlü duruşuyla kimseye taviz vermiyordu. Ne zamana kad...