16. Bölüm: SENSİZ OLMAZ!

7.9K 385 16
                                    

Bölüm Şarkısı : yok...

Ülkemizde şehitlerimiz var. Acımız büyük. Allah ailelerine sabır versin. Hepimizin acıları var ve gittikçe ortaklaşan acılarımız...

15. Bölüm'den küçük hatırlatma;

Arkamızdan gelen yalancı öksürük sesiyle birlikte; "Aile saadetinizi bölmek istemem ancak ben geldiimmm!" diyen sese döndük. Afran şok içinde karşısındaki kıza bakarken bende kim olduğunu bilmediğim kıza kaşlarımı çatarak baktım.
"Alin..." diye soluyan Afran beni bırakıp kızın yanına gitti. Sertçe kolundan tutarak bahçe kapısına doğru ilerlemeye başladı.
Öfkeyle; "Senin ne işin var burada! Sana buraya gelme dedim, abiciğin(!) kızar!" dedi. Adının Alin olduğunu anladığım kız Afran'ın tutuşunca kurtulmaya çalıştı. Peşlerinden gittim.
"Afran! Napıyorsun! Bırak kızı!" dedim sinirle. İşaret parmağını sallayan Afran; "Sen karışma güzelim!" dedi.
"Evet, bırak beni. Seni görmeye geldim böyle mi karşılıyorsun beni!"
"Kendi yuvana kışkış canım, seninle uğraşamam ben!" dedi Afran sinirle.
"Benim bir yuvamda sensin.." diyen kıza şaşkınlık içinde baktım. Zorlukla boğazını temizleyip nefes aldı; "Ben küçükken abiler her zaman kız kardeşlerini korur, demiştin. Hatırlıyorum beni nasıl sevip koruduğunu. Şimdi de beni koruyup kollar mısın abim..?" diye sordu beklentiyle

16. Bölüm

"Abi..?" diye mırıldandım. Afran'ın bir kardeşi mi vardı yani.
"Bu kız senin kardeşin ve sen kardeşini kovuyorsun evinden?" diye sordum sinirle.
"Bilmiyorsun!" diye kızdı. Kaşlarımı çatarak; "Bilmesem de tahmin etmesi zor olmasa gerek!" dedim.
Afran bana yaklaşıp; "Bu kız bu evden gidecek!" dedi. Eliyle de Alin'i göstermişti.
Alala güldüm ve tek kaşımı kaldırıp ona meydan okudum; "Bu kız dediğin Alin ve bu kız giderse bende giderim!"
"Yapma şunu! Beni kendinle tehdit etme Helin! Daha yeni bir aile trajedisinden çıktık!"
"Ne güzel işte Afran, bizi bir yenisinin daha içine sürükleme sevgilim." dedim ve yanağına tüy kadar hafif bir öpücük kondurdum. Afran afallarken Alin'in elinden tutup koluma girdirdim. Afran'ı arkamızda bırakıp eve doğru yürümeye başladık.
"Onu çıldırtıyorsun!" dedi Alin. Bir bana bir de gerimizde kalan abisine bakıyordu.
"O bundan anlıyor tatlım. Sen canını sıkma yola gelecektir."
"Abim yola gelmek yerine kendine yeni yol yapar en baştan."
"Sonu bana çıkmayan hiçbir yolu yapamaz, en baştan bile!" dedim ve göz kırptım. Eve girerken Mesut amca bize şok içinde bakıyordu.
"Bunca olandan sonra yıkılmayıp bir de yanında Alin'i de Afran'a kabul mu ettirdin? Takdire şayansın Helin bravo."
İçimdeki hüznü yansıtmamaya çalışarak tebessüm ettim.
"Hayat bir şekilde devam ediyor değil mi?" dedim. Biz salona geçerken kapı sert bir şekilde kapandı.
"Alin'i kabullendiğim falan yok! Helin'in misafiri olarak sayıyorum ve umuyorum ki bu misafirlik kısa sürer!"
"A-ha hem de çok kısa sürecek mesela dolar bir liraya düşüne kadar! Bu süre yeter sanırım," dedim ve Alin'e göz kırptım. Aldığım cevap ise ikinci bir kapının daha gümbürtüyle çarpmasıydı. Omuz silkip Alin'e çevirdim bakışlarımı.
"Ee kahve içmeyecek miyiz? Şu hatırlı gönüllü olandan."

1 ay sonra;

"Kahveler hazır," diyen Alin hemen karşıma oturup fincanlardan birini bana uzattı.
"Sağol canım, ellerine sağlık."
"Afiyet olsun yenge."
"Ay deme şöyle Alin!" dedim gülerek.
"Abim beni görmezden gelsede sen yengelerin bitanesi olma yolundasın Helin. Şu bir ayda 40 tane kahve içtik seninle abimle aynı masada bir bardak su bile içemedim. Görmezden geliyor hala beni. Neden burada bizimle kalıyorsun bile demiyor!"
Uzanıp elini tuttum. "Canım Afran bu! Ben bugüne kadar hiçbir şeyi hemen kabullendiğini görmedim."
Alin ise omuz silkti. "Bana ne! Hep o üzgün hep o acıların çocuğu... ya ben? Babam öldüğünde daha 12 yaşındaydım. Annem ve Tuğrul abimle kalakaldık. Afran abim ise sadece cenazeye geldi ve kayboldu bir anda. Bizim ona ihtiyacımız vardı. Ama o sadece anneme kızdığı için bizi de bıraktı. Ne var yani annem evlenip beni doğurduysa. Beni de istememesinin sebebi bu!"
"Tatlım sence tek mesele bu mu? Suzan hanım rahmetli babanla evlenmiş olabilir Tuğrul ile babalarınız aynı, Afran ile de anneleriniz. Buna yorum yapamam. Ama mesele Suzan Hanımın 15 yıl boyunca Afran'dan gerçek babasını saklamış olması..." deyip derin bir nefes aldım. Söylerken bile nefesim kesilmişti Afran 15 yıldır bu durumun içindeydi.
"Şu düştüğün hayata baksana bir Helin. Kapının önünde sayamadığın kadar çok koruma var. Belki bugün var yarın yok olan bir hayatın içindeyiz. Söyler misin abimin vücudunda kaç kurşun yarası var? Bilmediğimden soruyorum, gerçekten!" diyen Alin'den gözlerimi kaçırdım. Buna bir cevabım yoktu.
"Annem haklı demiyorum ama o doğru bildiği şeyi yapmış tüm çocuklarını korumak için. Buna üvey deyip yok saymadığı Tuğrul abim de dahil!"
"Amadan önce dediklerinin hiçbir önemi kalmadı," diyen sesle kafamızı salonun girişine çevirdik. Afran fark edilmenin verdiği bir rahatlıkla ellerini cebine koyarak bize doğru yaklaştı. Alin ise gözünden akan yaşları silip titrek bir şekilde ayağa kalktı.
"A-abi..." dedi. Sesi de vücuduna eşlik edercesine titrekti.
"O çok sevgili annen ve abin seni benim bu tehlikelerle dolu hayatıma casus ol diye yolladıkları o kadar belli ki! Onları savunup Helin'i ekarte etmeye çalışıyorsun. İstiyorsun ki Helin tamamen sana ve senin ailene inansın ve beni ikna etsin. İkna..?" dedi tek kaşını kaldırarak. Sonra kendi dediğine alayla güldü.
"İkna edilemeyecek kadar acı çektim ben! Sen altından emziğini emerken benim hayatım tepetaklak oldu Alin Hanım!"
Ayağa kalkıp Afran'ın koluna dokundum.
"Afran yeter! Kızın üstüne çok gidiyorsun." dedim.
"Gerçekler prensesi üzer mi Helin? Ah zavallı Alin üzülme, Suzan Hanım kendi tedrisatında yetiştirmiştir seni. Ben senin sırtını sıvazlamazsam koşacağın diğer kucağı şimdiden seçmişsindir sen!"
Alin ise elinin tersiyle gözünden akan yaşı silip Afran'ın önüne kadar geldi. Telefonunun ekranını açıp bir fotoğraf gösterdi. Her kelimesini bastırara; "Ben. Hiçbir zaman. Taraf. Seçmedim!" dedi ve Afran'ın elini tutup telefonunu eline bıraktı. "İyi incele olur mu? Her zaman ikinize de eşit mesafede sarıldığımı, sevdiğimi gör artık! En çok da bu hayatta ikinize ihtiyacım olduğunu!"
Afran'ın incelediği fotoğrafı biliyordum. Alin bana daha önce göstermişti. 14 yaşlarında iki genç erkeğin tam arasına oturan ve ikisine de sıkıca sarılan maksimum beş yaşında küçük bir kız çocuğu vardı o fotoğrafta. Yüzlerindeki tebessüm gerçekti, yaşadıkları gerçekti. Afran kaskatı bir şekilde fotoğrafı inceliyordu. Alin ise bir süre sonra Afran'ın elinden telefonunu çekip aldı.
"Annemin kızı olarak bi sonraki kucağıma gidiyorum ben, hoşçakalın." Dedi. Afran tepki vermezken Alin'in peşine düştüm.
"Tatlım geç oldu bu saatte ne gitmesi! Hem sen abini bilmiyor musun? Sonradan açılır o! Hem konuşmuş olması bile bir mucize!" dedim. Alin'i ikna etmeye çalışıyordum. Alin ise hızla montunu giydi ve omzuma dokundu.
"Her şey için teşekkürler Helin. Sen olmasaydın burada bir gün bile kalamazdım."
"Gitme," dedim. Bana bu bir ayda yoldaş olmuştu. Gitmesini istemiyordum. Hele de böyle boynu bükük ve kırgın. Arkasını dönüp kapıyı açtığında hangi ara geldiğini anlamadığım Afran eliyle kapıyı kapattı.

Aşk Ateşi (Final)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin