24.Bölüm {Final}

776 22 15
                                    

Çalan telefonla birlikte gözlerimi yavaşça açtım ve telefona bakmadan önce saate baktım. Sabahın 8'i mi?

"Alo?" Dedim mahmur bir sesle. Sarp'ı da uyandırmamak için kısık konuşuyordum ama aslında uyanması gerekiyordu, işe geç kalıyordu. Patronum diye istediği kadar yatabileceğini falan mı sanıyordu?

"Günaydın Yağmur'cuğum."

"Kimsin?"

Çocuksu bir sesti ama beni kim arayacaktı ki bu saatte? Hele bir de çocuk!

"Beni tanımadın mı? Arda ben."

Bütün mahmurluğum gitti ve gözlerim fal taşı gibi açıldı. Etrafıma baktım, daha uyanmadım değil mi? Ya da delirmeye bir adım daha mı attım?

"Sen beni aramazsın, hem sesin çok ince."

"Ne bekliyordun? 11 yaşındayım ben!"

11 yaşında mı? Arda 11 yaşında mıydı?  Kendime gülüp kafama vurdum. Hastanedeki minik Arda'ydı bu. Üstelik de aramasını ben söylemiştim!

"Ah, sensin. Kusura bakma yeni uyandım da. Nasılsın bakalım?"

"Valla ben bomba gibiyim de sen aynısın herhalde."

"Nasıl mışım ben?"

"Çatlak."

"Kızarım bak, büyüklerinle böyle mi konuşuyorsun sen?"

"Yağmur abla, sen olduğuna emin misin? Hastanede bana hiç kızmamıştın."

"Benim kuzum, ama büyüklerinle böyle konuşma tamam mı? Herkes benim gibi karşılamaz, kızarlar. Anlaştık mı?"

"Anlaştık."

"Neler yaptın bakalım, iyileştin mi?"

"Biraz daha iyiyim. Sen nasıl oldun? Bir günde kapanmaz o yaralar ama yine de sormak istedim."

"Acımıyorlar artık."

"Yalanları seçebiliyorum ben."

"Zeki olmaya bir süre ara ver bence."

Kendi kendime sırıtırken Sarp kolunu üstüme attı, ben de kolunu alıp geri koydum. Bir daha attı, bir kez daha geri koydum. Üçüncüyü atınca bilerek yaptığını düşündüm ve bu kez geri koymadım.

"Sonra görüşürüz, olur mu Arda?"

"Arda" ismini duyunca gözleri bir anda açıldı ve doğruldu. Bu kadar kolaydı işte onu kaldırması.

"Ne Arda'sı?"

"Demek uyumuyordun?"

Kaşlarımı kaldırıp gülümsedim.

"Benim uyumamı geç şimdi, Arda dedin?"

"Hastanede tanışmıştık küçük bir çocuk büyütülecek bir şey değil."

"Emin misin?" (Hayır canım yağmur sjsjj)

"Bana güvenmiyor musun?"

"Hayır, tabii ki güveniyorum. Her neyse, günaydın bebeğim."

Alttan alttan gelmeye başlayan sinirim dudağıma kondurduğu öpücükle dağılıvermişti. Kızgın kalmak bile mümkün değildi.

"Ben kahvaltıyı hazırlıyorum sen de duşunu al gel."

"Emredersini," diyip banyoya gitmiş ben de gülerek aşağıya inmiştim. Bir çocukla birlikteydim sanki.

Kahvaltıyı ederken onu inceledim, nedenini bilmeden dalıp gitmiştim. Bir süre sonra bunu farketmiş olacaktı ki kaşlarını kaldırıp bana bakmaya başlamıştı.

KÖLE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin