13.Bölüm

2.5K 65 55
                                    

Arabanın içinde hala ağlıyordum. Sarp da teselli vermeye çalışıyordu. Ne beni bulduğu ne de gizlenme yeteneğimin sıfır olduğu için ağlıyordum. Ağlamamın sebebi yıllardır ne olursa olsun kendisine koştuğum kişinin beni satmasıydı. Bu.. can yakıcıydı.

"Ağlama her şeyi düzene sokabiliriz."

"Hayata soksak nasıl olur?"

"O da güzel. Ama o adama soksak daha iyi hissettirir."

"Hepsinden nefret ediyorum."

"Arkadaşın hariç."

"BENİ SATMIŞ!" Bağırdığımda kafasını kısa bir süreliğine bana çevirdi ama sonra yola geri döndü.

"Nereden biliyorsun?"

"Arda söyledi." Bana tekrar bakıp güldü.

"Kanıt?" Haklıydı beni sattığına dair her hangi bir kanıtım yoktu ve hemen suçlayamazdım, ama ne yapayım düşüncesi bile beni delirtmeye yetiyordu.

"Artık gerçekten neye inanıp neye inanmamam gerektiğini bilmiyorum. Çıkmazdayım."

"Eve gidelim, istersen kafa dinlersin biraz, sabah da gider arkadaşınla konuşursun."

"Valizimi almaya gideceğim."

"Onu da dinle bence o şerefsize kanmamalısın."

"Kafam çok karışık, şuan hiç bir şey düşünmek istemiyorum."

Hafifçe başını sallamakla yetindi. Yine o eve gidiyorsak eğer beni kolayca bulabilirdi, oraya saklanmak beni tekrar kaçırmasını beklemekten farksızdı.

"Senin evine gidemeyiz yani o evi biliyor, beni bulamayınca oraya gelecek."

Buna da kafasını salladı. Arabayı döndürünce bir yere tutunmak zorunda kalmıştım, feci halde midem bulanıyordu. Yaklaşık yarım saat sonra dağ evi gibi bir yere gelmiştik. Ama nasıl desem, böyle dağ başı değil de daha çok yayla evi gibiydi. Arbadan hızlıca inince başım döndü ve arabaya tutundum. Sarp arabadan inince hızlıca yanıma gelip kolumu tutu.

"İyi misin?"

"Başım dönüyor." Hiç öyle iyiyim yalanı söyleyecek durumda değildim.

"Gel eve geçelim gerekeni ne varsa yaparım, olmadı hastaneye gideriz. Tamam mı?"

"Tamam." Ani gelen mide bulantısı ile öne eğildim ve öğürdüm. Sarp belimi sıvazladı ve doğrulmam için yardım etti. Endişeli bakıyordu ama ciddi bir şey olduğunu sanmıyordum, en kötüsü ani hava değişimleri yüzünden üşütmüş olmamdı.

"Gerekeni si- öhm boşver, hastaneye gidelim."

"Hayır, gerek yok. Üşütmüşüm o kadar. Ciddi değil ama lavaboya götürsen fena olmaz."

"Yüreyebilecek misin?"

Elim ağzımda bir şekilde konuşuyordum ve dediklerim pek de anlaşılmıyordu. Kendimi konuşmak için zorlamayıp kafamı salladım ama daha çok başım döndü ve sıkı bir şekilde Sarp'a tutundum. (Yavaş yavaş, hasta ayağına çocuğa kay Aksjdndh)

"Çabuk ol, lütfen."

Kolumun altından tutarak seri adımlarla eve götürdü, malum ben de kolundayken kapıyı açmakta zorlandı. Bir de lavaboya girdiğimiz de çıkması için ikna etmek zorunda kaldım, küçükken annem veya babam olmadan kusamazdım illa ki birinin saçımdan tutup sırtımı sıvazlamasına ihtiyaç duyardım. Ama bu alışkanlığı terk edeli çok olmuştu. Daha doğrusu terk etmek zorunda kalmıştım, o adama saçımı tutturup sırtımı sıvazlatacak kadar güvenmiyordum, siz olsanız siz de güvenmezdiniz. Arkada başka şeyler yapmayacağının ve kafamı tuvalete sokmayacağının güvencesi yoktu ve kimse veremezdi. Kısacası kendi başıma kusmayı öğreneli çok olmuştu, diğer şeyleri öğrendiğim gibi... Burada kusmak için Sarp'a ihtiyaç duymayacktım. Zor da olsa çıktığında kapıdan uzaklaşması için bağırdım. Aslında bağırmıyordum ama aniden kusma hissi gelince-biz buna "öğürmek" diyoruz- sesim bağırıyor gibi çıkmıştı çünkü bir an önce sözümü tamamlayıp lavaboya eğilmeliydim. İşimi bitirip lavabodan çıkınca Sarp'ı gördüm ve utansam mı, yoksa kızsam mı? Bilemedim. Sonuç olarak ikisini de yaptım.

KÖLE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin