G E Ç M İ Ş
Ölümü düşündüğümü zannettim.
Hayatımda ilk defa, burada, bu cenazede ölümü düşündüm. Kendi ölümümü. Bildiğim, dayandığım tek adam toprağın altına gömülürken düşündüm hem de. Ne düşündüğümü bilse çok kızardı. Öyle çok kızardı ki toprağın altından çıkarırdı onu öfkesi. Keşke bilseydi. Keşke onu toprağa vermenin beni toprağa uzanmak konusunda ne kadar cesurlaştırdığını bilseydi. Tüm bu gürültü o zaman kesilirdi. İnsanların dokunuşları uzaklaşırdı. "Şoka girmiş, hiç tepki vermiyor..." diyen kadınların sesleri kesilirdi. "İyi misin?" demezdi insanlar. Ben evime dönerdim. Babam akşam yine gelirdi. Kolunu yaktığını söylerdi, kızmayayım diye de, "Kızım dikkat ediyorum..." diye söylenirdi.
Ölümü düşündüm.
On altı yaşında, babamı toprağa verirken.
Ablam arkamda ağlıyordu. O da ölümü düşündü mü?
"Rahmetli ne erken gitti..."
"Elvin büyüdü, kardeşine bakar ama..."
"Daha on altı yaşında, anası yok zaten..."
İnsanlar konuşuyordu. Seslerini kısmaya ihtiyaç duymuyorlardı. Bazıları kelimelerin arasına hıçkırıklarını ekliyorlardı, böylece söyledikleri cümleler daha iyi niyetli duruyordu. Acısından ne dediğini bilmiyor, kalkanını üstlerine çekebiliyorlardı gözyaşlarıyla. Kollarımı kendime daha sıkı doladım.
Buradan gitmek istiyordum.
Fevzi amca eğilip toprak atarken alnını sildi, kimse fark etmedi ama sonra da gözlerini kuruladı. O da benim gibi ölümü düşündü mü? En yakın arkadaşını toprağa verirken o toprağın altında olmanın ne hissettireceğini düşündü mü?
Bir çift kol omuzlarıma dolandı. Bir hıçkırık yükseldi, ablam başını omzuma gömdü. O duygularını dışa vurmakta sorun yaşamıyordu. Acısının hakkını veriyordu ama ben hiçbir şey yapamıyordum. Burada böylece, toprağın başında ölümü düşünüyordum. Kendi ölümümü. Sırtımı yasladığım adamı toprağa verirken kendi ölümümü düşünüyordum. Annem öldükten sonra beni sürekli şarkılarla uyutan, eli daima un kokan babamı şimdi toprağa veriyordum. Ölümü şimdi düşünüyordum.
"Elvin, kuzum gel şöyle. Otur bir..."
Teyzem ablamı omzumun üzerinden çekti. Her an bayılması olası görünüyordu çünkü acısını dışarı vurmakta bir sorun yaşamıyordu. Çünkü ne kadar ağlarsa o kadar kötü olduğu düşünülüyordu. Şimdi bana bakan akrabalarımızın çoğu bu düşünüyordu. Yeterince üzülmedi mi? Seviniyor mu? Araları iyi miydi? Tek bir damla bile gözyaşı dökmedi.
Fevzi amca elindeki küreği tutamayacak hale geldiğinde biri omzuna dokunup küreği ondan aldı.
Viran, babamın üzerine toprak atmaya başladı.
Buraya ne zaman geldiğini bilmiyordum. Geleceğini düşünmemiştim ama gelmesi tuhaf da değildi. O babamı, babam da Viran'ı çok severdi. Mahallenin haylaz çocuğuyken, annesi sırf gidip pide alsın diye topunu elinden alırken tanışmıştı babam onunla. Kısa zamanda çok da iyi anlaşmışlardı. Bunun sebebinin vefat eden ağabeyim olup olmadığını hep merak ederdim. Bazen Viran'a sarılırken kederlenirdi babam, anlardım gözlerinden. Viran da böyleydi. Babasıyla hiç anlaşamazdı ama babama deli olurdu. Şimdi mezarına toprak atmak ona nasıl hissettiriyordu? O da kısa bir an ölümü düşünmüş müydü?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VERKA.
Genç Kurgubir yabani güvercin penceremin çivisine kanadını sürttü. kan aktı aktı. sonra mürekkebe dönüştü.