9. Bölüm:''Temaslar Ve Dokunuşlar''

1.8K 177 103
                                    

Burayı genişletin!

Oylarınızı ve yorumlarınızı eksik etmeyin. Büyümemiz ve sesimizi duyurmamız için, oylarınıza ihtiyacımız var.

İyi okumalar...


Sokaklar bizi dinledi, betondan binalar bizi dinledi, salıncak bizim kahkahalarımızı salladı, rüzgâr bizi sardı.
Ve gece gözlerini üzerimizden ayırmadı.

İtildim, ona çekildim.
Sıçradım, ona tutundum.
Gözlerimi yumdum, bana baktı.

Adımlarımız eş değer hamlelerle birbirini takip ederken ellerini montunun cebine soktu ve kafasını dikleştirerek ağzından bir nefes verdi. Verdiği nefes, dışarıdaki soğuk havanın tenini okşadığında soluklarının izi havaya bir buğu yaydı.

Üşüdüğüm için dişlerimi birbirine bastırarak ellerimi yumruk yapmıştım. Giydiğim külotlu çorap, bacaklarımı soğuktan muhafaza edemiyor tenimin üzerinde buzları gezdiriyordu. Bacaklarımın, soğuk havadan dolayı kızardığına emindim. Bu kadar uzun süre dışarıda kalacağımı tahmin etseydim, çorabımın üzerine etek değil, kot pantolon giyerdim.

''Geldik,'' dedi Tanay bana göz ucuyla bakarak. ''soğukttan büzüşmüş halin kendimi bana suçlu hissettiriyor. Az daha dayan ve normal durmaya çalış.''

''Kolaysa sen dur.'' diye homurdandım huysuzca. Soğuğu, yağmuru ve karı gerçekten severdim ama bacaklarım gerçekten çok üşüyordu.

Kapıyı açtı ve bana geçmem için yol verirken ''Bana bu kadar güzel görünmek için, üşümeyi göze alman...''

Elimi kaldırdım ve uzun ince parmaklarıma baktım. ''Sana en çok ne yakışır biliyor musun?'' dedim ve gözlerimi parmaklarımın üzerinden ayırıp yüzüne çevirdim. Cevap vermesini beklemeden ''Yüzünde çıkan parmak izlerim.'' dediğimde kaşlarını alayla kaldırdı ve dudakları belli belirsiz kıvrıldı.

''İçeri gir Mahperi, kimin eli nereye daha çok yakışır bunu sonra konuşuruz.''

Dediklerinin üzerinde durmayarak karıncalanmaya başlayan bedenimle duruşumu dikleştirdim ve hızlı adımlarla kaçarcasına ondan uzaklaşarak masaya oturdum.

Yemeklerle beraber sipariş verdiğimiz tatlılarımız masaya servis edilirken küçük şişelerden birisini alıp bardağa koyma nezaketi göstermeden kapağını açıp şişeyi dudaklarıma yasladım.

İçim yanıyordu.
İçim kavruluyordu.

Annem ve babam kendi aralarında bir şey mırıldanırken Eslem hafifçe kulağıma eğildi ve ''Erkek parfümü kokuyorsun ve nefeslerin hızlı...'' dedi gözlerim irileşirken Eslem'in söylediklerini benden başka kimsenin duymamış olmasını umuyordum.

''Sus!'' diye tısladım dişlerimin arasından sessizce. Eslem uyarımı almış olmalı ki önüne dönerek tabağına bırakılan bir top dondurmayı baklavasıyla beraber yerken Tanay'a baktım.

Tabağına dokunmamıştı bile.

''Sorun ne?'' diye sordum. ''Beğenmediysen değiştirtiriz, baba...''

Tanay sözlerimi kesti. Kibar bir şekilde ''Yenisini söylemenize gerek yok, tatlıya alerjim var bu yüzden dokunmadım.''

Tatlıya alerjisi vardı, annesi yoktu, babası baletti, o baletti...

Hakkında bildiklerim bunlarla sınırlıyken onun hakkında edineceğim şeylerin açlığıyla kavruluyordum.

''Biliyor musun Mahperi artık üniversiteye hazırlanıyor, bunun için bir kursa bile başladı.'' annemin mutlu ses tonu Tanay'ın kulaklarına tırmandığında bakışlarım da yüzüne kaydı.

Zaman SancısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin