21. Bölüm: ''Yanmayı Sevmek''

1K 136 64
                                    

Burayı Genişletin!

OYLARINIZI VE BOL BOL YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN <3
(SINIR: 20 OY, 65 YORUM.)

İyi okumalaaar <3

21. YANMAYI SEVMEK

İçimizde, içimizi öldürdük. Tırmandığımız yerlerden itildik, düşüşümüzle aşağılanırken asla başarımızla övülmedik.
Tebrik edilmedim.
Kimse arkamda durmadı.

Ayaklarım kırıldı, ellerim ezildi, avuç içlerim parçalandı fakat herkes sadece ağladığımı gördü, sırtımı sıvazladı. Kimse, hiç kimse neyim olduğuyla ilgilenmedi, ne olduğumla ilgilendi.

Hayatım bir buz dağıydı ve herkes o dağın görünen kısmına baktı.
Kalbim, kaburgalarımı darbeleriyle parçalarken hislerim içime bir zehir gibi dağıldı ve tüm bedenimi dolaşarak beni tüketti.

Anneme muhtaçtım. Babama muhtaçtım. Arkamda ailemin olduğunu bilmek benim koşmamı sağlayabilecek kadar cesaretlendirirken, ailemin olmadığı gerçeği ayaklarımı kırıyordu.

Kırıklarımı bile kırıyor, canımı parçalıyordu.

Sustum. Zihnim bir yükün altına girmiş ve onu taşıyamayıp, o yükün altında ezilmişken ben kelimeleri sarf etmek için çabalamadım. Kemiksiz dilimin, kemiksiz kelimelerinin kırıldığı zaman diliminde, cam bir fanusa kapatılmıştım.

Her şeyin bittiğini hissettiğim o anın içerisinde nefes alıp veriyordum. Soluklarım parmakları kanlı bir katil gibi ellerini boğazıma sarıyor ve boynumu kırmak isteyecek kadar çok sıkıyordu. Kurtuluşum yoktu, her şey bitmişti ve zafer, bu uğurda canını veren nefeslerime adanmıştı.

Zafer kayıptı.
Nefesler, ölüydü.
Ben... Direniyordum.

''Anne!'' diye bağırdım. ''Anne aç şu kapıyı, anne!'' gözlerimin feri çekilmişti. Ağlamaktan akını yitirdiğim gözüm, kan çanağına dönmüştü.

Annem, ona cevap vermemi beklemeden odamdan çıkmış ve kapımı arkadan kilitleyip gitmişti. Bu odada sonsuza dek kalmayacağımın farkındaydım ama bir saniyede sonsuz zaman dilimi vardı ve benim için bu odada kapalı geçirdiğim dakikalar, ömrümden sonsuzlukları alıp götürecekti.

''Anne...'' fısıltım bir iç çekiş gibi çıkarken alnımı kapıma yasladım ve gözlerimi birbirine bastırdım. Ellerim titriyor, bacaklarımdaki bütün derman can gibi çekiliyordu. ''Kapyıcı aç, kapıyı aç...''

Pointlerimi almıştı, kursa giderken omzuma taktığım sırt çantamı da almıştı. İçindeki her şeyi, babamın önüne atacak ve beni kıskaca alıp robotlaştıracaklardı.

Monoton bir hayat istemiyordum. Üniversitede istemediğim bir bölümü okumak ve Ankara'daki diğer insanların kalıbına girerek ruh gibi yaşamak istemiyordum. Ankara, ciddi ve soğuk bir şehirdi. Ankara'nın ruhu soğuktu ve ben o soğukla burun buruna gelmiştim.

''Anne!'' diye çığlık attım. ''Aç kapıyı!'' kapıya arka arkaya vurduğum avuç içlerim kızarıp karıncalanırken, zayıf ve ince parmaklarımın kemikleri sızlamaya başlamıştı.

''Ben yanlış bir şey yapmadım!'' diye bağırdım. Beni yanlışlarla suçluyorlardı, yasaklarla. ''Anne ben yanlış bir şey yapmadım, sevdiğim bir şeyi yaptım!''

Yanlış olan onlardı. Her ne kadar benim fiziksel olarak iyiliğimi amaçlıyor ve istiyor olsalar da ruhu çöken bir insanın er ya da geç bedeni de çökerdi. Yapmak istediğim şeye son verirsem, ruhum çökecekti.

Zaman SancısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin