25. Bölüm: ''Sırtın Dik Yokuşu''

1K 128 76
                                    

Burayı Genişletin!

OYLARINIZI VE BOL BOL YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN <3
(SINIR: 20 OY, 45 YORUM.)

İyi okumalaaar <3

28. SIRTIN DİK YOKUŞU

Savaştaydım.

Zihnimin içinde bir ordu, her bir kişide silah. Düşüncelerimin var ettiği eli silahlı askerler, kafamın içindeki katliamın ve baş edilemez kargaşanın sahibiydi.

Zihnimi yeyip bitiriyordum, kendimi tüketiyor ucu görülmez bir yolda çıplak ayaklar, tül uçuş uçuş bir elbiseyle yürüyordum. Yol boştu, ıssız ve karanlıktı. Zihnim yol kadar karanlıktı ama bir o kadar da kalabalıktı.

Kollarımı dizlerime dolayıp kendime çekmek ve duvarın köşesine sinerek yüzümü dizlerime bastırmak, elmacık kemiklerimi dizlerimle çürütmek istedim. Köşeye sıkışmıştım ama önümde uzun bir yol vardı.

Tanay'dan uzaklaşmak istedim, kendimden, sahip olduklarımdan, sineme çekilmek ve öylece uzanıp zamanın içindeki bir lahzada çürümek istedim.

Zamanın sancılandığı bir lahzada, o sancının beni öldürmesini istedim.

Göğsümü doldurduğum hava, içimin zehri olup damarlarıma sinsice sızarken dudaklarımı yalayarak kafamı arabanın siyah deri döşemesine yasladım. Çalışan klima, yüzüme sıcak hava üflerken, çıkardığı fısıltıvari sesler ikimizin arasındaki kelimesizliğin ne kadar sessiz olduğunu vurguluyordu.

Ben susuyordum, o da artık konuşmak istemiyor gibiydi.

Üstelemedim, eğer böyle düşünüyorsa onu suçlayamazdım. Bana evini açmıştı, bana gülüşünü ve fikirlerini açmıştı. Benim için yoruluyordu. Ona minnettardım.

Kafamı hafifçe sola çevirerek araba kullandığı için dikkatini yola vermiş Tanay'a çevirdim. Kaşları hafif çatılmıştı ve kafasını hafifçe geriye yasladığı için çenesi öne uzamış ademelması boynuyla beraber ortaya serilmişti.

Nasıl bir yıkımda olduğumu görüyor muydu, zihnimin derme çatma evinde üreyen düşüncelerimin varlığını biliyor muydu?

Bilseydi benden uzaklaşacağına oldukça emindim, bilseydi benden kaçardı.

''Susmaya devam mı edeceksin?'' diye konuştu durduğumuz trafik lambasının kırmızı ışığı yüzüne, akşam vaktinin mesafeli karanlığıyla beraber düşerken. ''Dilini yutmuş gibi bakma, söyle.''

Gözlerim sızladı, bünyemde akmak için biriken göz yaşlarımı, içimde öldürülen bedenlerin mezarına akıtmak için saklıyordum. Artık üzüldüğüm için değil, üzenleri içimde öldürdüğüm için ağlamak istiyordum.

Onlara acıdığım için.

Dudaklarımın iki yanına çivi çakıldı ve ağzım iki yana gerildi. Kuru dudaklarımda solgun bir tebessüm oluşurken gülüşümün gözlerime ulaşmadığına oldukça emindim.

''Annem onu ziyaret etmemizi istiyor.'' diye konuştum içerleyen bir tınıyla. Bu tamamen bir yalandı. Annem beni evimin kapısından içeri sokmayacaktı bile, emindim.

Ama bu... Kimin umurundaydı?

''Evime gidebilir miyiz?'' kafasını sallayarak sesli bir nefes verdi. Sinyal vererek dönüş yaparken onun kafasının içinden nelerin geçtiğini bir an sorguladım. Aslında, her an sorguluyordum.

Zaman SancısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin