Ellerimde tuttuğum birkaç dolu poşetle birlikte bir kapının önünde öylece dikiliyordum. İçerisinde olduğum apartman binasının havası beni boğarken poşetleri yere bırakarak aldığım derin bir nefes eşliğinde kapıyı çaldım. Kalbimde, pişmanlığın lanet bir sızısı dolanırken apartmanın havasını sömürmek ister gibi derin derin soluklanıp duruyordum.
Bir dakika kadar bekleyişin ardından açılmayan kapıyla beraber tekrardan tahta kapıya birkaç tık vurdum. Yine bir cevap gelmeyince daha hızlı çalmaya başladım kapıyı.
"Lan, Kıvırcık! Mercekten beni görüp de mi açmıyorsun yoksa kapıyı? Hey!" Bir yandan bağırarıyor, bir yandan vuruyordum. Artık normal vuruşlarıma tekmelerim de eklendiğinde arkamdaki daire kapısının hızla açıldığını duymuştum.
"Kıvırcık!"
"Ya ne bu ses? Biraz sessiz olsana."
"Sana ne be?" Arkamdaki kıza bakmadan konuştuktan sonra öfkeyle birkaç adım geriledim.
"Açmazsan kırıyorum kapıyı!"
"Susmazsan arıyorum polisi!"
"Ya bacım ne yapıyorsan yap!" Derin bir nefes aldıktan sonra üzerimdeki kapşonlunun katladığım kollarını indirdim.
"Üç!" Kız sabır çekerek sinirle içeriye girdiğinde polisi arayacağından emindim.
"İki!" Merakla merdiveni tırmanan yaşlı bir teyze bana, belerttiği gözleriyle bakıyordu. Yemin ediyorum az daha açsa gözleri çıkacaktı yerinden.
"Bir!" Gereksiz cesaret göstererek hızla kapıya doğru koştum. Ben, sağ omzumla kapıyı kırmayı -ya da en azından biraz yerinden oynatmayı- düşünürken resmen kırılan belime birlikte acı dolu bir bağrış döküldü dudaklarımdan.
"Lan! Ne diye açtın kapıyı şimdi sen? Gözlüğüm! Dur kımıldama." Olduğum yerden, biraz uzağıma fırlamış olan gözlüğümü aldım. Sağ camı boylu boyunca çizilmişti.
"Bas bas bağırıyordun açmazsan kırarım diye!"
"Ya, belim. Gözlüğümün camı çizilmiş." Yüzümü buruşturarak yattığım yerden belimi ovuştururken gözlüğümü taktım. Ege'nin öfkeyle bana baktığını biliyordum.
"Kalkacak mısın artık üzerimden!" Başımı, koyduğum göğsünde oynatarak bakışlarımı yüzüne çevirdim. Ege, birden kapıyı açtığında haliyle kapıyı değil de, onu devirmiştim. Birlikte yere düşerken de farklı şekillere bürünen belime ağrı saplanmıştı.
"Yo, yerim rahattı aslında ama..." Kıkırdadıktan sonra ellerimi, omuzlarının iki tarafından yere sabitleyerek ayağa kalkmaya çalıştım. Benimle birlikte Kıvırcık da kalkmaya başladığında yanlışlıkla kayan elimle sert bir çöküş yaşadım. Tabii bu çöküşün acısını ben değil, Kıvırcık hissetmişti.
"Lan! Kırılmadık yerim kalmadı, kalk artık!" Tekrardan göğsüne düşen başıma bir şok dalgası etki ettiğinde alt dudağımı dişlemeye başladım.
"Ya elim kaydı! Ne ile siliyorsan artık yerleri." Ege, daha fazla dayanamayarak beni yan tarafa doğru savurduğunda yuvarlanarak duvara kadar ulaştım. Kıvırcık ise yüzünü buruşturarak yerden kalktı ve bana v şeklini almış kaşlarıyla bakmaya başladı.
"Ne işin var burada?" Uzandığım yerden kalkmak yerine duvara biraz daha sokularak başımı, omuzlarımla gizlemeye çalıştım. Yuvarlanırken gözlüğüm tekrardan düşmüştü yere.
"Dışarıdaki poşetleri alsana." Ege, başını olumsuz anlamda sallayarak başıyla kapıyı işaret etti.
"Çık." Olduğum yerde ufak bir donukluk yaşadıktan sonra yaslandığın duvardan destek alarak yavaşça ayağa kalktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KELEBEK
Teen Fiction🦋 Sayılar ön yargınız olmasın. Durmadan yazar, zihninde biriken onca kargaşayı gözü gibi koruduğu defterine aktarırdı. Yazmak rahatlatıyordu çünkü onu ve o, bu yüzden çok istiyordu verilen görevi, bu yüzden savaştı kazanabilmek için. Üniversite...