Bölüm 13 / Örümcek Adam

153 23 84
                                    

Kalbimin üzerinde bir sızı ile kapatıyorum gözlerimi. Zihnimde dinlediğim masallar canlanıyor. Kulaklarım dinlediğim o müzikleri tekrar ederken kendini dış dünyadan gelen seslere kapatıyor sanki.

Biliyorum. Hayat dinlediğimiz masallar, okuduğumuz romanlar gibiydi aslında. Tek sorun o masalın neresinde olduğunu bilmen. Ayakkabısını düşüren o prenses misin, yoksa o ayakkabıyı giymek için uğraşan kız kardeş mi? Aşık olunası uyuyan bir güzel misin, yoksa her şeyi mahvetmeye çalışan o peri mi?

"Saat çok geç oldu ya, dağılsak mı artık?" Ayağa kalkarak, otura otura artık dümdüz olmuş popomu hafifce salladım.

"Dans etme de otur iki dakika daha ya. Daha saat erken."

"Erken? Saat on iki. Gecenin on ikisi. Ya sizin uykunuz yok mu hiç?" Yurdun bahçesine yedi kişi toplanmış, çekirdek kola yapıyorduk. Yanında okulda ne kadar dedikodu varsa konuşulurken farkında olmadan saatler geçip gitmişti.

"O kadar olmuş mu ya?" Asu, cebinden çıkardığı telefonuna bakarken yavaşça ayaklandı.

"Ben yarın gecikmek istemiyorum çünkü erkenden dersim var. Size iyi geceler." Onunla beraber birkaç kişi daha ayaklanınca Buse de ayağa kalktı.

"Yine dağıttın herkesi ya. İyi geceler hepinize." Havada atılan öpücükler dolanırken el sallayarak yurt girişine doğru ilerledim. Buse de beni takip ederken esneye esneye merdivenlerden çıkmaya başladım.

"Kuzum ya ben sana şey diyecektim, herkesin içinde söyleyemedim. Kızım senin görevin ne, daima Ege'nin yanında olmak değil mi? Ne diye bırakıp geliyorsun onu kafede? Ne güzel fırsat yakalamışsın insan çaktırm-" Odanın kapısını açmamla sağ elimi Buse'nin ağzına bastırırmam bir olurken kapıdan hafif uzak olan Buse, içeride ne olduğunu göremediği için anlamayarak bana bakıyordu.

"Ne yapıyorsun kızım?" Ağzından elimi uzaklaştırarak sinirle beni yana itti. İçeriye baktığında gördüğü şeyle birlikte benim gibi onun da gözleri açılırken benden farklı olarak o, gülmeye başlamıştı.

"Selam! Hadi bana eyvallah."

"Nereye?" Koşarak uzaklaşan Buse'nin ardından yatağıma oturmuş bir şekilde gülümseyerek bana bakan kişiye baktım.

"Nasıl girdin be sen buraya? Kılık falan değiştirip mi girdin, yoksa torpilli misin? Hoş torpile kimse kalkışamaz direk kovarlar adamı ama... Ne işin var burada?" Kapı girişinden Kıvırcık'a bakarken o, elinde tuttuğu defterimi kaldırarak salladı. Hızla koştum ve resmen üzerine atlayarak elinden aldığım defterime birlikte yere kapaklandım. Odaada gür bir kahkaha sesi yankılanırken ben oturur konuma geçerek acıyan bileğimi tuttum.

"Okumadım de!"

"Maalesef." Derin bir nefesle gözlerimi kapatıp açarken umutsuzca gözlerine baktım.

"Ne kadarını okudun peki?"

"Hmm bir düşüneyim. En son Araf, Nefes'in göğsüne yatmış bir şekilde onun söylediği şarkıyı dinliyordu."

"Ya sen benim odama ne diye giriyorsun? Hadi girdin diyelim anan baban sana hiç mi öğretmedi insanların özel hayatları..." Lafın gittiği yer kafamda şekillendiğinde susarak yutkundum.

"Öğretmediler. Ve de o yazdığın şey özel hayatın değildi ki. Ama sana bir şey söyleyeyim, sonlara doğru Huriye yanına bayağı bir uğramış."

"Yaa gerçekten mi? Ay canım Huriyem." Kıkırdarken Ege kalkarak elini bana, kalkmam için uzattı. Anında yüzümdeki gülümseme sahte bir sinire dönüşürken başımı çevirerek kendim kalktım düştüğüm yerden.

KELEBEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin