Kulaklarımda Demet ablanın 'pistin ortasında oynuyorum' deyişi ile gözlerim pistte takılı kalmış, hunharca oynayan insanların arasından gözüme kestirdiğim avımı izliyordum. Evet, avım. Ve ona Kıvırcık köpek diyesim vardı. Hayır, köpek diyerek onu aşağılamak amacıyla değil, sadece tatlı bir köpeğe benzettiğim için. Köpekler tatlıydı. Kıvırcık olanları ise çok daha tatlıydı. Ancak bu dediğim, o kıvırcığın tatlı olduğu anlamına gelmiyordu. Ya da geliyor muydu?
Yanındaki komondor köpeği gibi olan arkadaşıyla dakikalardır konuşmasını bitirememiş, elindeki içecekten, aldığı andan beri birkaç yudum anca içmişti. Ve onu her gördüğümde mutlaka beline bağladığı bir kapşonlusu oluyordu. Bir an bu gün bile kapşonunu beline bağlayacağını düşünmüştüm ancak üzerinde siyah bir pantolonu ile kareli, spor bir gömleği vardı.
"Kelebek'im, şu ayakkabılarını çıkartsan mı?"
"Niye? Demet ablayı mı dinleyeceğiz?"
"Ne?" Buse, kaşlarını çatınca kıkırdayarak omzumu silktim.
"Yok bir şey. Niye çıkartıyorum."
"Zaten uzunsun, iyice uzun oluyorsun be kuzum."
"Ya Buse!" Buse hafif bir kahkaha atarak eliyle ağzını kapattı.
"Dikkatini dağıtmak için dedim. Kızım on dakikadır çocuğu izliyorsun. Tamam, onu izlememiz gerekiyor ancak böyle belli ederek değil. Ben mi öğreteyim sana bunları?" Nefesimi vererek son damlası kalmış meyve suyumu kafama diktim.
"Aman ya, haklısın. Ben bir an heyecandan şey ettim. O değil de sen kahve almak için gitmiştin hani? Bunu aldın getirdin."
"Herkes bundan alıyordu, merak ettim. Beğenmedin mi? Hoş, bitirdin koskoca bardağı ama..."
"Yok kız, çok güzel tadı var. Böyle daha önce hiç tatmadığım bir meyve var sanırım içinde. Ağzımda, boğazımda falan nahoş bir tat bırakıyor. Şey diyecektim, bana bir bardak daha alsana." Buse hafifce gözlerini kısarak bana baktı.
"Hizmetçin gibi mi görünüyorum oradan?"
"Aşk olsun. Ben bilmiyorum ya şimdi bunun ne olduğunu,ondan söyledim."
"Kız şaka yaptım, lafı bile olmaz. Dur gidip alayım." Gülümserken hafifce eğilip yanağına bıraktığım buse ile birlikte arkasını dönerek ilerlemeye başladı. Şarkı çoktan değişmişti ve dans edenlerin sayısı daha bir artmış gibiydi sanki.
Bakışlarım, yine Kıvırcık'ı ararken bu sefer onun da, ortada dans edenler gurubuna katıldığını fark ettim. Karşısındaki, onunla dans ettiğini düşündüğüm kızın yaptığı hareketler... Allah'ın özene bezene yarattığı şanslı insanlar topluluğundan olan bu kız, güzelliğini maşallah gayet iyi kullanıyordu.
Gözlerim ikisi arasında mekik dokurken kısa bir an Kıvırcık'ın da bana baktığını hissetmiştim. O an, yanıma geldiğini hissettiğim bir beden ile derin bir nefes alırken bakışlarımı, sağ tarafıma çevirdim.
"Selam, Kelebek."
"Selam, Koray'cık."
"Koray'cık mı?" Koray'ın çatılı olan kaşları hafif bir kahkaha atmama neden olurken omzumu silktim.
"Buse nerede? Ve siz niye hiç aktif değilsiniz? Böyle ortam bir daha ele geçmez. Hadi gel dans edelim." Kaşlarımı havaya kaldırırken aynı zamanda ellerim de havalanmıştı.
"Buse içecek almaya gitti ve yok, olmaz. Oraya çıkıp ne kendimi, ne de sizi rezil etmeme hiç gerek yok."
"Oradaki herkes çok mu iyi dans ediyor?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KELEBEK
Ficção Adolescente🦋 Sayılar ön yargınız olmasın. Durmadan yazar, zihninde biriken onca kargaşayı gözü gibi koruduğu defterine aktarırdı. Yazmak rahatlatıyordu çünkü onu ve o, bu yüzden çok istiyordu verilen görevi, bu yüzden savaştı kazanabilmek için. Üniversite...