Okyanus Kadar Derin İşler

91 10 54
                                    

Ahh cıvıl cıvıl Havana ! Böyle güzel yerleri gördüğüm için çok sanşlıyım. Kaptan Sidd kendisiyle burada buluşacağımızı söyledi ama burası Korsanlar için tehlikeli değil miydi ? Şehirin zaten Ingiliz ambargosunda olduğunu gördük. Her tarafta askerler vardı ve birde büyük kale vardı. Bu Kaleye efsanevi gemi bile saldırsa kaleyi yıkamazdı bence. Limanı ise ayrı güzeldi. Kıyı şeridi kadar limanı vardı üzerinde balıkçılar liman amirleri ve şahsi eşyalar satan pazarlar vardı. Kuş sesleri ve insan kalabalığının verdiği neşe ile mallarını satıyorlardı. Uzaktan mimari estetikli güzel ama aynı zamanda hafif nahoş bir ağaçlık manzarası oluşturan Havana'da gemiler ticaret için sıraya dizilmiş eşyalarını limana taşıyorlardı.

Havana çok büyüktü ve çok güzeldi.
Şehir binalar ve ağaçlarla süslenmişti. Değişik stilli evler ile sokakları sanki canlıydı. Rengarenk boyalı evler aralarından çıkan palmiye ağaçları dükkanlar, meydanlar ve çoğunlukla klise tarzı yapılar şehire can katıyordu. Babam ise başka birşeye bakıyordu. Limanda kafesler vardı içlerinde çürümüş kemikler vardı. söylentilere göre bunlar hapsedilmiş korsanlardı. Bunların affı böyle miydi acaba ?

Babam hiç endişeli değildi. Kıyafetini değiştirmis eskiden babasının olan bir manto giymişti. Mor ve mavi renk karışımı birşeydi ve ilk defa babam kapuşon takmıştı buraya gelince. Kaptan Sidd 'in adamlarından olduğu belli olan biri geldi. Adam çok iri yarı birşey değildi ama kovboya benziyordu. Kafasında kovboy şapkası vardı iri bir ceket giyinmişti Gozleri neredeyse gorünmüyordu ama sivri sakalları belli oluyordu. Babama saygı duruşuna geçti ve şöyle dedi ;

"Meşhur Kaptan Teach sizi gördüm ya artık rahat ölebilirim. Buyurun üstat Sidd sizi taverna'da bekliyor olacak.

Babamla bir süre bakıştık garip bir adamdı bu ve Kaptan Sidd'e neden üstat demişti. Bu şehir çok cıvıl cıvıldı hiç alışık değildik. Sokakta gezerken güzel mimari estetik binalar görüyordum bu kadar yoğun evler hiç görmemiştim. Üzerinde birinden kaçan adamlar vardı galiba hırsızlardı. Ve sürekli devriye gezen askerler. Askerlerin yanına çekilen halk vardı. Bizi görünce korkmuşlar mıydı acaba ?. Biraz önümüzde ise büyük kilise vardı. Kovboy kılıklı adam bize şehiri anlatmaya başlamıştı. Hangi yapının hangi zamanda yapıldığı hangi mimari tarzda yapıldığı ile ilgili. Babam sıkılmıştı. Adam "peki şu bina neresi biliyor musunuz ?" diye sorunca oraya doğru baktım. Vay be çok güzeldi babamda oraya bakıyordu ama etkilenmemişti.

"Ne o yoksa Kaptan Sidd in konağı mı ? " Diye dalga geçti. Adam ise " Hayır orası Woods Rogers ın konağı."dedi. Babam ise birden sinirlenerek
"Hay ölü balıklar adına Woods Rogers burada mı ? dedi.
Bunu deyince yanımızdan geçen askerler bize baktı. Woods Rogers İngiltere valisiydi ve Charles Vane'i adalara Kraliçe Anna adına o yollamıştı ve buraya şimdi Havana valisi ile görüşmeye gelmiş. Galiba bunlarıda işbirliği deyip kandıracak. Kovboy kılıklı adam başını evet anlamında salladı.
Ve ekledi "Kaptan Sidd sizi bu konu hakkında konuşmak için çağırmış buraya" dedi. Babam ise sadece bir hayıflanma "harr" homurtusu çıkarttı.

Biraz sonra bir çiftliğin içinden geçtik. Koskocaman bir çiftlikti bu bizim Nassau kadar vardı. İçinde baya bir işçi çalışıyordu. Çiftlikten sonra Woods Rogers'ın konağı başlıyordu. Tabii dört metrelik kırmızı duvarlarından içini göremiyorduk. Babam çiftlikte ki işçilerden bahsederek onların günlüğü beş real'e çalıştığını söyledi. Kovboy kılıklı adam nereden bildiğini sorunca bizim serdümenin eskiden çiftlikte çalıştığını ögrendim. Hükumetler bin şilin alırken bu adamlar beş alıyordu. Hah çok iyiymiş. Babam nasıl böyle bir düzende korsan olamayız evlat demişti çok haklıymış. Çiftliği geçince şehirin meydanına geldik. Buluşma noktamız bir tavernaydı. Kovboy kılıklı adam bize yolun sonu deyip bir askere vali ile görüşmek istediğini söyledi ve askerler onu valiye götürmek üzere eskortluk etti. Kovboy kılıklı adam işi iyi idare ediyordu. Bizim Kaptan Sidd ile başbaşa kalmamız için askerleri başımızdan çekti.

Taverna bahçesi olan bir yerdi kapalı değildi. Çiçekler, masalar , süslemeler ve bahçe'nin ortasında duran su havuzu harika görünüyordu. Bu taverna çok büyüktü içeri girdiğimiz anda manzara harikuladeydi. Saf eğlenceden başka birşey yoktu. Eller çırpılıyor bir zenci bayan İspanyolca şarkı söylüyordu. Bazı adamlar hareretlice birşey konuşuyordu ve bar masasında bizim Kaptan Sidd duruyordu. Arkası dönük içki içiyordu. Ona yaklaştığımızda babam "Çarpmasın üstat Sidd" dedi imalı imalı.

Kaptan Sidd babamı sandalyeye oturtup "Bana burada öyle deme" dedi yan masaya bakarak. Yan masadaki adamlar bize bakıp söylenmeye başlamıştılar. Babam ise adamla Sidd' in yanına bir sandalye çekerek oturdu ve "Anlat bakalım Sidd bizi niye buraya çağırdın ? "dedi. Kaptan Sidd ise anlatmaya başladı.

"Evet Kaptan Teach benim adamımla tanışmışsındır galiba. (Şu kovboy olan adamdan bahsediyordu) Onun yaptığı araştırmalardan sonra Kraliyet donanmasının bir açığını buldu.Bak dinle sende bu bencil iblisleri denizlerde ki çukurlara göndermek istiyorsun ben de o yüzden iyi dinle ve bence işbirliği yapacağız. Benim başka bir işbirlikçim daha var ama şimdi bunu burada söyleyemem" dedi.

Babam merak etmiş gibiydi. Ben ise barmen masasına yaslanıp onları dinlemeye başladım. Ve üstat Sidd devam etti.

" Kraliyet donanması Bahamalarda ki adaları kaçakçılık ile suçluyor ama Bonavista koyunun açıklarında ki gizli mağaralarda kendileri kaçakçılık yapıyor. O adalarda ki insanlar kaçakçılık için ölmedi. Sömürge için öldüler ve bunlara bi bahane lazımdı anladın mı ? Yani Bahamalarda ki adaların hiçbirinin suçu yok bunu kanıtlayabiliriz ve donanmayı birbirine düşürürüz. Fransa valisi bu durumdan hoşlanmayacaktır di mi ? "
Diye anlatınca ben dahil herkes hayrete düştü.

Babam ise sakalını kaşıyıp "Peki bunu nasıl yapacaksın ?" Diye sorunca Sidd ben değil sen yapacaksın dedi. Babam şaşırmıştı ama güldü. Kaptan Sidd devam etti
" Ben deyince Bonavista koyunda ki Salamari kayalıklarına git ve suçüstü yakala ve tabi istersen kaçak mallarının bir kısmınıda yağmala." Bunu duyunca etraftaki adamlar masaya geldi ve bizede pay verin yoksa herşeyi anlatırız dediler.

Babam ise "sana bunu vereceğim" deyip adamın başını masaya çarptı ve taverna da kavga çıktı. Ben çok heyecanlandım. Kaptan Sidd adamına haber vermek için gitti. Olayı ayırsınlar diye. Babam ise önünde beş kişi ile kendini bulmuş bir haldeydi. Birini boğazında yakaladı havaya kaldırıp ikinciye fırlattı. Diğer adama ise çekic gibi kafasıyla kafa attı. Mekanda herkes yaygara çıkarttı ve askerlerde gelmek üzereydi. Son adamın ayağına tekme attı tam yüzüstü düşecekken balyoz gibi yumruğu ile onu yere devirdi.

Ardından adamın kesesinde ki sis bombasını gördü içinden birtane alıp yere attı ve etraf toz duman içinde kaldı ama biz dumandan kaçamadam askerler geldi. Herkesi oradan uzaklaştırıp babamı tutuklayacaklardı ki kovboy kılıklı adam geldi. Askerleri durdurarak

"bırakın onu o benim denetimimde ve çok saygın bir kişiliktir"dedi.

Ve daha sonra kulağımıza "yarın yola çıkıyorsunuz ama simdilik dinlenin" dedi. Bizi bir konağa kadar askerler eşliğinde götürdüler harika bir konaktı böyle konforlu yerleride görmüştüm babam sayesinde. Üç tane büyük evin birleşimi gibiydi. Mavi renkli konağın merdivenleri bembeyazdı ve solunda büyük bahçesi ve teras gibi havuzlu bir yer vardı. Bahçesinde atış talim alanı, çimenler, çiçekler vardı ve birkaç klube de çalışan adamlar vardı.

Biz babamla bir akşam ziyafeti çekmek için oralara girmeden direkt olarak büyük konağa girdik. Eskortluk eden asker bizi bıraktı ve ne yapmamız gerektiğini açıkladı. Sonrasında içeri girdik. Hemen yemek odasına doğru aç görgüsüzler gibi gittik ve sonrasında uyuduk. Bizi yine bir yolculuk bekliyordu di mi ?

Korsan TalihiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin