Kaptan Sidd'in uyarısı ve valinin süphelenmeleri karşısına yediğimiz ufak bir saldırı'da eklenince bu güzel Havana' dan maalesef kötü bir kaçışla ayrılmıştık. Ama Kaptan Sidd bizi korumuştu. Sonradan anlıyorduk ki Kaptan Sidd'in yaveri Büyük Elçi imiş. Hem de Fransa'nın.Woods Rogers bizim için aratma emri çıkarınca "Ticaret için gelen misafire siz böyle mi davranıyorsunuz ? " demiş ve alttan alttan mesajını iletmiş. Woods Rogers'ın Fransa ile kapışmaya boyu yetmezdi. Ama herşey ileride değisebilirdi.
Bize gelince ise Salamari kayalıklarının dar sularında korsan ıstakoz kıskacı yapmaya hazırlanıyorduk. Hava az yağmurluydu ve biraz kararmıştı. Güzel birşeydi bu yani kim olduğumuzu hemen kestiremezlerdi. Babam sancak tarafına gitti. Havan topu ile saldırı başlatıp zincirli güllelerle yavaşlatacaktık ve pruvadaki koçbaşı ile iki taraftan çarpıp şıkıştıracaktık ki oda ne ? Gemiler boştu. Hepsi birden mağaralara gidecek halleri yoktu ya. Ama meğersem salaklarmış soldaki büyük adanın içinde ki mağara kapısı ovuğuna benzer olan yerlerden ışık geliyordu. Hemen Kenwey ile buluştuk. Babam gemilere adam yollayın gemileri çalsınlar dedi. Kenwey biraz şüphelense de kabul etti. Gemiyle adanın etrafında bir tur attık. Ne olur ne olmaz diyesinden. Hiç kimseler gözükmüyordu. Yani av yapan birkaç gemiden ve seyahat eden farklı ulusların gemisinden başka. Bu arada bizimde artık av yapmamız lazımdı. Gemide kumaş azalmıştı balina yağı tükeniyordu.
Tehlike sezmeyince kayıkla tayfa'nın birkaçını gemiye yolladık. Ve onlari seyretmeye başladık. Gemiye bindiler mağaradan hareketlilik yoktu. Yelkenleri açıp dümene geçiyorlardı ki geminin alt kamarasının kapısı açıldı. Eyvah bu bir tuzaktı. Düşmanlar bir bir alttan çıkıp kılıçlarını çekiyorlardı. Ama nasıl öğrenmişlerdi ? Tayfa da hayin mi vardı ? Daha sonra öğrenecektik ki bir kaç altına kendini satan iki tayfa üyesi vardı. Salamariye gideceğimizi ve suçüstü yakalayacağımızı söylemişler. Babam onları öğrenince adamları şeker çuvalına koyup agızları kapatti ve kılıcıyla yara izi açıp kan akıttı. Ve okyanusa attı. Onlari güzel mi güzel balıklar ziyaret edecektir herhalde... O an ise Kenwey amca ve babam ne yapacaklardı bilmiyorlardı. Savaşmaktan başka çare yoktu. Gemiye ateş açamazlardı çünkü gemide bizim tayfa da vardı.
Aşşağlık insanlar için iyi insanlar kurban gidemezdi. Babam Tsunami Parçalayanı yanaştırın dedi. O sırada ise adanın ilerisinden Ben Hornigold un gemisi gözüktü. Babam ve Kenwey çok şaşırmıştı. Babam "Yedi denizler adına" deyip rotayı Hornigold'un gemisine çevirdi. Nasıl olurdu bu ha ? Hornigold babamla çalışırken o kadar sadık asker rolleri yapmıştı ve şimdi de bu mu ? Babam çok sinirlenmişti ama Hornigold'dan beklenmedik bir hamle geldi. Bize bir havan topu atmıştı. Yanan gülleler üzerimize yağarken gemide ki en yakın çıkıntıya gidip korunmuştuk. Çok kötüydü topların uvultusu eşliğinde sanki deprem oluyordu.
Toparlandığımızda Hornigold bağırdı "Sizide o işe yaramaz Kraliyeti de sulara gömeceğim bu Dünya da güç lazım Teach. Ama ilk seni yok etmem lazım" dedi. Bunu duyunca babam çok sinirlendi. Kenwey'e yaklaşıp bağırdık
"Eskiden de gerizekalıydın Hornigold değişen birşey ne yazık ki yok" Ve kısık ses ile ekledi
" Kenwey Sen tuzak gemidekilere yardım et biz ise şu ahtapot suratlıyı halledelim"dedi babam. Kenwey ciddileşerek tamam dedi. Yani korsan ıstakoz kıskacı yapmaya giderken iki tane haysiyetsizler yüzünden başımızda yine dert vardı. Hornigold un gemisi çok büyüktü. Babam bana bunun için sen Kenwey in gemisine git ve ona yardım et dedi. Gemimiz yaklaşınca Jackdaw'a yaklaştım ve içine atladım. Atlar atlamaz bir tayfa bana çakmaklı tabanca attı ve elime gelir gelmez heyecandan mıdır bilmem aniden patladı ve bir barut fıçısını vurdum. Patlamayla üç düşman öldü ve gemiden düştüler. Ben sersemlemişken bana doğru koşan iki düşmanı Kenwey amca çift kılıçlarıyla durdurdu ve birine tekme attıktan sonra Kenweyin tayfası onu şişe çevirdi ikinciye ise ardı ardına ikili kılıçlarıyla vura vura öldürdü. Ardında hıncını alamayıp koşarak bir tahtaya basıp sekti ve düşmanın üzerine uçtu. Ben ise biraz korkmuştum.
Kaçış yaparak kılıcımla vurmaya çalışıyordum. Zaten o hengamede bana sıra gelmiyordu çok şükür. Kılıç sesleri durmak bilmiyordu ve bağırtılar ise kulakları sağır ediyordu. O arada babama bakayım dedim. Babamın bağırtısı oraya kadar geliyordu "Sana atış nasıl yapılırmış göstereceğim Hornigold" Ve gemi döndü. Babam bağırdı " Alabanda ateeeş " Toplar yeniden bir bomba gibi gümledi ve Hornigolda geldi. Hornigoldun aldığı hasar gemide bazı hassas noktaların yanmasına neden olmuştu. Babam bağırdı "Rükbeli top atışı ateşş" Tayfa ateşi başlattı dört adet rükbeli patladı ve Hornigold'un yanan hassas noktalarına geldi muhtemelen barut fıçılarıydı. Üzerine birde havan topu atmıştı babam. Hornigold deliye dönmüştü. Babama sen yüzkarasısın demişti. Babam ise tekrar alabanda takımına başvurmuştu.
Birkaç karşılıklı top atışından sonra ufuktan bir patlama duyuldu. Biz bize yapılmıştır kesin derken havanlar Hornigolda yağdı. Artık ağır hasar alan Hornigold kaçıyordu. Babamın kahkahasını ve " Kaç seni ödlek kaç" deyişini duymuştum. Havanlar dikkat dağıtmıştı ve güçsüz düşmüş düşmanları fırsaf bilen Kenwey amca ve tayfası hızlı ve seri hamleler ile düşmanları öldürmüştü. Kimisi bıçak ile kimisi kılıç kimisi hançer ama Kenwey amca çok hızlıydı. Ne çok zayıftı ne de çok iri bu onu dövüşte baya iyi yapıyordu bir hançer ile nasıl seri hareketler yapıyordu öyle . Herşey durduğunda havanların sahibi kim diye baktık ve gemilerin üzerinde Fransa bayrağı vardı tabii arkalarında ki de üstat Sidd'in gemisiydi. Bize doğru geliyorlardı.
Işte bekledigimiz oluyordu kozlar nihayet bizim elimize geçiyordu. Mağarada ki kanıtlarıda ele aldık mı İngilizlerin bir değeri kalmayacaktı. Fransız gemileri giderek yaklaştı ve bizim sevinç kutlamalarımızı bölerek bir fransız beyefendisi
"Umarım bölmüyoruzdur baylar" dedi. Ve korsanlar olarak ilk defa resmi bir masaya oturup plan yapacaktık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Korsan Talihi
Historical FictionYıllardan 1714 'tür. Bahamaların en önemli toprağı olan Nassau'nun güzel kıyıları korsanların elindeydi. Daha doğrusu tek bir korsan'ın elindeydi. Meşhur Kaptan Edward Teach. Namı diğer Karasakal. Refah ve özgürlük içinde yaşarlarken bir gün Bonovi...