Denizler için yapılacak olan antlaşma'da Akdeniz'in en büyük adası olan Sicilya adasına doğru yol alıyorduk. Catania kalesine gidip zindanların bölümüne inmemiz gerekiyordu. Yolda ise bir haber almıştık. İngiltere'de içsavaş çıkmıştı. Charles Vane ve Ben Hornigold krallarına suikast yapıp idam cezasından kurtulmuşlardı. Yani tutuklamalara direnmişlerdi. Tabii ki Kraliçe Anna'nın yardımlarıyla birlikte. Ama bunun üzerine Kralın tarafını tutan halk kesimi ile Kraliçe Anna'nın kesimi arasında savaş çıkmıştı. Charles Vane idamdan kurtulmuştu ve Albay Crowney ile savaşıyordu. Ama maalesef Charles Vane' in tarafı daha güçlüydü. Hatta daha Crowney'in filosu limana varmadan kaleden top atışları yapılmıştı. Ama bu tuzak milliyetçi askerler tarafından bozulmuştu. İçeride aynı milletten insanlar savaşırken Crowney ve filosu şehire bombalar yağdırmıştı. Cevabı böyle vermişlerdi. Sanki kıyamet gibi. O büyük saygın adamların özgürlük anlayışları bu muydu yani ? Cumhuriyetçiler de bu olaylardan yararlanmak istemişler ve krallığa sahip olmak için Kraliçe Anna ya savaş açmışlardı.
Bize ise bunların haberi birkaç gün sonra Kenwey ile yaptığımız batık gemi dalışından sonra gelecekti. Yolda haberi aldığımızda Kenwey "ahh bırakın birbirlerini yesinler dost bize otoriter savaşlar lazım değil" demişti. Babamda bunlardan biraz sıkılmış olacaktı ki yardıma gitmedik. Biz onun yerine Balina Gözü Resifinde ki söylentilere göre batan bir Yük gemisine dalış çanı ile dalmaya gitmiştik. Balina Gözü resifinde ki batık geminin adı "KarınPatlatan" mış. Çünkü öyle güçlü bir borda topu kuvveti varmış ki aynı anda dört gemiyi batırabiliyormuş. Bu geminin batışı ise ne yazik ki top atışlarının hedefi şaşırması ile olmuş. Atışlar bir buzdağına denk gelmiş ve geminin üzerine yıkılan buzdağı gemiyi ve elli kişilik mürettabatı batırmış. Balina Gözü resifi Hint adalarının ortasındaydı. Kaptan Sidd gizli bir göreve gideceğini söylemişti. Kaptan Sidd'in sırrını çözmek görünüşe göre uzun sürecekti. O yüzden en sadık dostumuz olan Kenwey amca ile yola çıkmıştık. Eylül'ün ortalarındaydık havanın o dengesizliği ama miss gibi kokusunu hissediyorduk. Rüzgar teninizi okşuyor ama üşümüyorsunuz Etrafta gambot bile yoktu. Babam kamarasında büyük planlar yapıyordu. O istiyordu ki denizleri kendinden başka kimse rahatsız etmesin. Bu basit bir ego olarak görünsede insanın alın terinde hak sahibi olmak istemesi en doğal hakkıydı. Kenwey ileriden geminin kıç tarafında ki lambaları söndürdü. Bu bir işaretti. Yani geldiğimiz anlamına geliyordu. Babama haber vermeye gittiğimde babam içiyordu. Galiba planlarının tam işe yaramasına sinirlenmişti. O kimseyin desteğini istemiyordu. Ne Fransızların ne de Ingilizlerin milliyetçi olanlarının .
"Baba" diye seslenince mumu çıplak eliyle söndürdü. Ve bana döndü ve
" Oğlum sana kimseye güvenmemeni söylemiştim" dedi. Ben evet baba diye devam ettiğimde ise "Ben öldüğümde buna uymazsan sana lanetler ahtapotlar gibi yapışsın"dedi. Ben ise donakaldım ve biraz garip olmuştum Babam ayağa kalktı ve yüksek sesle konuşmaya başladı."Şimdi gel, karındeşeni alalım" dedi. karın deşen bir altın tabancaydı diğer kardeşi ise beyindelen di. Babam düşmanlarını sersemlettiği zaman onlarla dalga geçerek seç birini derdi. Babam devam ederken alt katta ki odalardan hareketlilikler başladı. Babamı görünce tayfa heyecana geliyordu. Hemen hazırlanıp güverteye çıktık. Babam bağırdı "
Dinleyin kalamar suratlılar bundan sonra ideal yok. Köyünüzde ideal mi vardı ? Biz Nassau korsanlarıyız tamam mı ? Önlerinde kısada olsa bir alet varsa Nassauya gelsinler. Nassau mezarlığı boşalmıştı değil mi serdümen ?
Serdümen bağırdı "Evet efendim" babam devam etti " Tabii bu tayfadan oraya girmek isteyen yoksa" adamlar ise hepbirlikte "Hayır yok efendim" deyince Babam bağırdı
-Halatları sıkılaştırın, mahmuzu güçlendirin , yelkenleri rüzgar hızına getirin , gözcü ilerisi temiz mi ? Ya da boşver topları tekrar doldurun ve temizleyin. Bir sonraki hedef Büyük Inagua. Ama şimdilik avlanıp biraz ganimet alalım.Harika hissediyordum. Babam kendine gelmişti babam bir gruplaşma içerisine giremezdi çünkü o tek grubun lideriydi. Zırhlı kayığa atlayıp ay ışığında Jackdaw'a doğru gittik. Kenwey gemisinin bize bakan tarafına yaslanmış bize bakıyordu bizi görünce " Ahh dost bende siz uyudunuz sandım" deyince babam anında cevabı verdi
- Uyursam o yaşlı çirkin büyükanneni görürüm diye uyumadım Kenwey" dedi.
Kenwey ise gülüp dalış çanını indirmelerini söyledi. Koca bir zile benzeyen içi hava dolu dalış çanı denize şiddet ile indi ve bizde soyunup denize girmeye hazırlandık. Durduğumuz yerde balinalar ve köpekbalıkları vardı ama yinede denize girecektik. Çünkü bu batık gemi çok zengin bir korsanın gemisiydi. Acaba neler bulacaktık. ? Tayfa denizin bölümlerine hava balonları koyana kadar bizde hazırlandık ve sonunda denize indik.Denize indiğimde ister istemez "Vay canına" dedim. Hayatımda bu kadar güzel renkleri birarada görmemiştim. Mercanlar, yosunlar, kayalıklar, otlar, balıklar ve büyük balıklar. Denizin içindeki ışık oyunları'da cabasıydı.Çeşit çeşit balıklar ve binlerce diğer hayvanlar vardı. Denizler bence diğer herşeyden daha güzel. Gökyüzünde sadece renk var ama denizde... !!! Babam ile Kenwey amca işaretleşiyordu. Son nefesi alıp çıktık. Yüzmek sandığımdan zordu. Ne kadar uzağa kulaç atsanda bu sonsuz mavi sanki hiç bitmezdi. İlk balona doğru giderken geminin nerelere ayrıldığını merak ediyorduk. İkinci balona gittik ve sağ tarafta bir mağara girişi olduğunu gördük. Tam oraya doğru gidiyorken önümüze bir köpekbalığı çıktı. Babam beline bağladığı hançere davranırken Kenwey amca beni yosunlara doğru çekiyordu ki bir akıntı bizi mağaraya doğru sürükledi. Biz hızla taklalar ata ata mağaraya doğru girdik. Girdiğimiz anda taşlara çarpıp savrulduk ve akıntıya karşı koymaya çalıştık. Ama akıntı halen durmamıştı biz daha fazla hasar almamak için akıntıya karşı hareketler yapıyorduk ki daha fazla hasar almayalım. Ve sonunda ise bir kovuktan geçerek suyun olmadığı kısıma geldik. Ve herkes birbirini kontrol ettiğinde önümüze baktık ki . Gördüklerimize şaşırdık. Bu "KarınPatlatan" ın iskelesiydi. Gemi neredeyse buraya gömülmüştü. Kenwey hemen maceracı tutkusuna yenik düşerek " Gel dost gel" diyerek ilk önce kayalıkların girintisine sonra aralardan sıyrılarak geminin kırık güvertesine çıkmaya başladı. Bizde hemen seri hamleler ile koşarak çıkmaya başladık. Ama tahtalar çok sağlam olmadığı için gıcırdamaya başladı. Tam karşıya atladığımızda birisi kırıldı ve bir halat koptu kopan halatı tuttuk ve sallandık ve geminin alt kısmı çöktü. Yani iskele tarafı çökmüştü. Tekrar tahtaya düştüğümüzde seke seke atlayarak koştuk ve fileli kopan yelkenden parçaya tutunduk ve tırmandık o sırada bize doğru bakan Kenwey amca elini uzatıp tuttu. Ve " Ahh bu günleri özlemişiz sanki dost" dedi.
Labirent gibi mağarada dolaşırken sondan bir ışık geldiğini gördük. O ışığa doğru giderken meşalaler gördük. Birisi mi vardı ? Işıkları takip ederken bir manzaraya çıktık. Aşagıda bir alan vardı. Ve bir tapınak. Ağaç dallarına basıp sekerek tapınaktaki duvarlara tırmandık ve çeşitli merdivenlerden inerek en nihayetinde aşağı indik. Bu duvarlarda şöyle yazıyordu " Güçlü olmak istiyorsanız ilk önce zayıfları anlayacaksınız. Anlamazsanız güç gelmez. " Bu arada tapınağın ilerisinde geminin diğer kalıntıları vardı. Biz etrafa baka baka ortada duran bir yapıya doğru gitmeye başlamıştık. Mağaranın bu açık alanında sanki bir kabile yaşamış gibiydi ve sanki bizi izliyorlardı.
Ama hiçbirşey yoktu. Yapıya vardığımızda üzerinde bir günce vardı. Kapağında "Sadece amaç için kaos yazıyordu" ve altında küçük harflerle "KarınPatlatan" yazıyordu. Babam ve Kenwey bunun hakkında konuşurken ben ise bunları not ediyordum. Ve bir baktım ki Kenwey ani bir hareketle " Bence alalım gitsin dedi ve günceyi kaldırdı. Ve yer kaymaya başladı.
Babam bağırdı " Kenwey seni lanet kertenkele ne yaptın ?" Ve koşmaya başladık ama maalesef düştük. Kayarken geminim diğer kısmına girdik ve ayağa kalkıp tırmanmaya başladık. Arkamızda sürüklenen kumsal ile geminin parçalanmış odalarından koşarak kaçıyorduk ve bir patlama ile gemiden savrulduk. Bu arada önceki yerde hazinelerde bulmuştuk. Ama en önemlisi günceyi almıştık.
Savrulduğumuzda zar zor yüze yüze su yüzüne çıktık ve hızla yüzerek derin bir nefes alabildik. Etrafımıza baktığımızda ne Jackdaw vardı ne de Tsunami Parçalayan. Sadece balık tutan bir uskuna. Hemen tabii onu ele geçirdik ve gemimize doğru gittik. Çol heyecanlıydık. Kenwey zengin olacağız bize tapacaklar derken. Babam şimdi gazabımı göreceksiniz diyordu.
Tsunami Parçalayana çıktık babam günceyi yere fırlattı ve "Devir bizim devirimizdir " dedi. Ve Kaptan Sidd e bunları anlatmaya doğru gidecektik. Kaptan Sidd e haber verdiğimizde bizimle Nassau da buluşacağını söyledi. Artık kurallari korsanlar koyacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Korsan Talihi
Ficción históricaYıllardan 1714 'tür. Bahamaların en önemli toprağı olan Nassau'nun güzel kıyıları korsanların elindeydi. Daha doğrusu tek bir korsan'ın elindeydi. Meşhur Kaptan Edward Teach. Namı diğer Karasakal. Refah ve özgürlük içinde yaşarlarken bir gün Bonovi...