Büyük Inagua

47 8 0
                                    

"Talih, Talih, Talih, ...." dedi babam.

Masada oturup büyük inagua'nın işgaline karşı gelen eski bir dostunu vurduğunda "buda onun talihiymiş" demişti. Onu karındeşen ile vurmuştu. Çakmakta ki barutu üfürdü ve ardından söylenmeye başlamıştı. Büyük İnaguayı işgal etmek kolay olmayacaktı. Ama bazen dörtyüz gemilik filo bile işe yaramıyordu. Babam bu sefer cidden işler zorlu olacak diye dostlarından yardım istemeye niyetlenmişti. Ya da dost sandıklarından yardım istemişti.... Mektuplarla adam yollatmıştı,kalelere gitmişti,Bir hafta neredeyse yollarda yardım arayarak gezmiştik.Ama hiçbiri gelmemişti...

En sonunda Koca Sakal isimli bir eski dostu vardı. Babam onu bir deniz savaşından kurtarmıştı.Etrafı beş tane kraliyet kanyonu ile donatılmıştı.Ama büyük bir savaş var diye pes etmek babamın huyu değildi. Ve ünvanları benziyor diye kanları kaynamıştı sanki. Ama şimdi o buna saygı bile göstermiyordu. Onu bir borç olarak bile görmüyordu. Nankör köpekler. Dünya'da buna benzer çok insanlar görmüştük.Kenwey ile Sidd dışında. Kenwey Amca'nın iyi bir lafı var.
'İnsanlara asla sakın güvenme sadece onları test et seni nereye kadar taşıyacaklar.'

Bakın insanların sabrını bilerek zorlayın demiyoruz. Sadece çok güvenmeyin,eğer çok çok sıkı dostluk yaşamadıysanız. Yani kardeşiniz gibi ise ya da o zaten aileden biriyse o zaman güvenin. Hele de bu tehlikeli sularda. Bu sularda gambotların ekmek teknelerini bile batıran insanlar var. Canları istedi diye insanların gemilerini batıranlar var. Güç için !. Ve daha niceleri... Bu arada güç demişken günce ile ilgili daha çok şey öğreniyorduk. Günce'de ki güç için onu çalmak isteyenler bile olmuştu. Sidd , Kenwey ve biz onları püskürtmüştük. Ama bitmeyeceğe benziyordu. Her gün yeni yeni savaşlar yapmaktan cidden yorulmuştuk. Başımıza avcı gemileri düşüyordu.Büyük kasabalarda posterlerimiz basılmıştı. Tuzağa düşürülüyorduk. Peki günce'nin bizde olduğunu nereden biliyorlardı ? Bunu unaratu kabilesinin verdiği hediye ile çözmek istemiştik.

Hafif yağmurlu bir günde Andreas adasındaydık. Avlanmıştık, yeni eşyalar üretmistik ve gemi için malzeme toplamıştık. Akşam ise klasik olarak sahilde ateş yakıp otururduk. Kafamızın rahat olduğu günlerde hep buraya gelip otururduk.Bugün kafamız çokta rahat değildi ama kafamizi rahatlatmak için plan kuracaktık. Andreas adasında sadece bir taverna vardır diğer kısımlar ise kumsal ağaçlar ve güzel hayvanlar. Harika bir yer. Bu adaya benzer daha çok ada var. Herneyse babamın sivri burunlu banji'nin burnunu kestiği anıyı anlatmasının belki beşyüzüncü tekrarıydı. Somon balığı yiyorduk ateş yakmıştık. Neşeliydik ve babam anlatmaya başlamıştı. Gemisi yanlışlıkla bize çarpmıştı ve babam adamın burnunun ucunu birazcık kesmişti. Babam eskiden daha deli bir insandı. Yani daha Hornigold ile beraberken. İnsan o köpeklerle beraber olunca onlarında huyunu kapıyor. Sivri burunlu banji'nin anısını duyunca Kenwey

"Dikkat edelim biri bizim işimize burnunu sokmasın" demişti. Babam ın ise kahkahası yarıda kalarak. "Ahh seni lanet ıstakoz korkarım haklısın" demişti. Kaptan Sidd olaya karışarak

"Neden bunu şu güçleri kullanarak öğrenmiyoruz ? " diye sorduğunda babam "bu kadar haklı olmayı kesin lanet romu bana zehir ettiniz" dedi. Ve cebinden kafatası cihazını çıkarmıştı. Onu ışığa doğru tuttu. Bir kere baktı ve "Çalışacağını nereden biliyorsunuz ? " diye sorunca Kenwey amca ayağa fırladı ve cihazı babamın elinden aldı. Babam dikkat etmesi için onu uyardı. Kenwey amca sahilde yüzüne ateşin ışığı vurarak cihazı tutuyordu. " sihirli kelimeler lazım dost" diye fısıldadı.
Babam ise açıp kıçına bak Kenwey belki orada yazıyordur" dedi. Biraz güldükten sonra Sidd
"Tamam artık ciddi olalım günce kaos tan bahsediyorsa kaos ile ilgili birseyler söyleyerek onu çağırmamız lazım" dedi. Ahhh o kadar haklıydı ki. Kaptan Sidd çok konuşmaz ama çok zekidir bir o kadarda güzel. Babam ise "Ne yani ruh çağırma ayini gibi birşey ki yapacağız" demişti. Dedigi anda Kenwey amca hareketlerine başlamıştı bile.Kendo ve Mendo bunu bize verdiğinde çok dikkatli olun demişti ama Kenwey amca herzaman ki gibi o dalga geçer gibi tavırlarıyla aleti havaya kaldırıp bağırmaya başladı.

"Kaptan Sokolov un haşmetli ruhuu. Yedi denizler adına seni çağırıyorummm. Amaç için kaos çıkaracağız ve amacımız pislik insanları gafletmek. Herşey mübahtır. Sana inanıyoruz bize yardim et. " dedi kafatasını halen havada tutarken. Babam Sidd ve ben ona bakıyorduk. Cidden bir şey beklemiştik. Ama karşımızdaki Kenwey in sarı saçları ve hafif turuncuya benzer sakallı , beklenti bekleyen yüzüydü. Sidd "Yinede iyi numara Kenwey " dedi. Kenwey aleti tam geri verecekken gökyüzü birdenbire parlamıştı. Şimşek çaktı ve cihaza ışıklar vurdu. Cihazdan ışıklar etrafa saçılıyordu ve bir hayali silüet gibi havaya yansıyan ışıklara baktık. Babam "Hay bin lanet" diyerek sakalını kaşıyordu. Sidd ise gözlerini ovuşturuyordu. Kenwey ise "Davy Johnsonn un kutsal adı aşkına" diyordu.

Süzülen ışıklara baktığımızda sanki bir şey duymak için hareket eden noktacıklar vardı. Şoku atlattığımızda günceninde parladığını gördük. Sonuçta ikisi bağlantılıydı. Ama günce halen açılmamıştı. Muhtemelen Kaptan Sokolov un ruhuna günceyi aç komutu verecektik. Ama şimdilik babam bizi ispiyonlayan hergeleleri göster demişti. Işıklar parıldadı hareket etti ve bir o yana bir bu yana derken görüntüler netleştiler. Bu kişi kafatası adasının yakınlarında yaşayan bir ajandı. İngiltere'nin ajanı. Ve İngiltere'nin etekleri tutuştuğuna göre saldırmanın tam zamanıydı. İngiltere nin ajanının gemisinin adı Linda idi. Kaptanı da tahmin edince Linda isminde bir kadındırm Bir brik gemisi. İskeleti zayıf , ama hasar sağlam ve hızlı. Ayni Jackdaw gibi. Bu gemiyi nasıl bulabilirdik peki ? Etraftaki adalara sorup araştırmaya karar verdik. İlk olarak abacco adasına gittik. Küçük tepelerin olduğu halkı korkak bir adaydi bu. Kayıktan iner inmez bizden korktular bile. Görünüş insanları çok etkiliyor ama görünüş aldatıcıdır bunu asla unutmayın. Korsanlar dünya ya sert gözükmek zorundadırlar. Basitçe bir zayıf güçlü mantığı diyelim. Herneyse Tortuga ya kadar olan heryere sorduk.

Ve en sonunda cevabı aldık. Linda Serranilla kalesine kaçak mal taşırken görülmüş. Bunun karşılığı 350 real olmuştu. Hemen Serranilla kalesinin açıklarında tuzak kurmaya gittik. Ben babama kaleyi neden direkt ele geçirmiyoruz diye sordum. Ama oda herşeyi güç ile çözemessin evlat dedi. Haklıydı. Güç insani deli eder. Çok güçlü olmak istiyorsaniz Tanrı olmak zorundasınız. Çünkü insan o kadar gücü kaldıramaz deliye döner. Kendi kendini yok eder. İngiltereye olacaklarda buydu zaten. Ve emir geldi yelkenler fora.

Sevilla'nın güneyinde deniz hafif dalgalıydı. Kaptan Sidd , Kenwey ve biz o suların açıklarında gezintiye çıkmış gemiler rolleri kesiyorduk. Ve etrafi gözetliyorduk. Her bir dakika da gözcü işaretleri ile haberleşiyorduk. Arada yakınlaşıp konuşuyorduk. Serenilla kalesi 300 metre ilerideydi. Biraz zaman geçtikten sonra gözcü bize işareti verdi. Bu Lılinda idi . Ve cidden hızlı bir şekilde kaleye doğru gidiyordu. Yanında da iki tane yaveri vardı. Minik uskunalar. Babam Kenweye saldırı komutunu verdi. Ve Köpekbalığı hortumu isimli taktiği yaptık. Köpekbalığı hortumu üç geminin bir gemiyi etrafını sarmasına ve gülle yağmuru yağdırmasına deniyordu. Ya da babam böyle diyordu. Hızlı sekilde manevralara başlarken Linda başına gelecekleri anlamışti ve mayın fıçısı bırakmaya başlamışti. Ama nafile ateş emri verildi. İlk önce zincirli takip toplari ile geminin yelkenlerine zarar verildi. Hızlı gemi yavaşlatıldı. Ve sonra gülle yagmuruna başlandı. Kenwey ve Sidd gülleleri azar azar atıyordu. Birden patlatsalardı gemi batacakti. O yüzden onlar yelkenlilere vurdular. Bizde gövdeye. Ve saniyeler sonra gemi yanmaya başlamıştı.

Linda hemen kaçmaya çalışmıştı yüzerek. Ama zaten kale fark etmisti bile havan yağmuruna hazırlanıyordu. Biz ise rota değistirerek kaleye yöneldik. Linda yı yüzerken gördüğümüzde babam onla dalga geçti. "Hey bayan gideceğiniz yere kadar bırakalım" sonra kahkahayı basıp altın tabancasıyla onu vurdu. Linda yaralandı ve ona halat atarak gemiye çektik. Lindayı babam köpek gibi boynundan tutmuştu. Plani Lindayı kullanıp Inagua nın işgalini kolaylaştırmaktı. Linda bize kılıç sallarken babam ona kafa atıp bayılttı. Kenwey ve Sidd e baktığımda ise gemiyi bordalamıslardi ve tayfadan adam yollayıp ele geçirmişlerdi. Savaş naaraları ve zaferden sonra kaçmak zorundaydık. Linda da olmak üzere dört gemi doğuya doğru kaçtık. Bu sefer Nassau ya gidecektik. Kaleye nin havanlarına katlanmak zorundaydık . Maalesef bir kaç adamımız öldü. Çünkü havanlar direkt olarak başımıza yağıyordu. Ama dediğim gibi saldırsydık işler ters gidebilirdi. Ama Linda elimizdeydi eminim o bir bahane söyleyebilirdi. Güneş batarken bize Nassau nun yolu gözükmüştü. Plan şuydu İnaguaya gidip Linda bizi içeri sokup adanın arkasına götürecekti ve Ingilizlere ufak bahaneler atacaktı. Sonrası ise bu maharetli parmaklara kalmıştı. Son düğümü çözecek olan parmaklara.

Korsan, Talihi kendi oluştururdu. Ama yinede önümüzde ki yolda bizi bir tuzağın bekliyor oldugunu bilemezdik. Ama halen avantaj bizdeydi. Bize illa ki bu gücü kullandırtacaklardı.

Korsan TalihiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin