3. Bölüm

14.8K 448 124
                                    


Merhaba ben geldim👋


Berfin Aktay - Canda eşliğinde dinlerseniz sevinirim

                                                                İyi okumalar 🖤

Kırgınım, kızgınım, üzgünüm kocaman konağın duvarları üstüme üstüme gelirken o taşların altında ezilmekten bıkmıştım her güne acaba bugün beni severlerimi diye uyanıp akşam yine belki yarın severler diyerek uyumaktan her gece Allaha dua etmekten umut  etmekten sıkılmıştım tabikide Allaha dua etmekten sıkılmamıştım ama umut etmekten ümit etmekten çokça sıkılmıştım hergün  acaba diye uyanıp belki yarın diye uymaktan ' lütfen birker gözüme sevgiliye baksın ' diye dua etmekten sıkılmıştım uçurumun kenarında bana el sallayan küçük kıza gülümseyerek karşılık verdim o uçurumdan heran atlayıp beni hissiz bırakacakmış gibi duruyordu içimdeki küçük kız.

Annem diye bilmeyi çok istemiştim annem ancak ne zaman yanına yaklaşmaya çalışsam sanki vebalı bir hastaymış gibi benden kaçması zoruma gitmişti  ona annem diye seslenemiyordum ya o gül kurusu kokusunu içime çekemiyordum ya en çokta buna yanıyordum kendimi yanlız hissetiğim çoğu gece olduğu gibi bu gecede annemin gül kurusu kokusuna sarınıp uyumuştum yastığını odasından gizlice alıp kendi odama getirmiştim bunu küçükken çok yapardım annem beni ilk yakaladığında kulağımdan tutup beni odaya getirmişti iste ilk defa o zaman odama gelmişti bağırıp hesap sorarak üstüme yürüdüğünde belki kalbi yumuşar diye gözlerinin en derinine bakip sarf etim sözlerimi.


" Gül kurusu kokunu birkere duya bilmek için aldim yastığını Miran ağabeyim senin gül kurusu gibi koktuğunu söyler hep"



Kokusunu bile almadığım anneme aynı evin içinde o kadar uzaktimki aramıza ördüğü kalın duvarları ne yaparsam yapayım yikamayacagimi biliyorum ama ben hep bir umut anneme koşmuştum onsekiz yıllık hayatım boyunca hep anneme koşmuş onun gül kurusu kokusunu içime çekmek istemiştim ama hep istemekle kalmıştım anneme hasret kaldığım kadar babama da hasret kalmıştım o kalın sert otoriter ses tonunu altında yatan merhametli adamı hep ben hariç herkeze göstermişti ancak ben ona her koştuğumda suratıma yedigim tokatla geri dönmüştüm en çokta içimi acıtan tokati değil bana bakarkenki sert tavirlariydi okuldaki kızların babalarını birer kahraman edası ile anlatamsini hep çok kıskanmıştım bende istemiştim onların babası gibi babamın elimden tutup beni parka götürmesini bana dondurma pamuk şeker almasını saçımı birkere okşayıp 'kızım' diye sevmesini kızların bana imrenerek bakması umrumda değildi çünkü bende onlara imrenerek bakıyordum ben istememiştim ağa kızı olmayı biraz sevgi istemiştim sadece onuda bana çok görmüşlerdi annemin her karşına geçtiğimde sarf etiği hakaretler kanımın donmasına neden oluyordu dilimin ucuna gelen sözcükleri dilim lal olmuş gibi geri yutup başımı önüme eğip odadan çıkıyordum.






Bugün bu konaktaki son günümdü belki canım çok yanıyordu anneme veda etmek o gül kurusu kokunu içime çeke bilmek için tekrar yastığına sarılmaya gelmiştim sahi büyük ulu çınar ağacı gibi gördüğüm babam nasil kokuyordur acaba tam yastığına dokunmuştum ki  odanın kapısı açılıp içeri annem girene kadar yatağı düzenliyormuş gibi yapıp göz yaşlarımı çaktırmadan silip ayağa kalktım annem yüzüme dahi bakmadan banyoya girip kapıyı kapayınca hıçkırıklarımi serbest bıraktım  içimden deli gibi isyan ederken dışımdan odanın bir noktasına odaklanmış düşünüyordum biraz daha bekleyince ayağa kalkıp ağır adımlara odadan çıktım dün Dilan ile annesi aklıma gelince gözlerim tekrar doldu bende isterdim annemle öyle güzle konuşayım ancak annemin aramıza ördüğü duvara her tekme atışımda yüzme yedigim tokat misali üzerimde patliyordu canım fazlasıyla yanarken kendimi odama zar zor attım öğlen vakti bütün Mardin güneşten nasibini almış  yanarken Dıldanin annesinin yüreği buz dağlarını aratmayacak şekilde çoğalmış nefreti artmıştı bir anne kızından neden bu denli nefret ederdi.



DILDA ( Töre)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin