10. Bölüm

10.8K 378 138
                                    

Aynur Doğan = Ahmedo

                                                              İyi okumalar 🖤

" Çöküp ağlasam kaldırımlara, kaldırımların bile kaldıramayacağı yüklerle doluyum."


Sabir daha kaç gece sabır diyerek uyuyacaktım yada gözlerimi kapamaya çalışıp gelen yaşları silmeye çalışacaktım kaç gece daha ıslanan yastığımı ters çevirip uyumaya çalışacaktım daha ne kadar yara almam gerekiyordu mutlu olmak için ne yapmam gerekiyordu benim yetemdimi bu kadar acı yetmedi mi kaybettiklerim daha neyim kalmıştı önemi olamayan canım mi kaldı almadıkları ondada gözleri vardi ya buraya ilk geldiğim gün zihnime üşüştü ne kadar korkmuştum iste o zaman anneme duyduğum özlem bin kat olup yakmıştı içimi gelecek beni alıp gidecek demistim annem beni bunlara bırakmaz demiştim.

Peki babam benim ne kadar söylemesem de dünyalara sığdıramadığım babam tek sözüyle canımı verebileceğim babama ne olmuştu gelip kızını Miroğullarina vermeyeceğine o kadar çok inanmıştım ki o. Betonda kan kustuğum gece hala içimde onun için umut besleyen yanımdan nefret etmiştim kocaman dağım yıkılmıştı altında ben kimsesiz Dılda kalmıştım yüreğim sıkışmıştı içim acımıştı ben o gece içimde hala büyümeyen küçük kızı öldürmüştüm ayaklarını sarkıttığı uçurumdan aşağı bırakmıştım.

Koltukta bir o yana bir buyana dönerken Mirzanin düzenli nefes alış verişi kulağıma ilişiyordu nefes almasından bile nefret ediyorum.

Gözlerimi kapattım uyumaya çalışıyordum her gözümü kapattığımda terasta gördüğüm halleri gözümün önüne geliyor içimden büyüyen öfke her ikisinide yakmak istiyordu derince nefes alıp koltukta doğruldum saat sabahın dördü olmalıydı.

Ayaklarımı koltuktan sarkıtıp cama doğru yürüdüm onu sevdiğini söyledikten sonra olduğum yerde kalmıştım okadar çok şey söylemek istiyordum ki ağzımdan sadece şu iki kelime çıkmıştı ' benimle neden evlendin' Ben cevap beklerken ağamız arkasına bakmadan banyoya gitmişti.

Gökyüzüne baktım güneş yavaş yavaş kendini beli etmeye başlamıştı masallar şehri yeni bir günün acısına merhaba demeye hazırlanıyordu ne acı ama kimine nefes kimine nefret oluyordu benim nefesimi kesen şehir olmuştu burda hiçbir zaman nefes alamayacağımı biliyordum her gün biraz daha boğazımı sıkıyor beni öldürmeye çalışıyordu sırtımdaki bıçak izleri çoğalıyor vücudundaki kan çekiliyordu acı çekiyordum kadim dostum olan acı.

Camdan bakmayı kesip banyoya gittim elimi yüzümü yıkayıp saçımı taradım odaya dönüp mavi bir elbise aldım. Elbiseyi yanan ayağıma dikkat ederek giydim odadan çıkmadan önce yatakta hala uyuyan Mirzaya baktım ona karşı neden nefretimin bu kadar zayıf olduğunu düşündüm dün gözlerime baka baka başkasına sevdiğini söyledi yetmezmiş gibi öpüştü o an hissetiğim nefretimiydi yoksa kıskançlık mi kapıyı kapatıp terasa çıktım kurşuni gıri olan gökyüzü bile bana huzur vermiyordu canım nerden bu kadar yanıyordu bu aci neydi peki neden nefes almakta zorluk çekiyordum ruhum bedenimi terkediyormus gibi hissediyordum boş terasın sonuna doğru ilerledim gecenin sessizliği bana huzur vermiyordu acıyan kalbimi bir nebze olsun hafifletiyordu terasın sonuna geldiğimde tırabzanlara yaslanip Mardini izledim sadece izlemek istedim sadece bakıp haykırmak istedim içimde tuttuğum ne varsa söyleyip kurtulmak istedim yüküm hafiflesin aciz bedenim biraz dinlensin istedim çökmu şey istiyorum sadece biraz huzur sevgiyi geçeli çok olmuştu.

Güneş tüm ihtişamı ile Mardine doğmuştu benim içim buz olsada dışarısı bunaltıcı derecede sıcaktı terastan inip mutfağa gelmiştim önce çay suyu koymuş ardından kahvaltıyı hazırlamaya başlamıştım saat henüz yedi olmuştu Seher abla gelmiş mutfakta olduğumu görünce konağın diğer işleri için gitmişti konak halkı bir bir uyanmış büyük salonda oturuyordu Mirza beyimiz hala uyanmamıştı kahvaltı tepsisini hazırlayınca mutfaktan çıktım.

DILDA ( Töre)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin