Harry'nin o sabah gözünü aralamasının nedeni sallanan yatağı ve kahkaha sesleriydi. Gözünün önünde beliren ilk şey yatakla temas ettikten bir süre sonra havalanan ince,narin bilekler,bilekte biten çorabının dans eden dantelleri,onların üzerinde uzanan,yatakta her zıpladığında kıvrılan bir çift çıplak bacak ve havalanan toz pembe bir etek,her havalandığında gözler önüne serilen beyaz,dantelli bir çamaşır,gözleri biraz daha yukarı çıktığında kahkahalar atan bir Louis'ydi.
Harry'nin onu bir süredir izlediğini farkeden Louis son bir kere zıpladıktan sonra yatağa uzandı ve bir bacağını diğerinin üzerine attı. Eteğinin cebinden uzun bir dudak parlatıcısı çıkardı ve Harry'nin gözleri onun üzerindeyken vişne rengi parlatıcısını dudaklarına buladı. Parlatıcı dudaklarından taştığında baş parmağıyla silmeye çalıştı. Parlak ruju çenesine,yanaklarına kadar dağıldığında bile pes etmeden bir kat daha sürmeye başladı.
"Ne yapıyorsun?" Harry kısılmış gözleri ve çatılmış kaşlarıyla ne yaptığını çözemediği Louis'yi izlemeye devam etti. Bugün hafta sonuydu,okulu yoktu. Onu neden uyandırmıştı? Gözleri vişne rengi dudaklar üzerinde gezinmekle meşgulken Louis'nin yüzü ona doğru eğildi ve yanağına renkli,yapışkanlı bir öpücük bıraktı. Harry yanağında kesinlikle ruj izi olduğuna emindi.
"Babacığımla oynuyorum." kıkırdamalarla birlikte kolu Harry'e uzanmak için hareket ettiğinde Harry bileğini yakalayarak onu durdurdu. O sırada Harry'nin gözü Louis'nin boynundan sallanan gümüş kolyeye takıldı. Kalp şeklindeki kolyenin içinde 'L' yazıyordu. Daha önce görmemişti ama muhtemelen önceden vardı çünkü şu an bunu almaya parasının yeteceğini sanmıyordu.
"Bugün işin var. Unuttun mu?"
"Ihh..."Louis geri çekilerek yatağın başlığına yaslandı ve omuz silkti. "Komik isimli adamı aradım ve hasta olduğumu söyledim."
"Hiç hasta görünmüyorsun."
Louis'nin yumruk yaptığı eli dudaklarına gitti ve iki kere öksürük sesi çıkardı. "Hastayım işte."
"O zaman benden uzak dur ve bana da hastalık bulaştırma."diyerek yatak örtüsünü üzerinden attı ve ayağa kalktı. "Annen nerede?"
"En sevdiği marka yeni ve sınırlı sayıda bir parfüm çıkarmış. Herkesten önce alması gerekiyormuş."
Harry duş almak için banyoya yöneldiğinde Louis hırsla yatağın üzerinde ayağa kalktı ve zıplamaya devam etti. Harry kapıyı arkasından kapatmadan önce onu birkaç saniye daha izledi ve sonra sert bir sesle kapıyı kapattı.
Louis bir süre sonra aşağıya indi. Buzluktan en sevdiği dondurmayı çıkartıp mikrodalgaya attı. Mikrodalgayı üç saniyeye ayarladı. Mikrodalga durduğunda dondurma kabını iki eliyle kavradı. Çekmeceden bir kaşık alıp dudaklarının arasına koydu. Kalçasıyla iterek çekmeceyi kapattı ve ayağının yerden santimetrelerce kopmasına neden olan uzun sandalyeye zıplayarak oturdu.
Dondurmaya daldırdığı kaşığını yalarken Harry uzun merdivenleri yavaş yavaş iniyordu. Tüm o ıslak,dağınık uzun saçları,tişörtüne ve boynuna damlayan su damlacıklarıyla birlikte. Louis yüzündeki yaramaz sırıtışıyla onu,ona doğru yaklaşan yeşil gözlerini ve çatılan kaşlarını izledi. Harry'nin kahve makinesini çalıştırdığı ve kendine kahve koyup masaya oturduğu tüm zaman boyunca bacaklarını sallayıp durdu. Gözleri kollarındaki dövmelerde gezinirken dişlerini alt dudağına geçirmiş,vişneli rujunu emiyordu.
Harry kahvesini içerken onun gözleri ise Harry'nin çene çizgisini takip etmekle meşguldü. Louis güzel çenelerin her zaman büyük hayranı olmuştu. Bu çeneye ise 9.6'yı yapıştırdı. Belki dilini o belirgin kemiklerde gezdirmek-
"Bana niye öyle bakıyorsun?"
Louis eğer ağzını dondurmayla doldurursa cevap vermekten kurtulacakmış gibi dondurmayla dolu kaşığı boğazına kadar ittirdi. Evet,ağzı soğuktan kesinlikle uyuşmuştu.
"Babacım..."güçlü bir şekilde yutkundu. "Çenenize bir şey bulaşmış. Alabilir miyim?"
O sırada gürültülü bir kapı sesi duyuldu. Gwen elindeki poşetlerle ve yüzündeki memnun ifadeyle birlikte uzun masanın başına geçti.
"Ne olduğuna inana-Louis yüzün niye o halde?"
"Güzel miyim annecim?"
"Hemen git ve yüzünü yıka."dedi sert bir ses.
"Bana emir verilmesinden nefret ediyorum!"dedi kızgın bir ifadeyle ve sonra yüzünü Harry'e çevirdi. "Ama siz bana her zaman emir verebilirsiniz babacım."
"Louis!"dedi Gwen ve elini sertçe masaya vurdu. Gerçi onun siniri asla uzun sürmezdi.
Louis derin bir iç çekti ve dondurma kabını masaya bıraktı. Gözleri abartılı bir şekilde devrildi ve sandalyesinden inerek merdivenlere doğru yürümeye başladı. Eteği yukarı doğru katlanmıştı. Bir bacağını diğerinin önüne atarken kalçalarını kıvırtıyordu ve bunu yaparken Harry'nin onu izlediğine neredeyse emindi. Bu yüzden merdivenleri çıkarken de kalçasını kıvırtmayı ihmal etmedi.
"O hep böyle mi giyinir?"
"Ah,o garip bir çocuk Harry." Louis'nin peşinden baktıktan sonra devam etti. "Ama yine de çok tatlı değil mi?"
Harry kahvesini içtiği tüm zaman boyunca Gwen'in muhtemelen onun da neyden bahsettiğinden haberi olmadığı boş konuşmalarını dinlememeyi tercih etti. Üstelik aklını kurcalayan bazı görüntüler vardı.
Kahvaltıdan sonra film izlemeye karar verdiler. Harry gerilim filmi izlemek istiyordu ama Gwen o aptal komedi filmlerini izlemek konusunda ısrarcıydı. Böylece ilk Gwen'in istediği sonra da Harry'nin istediği filmi izlemeye karar verdiler.
Harry kesinlikle dayanamıyordu. Filmin bir saati Gwen her aptal espriye,hatta espri olmayan şeylere bile gülmüştü ki Harry bunu kafasının iyi olmasına bağlamıştı. Yani anlayacağınız o kadar gülmüştü ki şimdi gülmekten yorulmuş vaziyette uyukluyordu. Ya da bunun nedeni çok gülmesi değildi. Her neyse.
Harry Gwen'in uyanmamasına dikkat ederek kolunu omzundan yavaşça çekti. Filmi durdurdu ve merdivenlerden yukarıya çıktı. Louis'nin ne yapıyor olduğunu merak ediyordu.
Kapısına geldiğinde ise kapısı aralıktı ve pekala,o kesinlikle arkasını dönmüş bir şekilde üstünü çıkartıyordu. Önce dizini kırarak bir ayağını yatağa koydu ve dizinin üstüne gelen çorabı yavaşça aşağıya indirmeye başladı. Harry farketmeden daha iyi izlemek için aralığa doğru yaklaştı. Sonra ayağının çevresinde garip bir his,bir dokunuş hissetti. Bakmak için gözlerini diktiğinde uzun,ince,yeşil bir şey-
"Siktir! Bu da ne?!" Neredeyse yerinden zıplamıştı ve şimdi Louis tarafından fark edilmişti.
Louis gülerek kapıya kadar geldi ve yere eğilip yılanı ellerinin arasına aldı. "Bu yeni evcil hayvanım babacığım."
"Louis."dedi Harry ve derin bir nefes aldı. "Bu hayvanın evimde ne işi var?"
"Bir kedi evde saklamak için fazla büyüktü ve bir evcil hayvanı ne kadar istediğimi biliyorsunuz babacığım. Bana bir kedicik bulmadınız ve de..." gözleri masum bir tavırla devrilirken ellerini birbirine bağlayıp ileri geri sallandı.
"Bu evin bir kediciğe daha ihtiyacı yok Louis."
"Ne dediniz siz?"
"Ne dedim ben?" Harry söylediği şeyi yeni farkına vararak içinden kendine lanet okudu. "O yılanı yok et."
"Ama babacığımmm..." Louis B planını uyguluyordu. B planı ne miydi? Ah,tabii ki de kocaman açılmış dolu dolu gözler,hafifçe titreyen alt dudak,yalvarırcasına çıkan ince,kadife ses,yüzüne düşen perçemlerinin altından attığı utangaç,masum bakış...
"Tamam kalsın ama bir dahakine daha dikkatli ol. Annen sakın görmesin." Louis hemen o gözlerinin kısıldığı gülümsemelerden biriyle tepki verdi. "Peki sen bunu hangi parayla aldın? Sanıyorum ki bir yılanı sokakta bulamazsın ve de..."
"Arlo bana avans verdi canım."
"Avans verdi?"
"Hı-hı evet." Harry'nin içinden bir ses bunun sorgulanması gerektiğini söylüyordu.