Trois

5.3K 255 221
                                    

Louis'nin evi aslında bakılırsa oldukça sevimli ve huzurluydu. Okyanusun kıyısında olan bu yüksek evin duvarları kocaman camlarla kaplıydı. Gwen sabahın erken saatlerinde arkadaşlarıyla koşuya çıktıktan sonra buraya gelip o vahşi dalgaları izlemeyi seviyordu. Louis ise gözünün önünde olan güzelliklere karşı kör sayılırdı.

Sabah olduğunda Louis pijamalarını çıkarmadan merdivenleri inmeye başladı. Çıplak ayakları zemine değerken pijamasının paçası yerlere sürünüyordu. Gözlerini birkaç kere ovuşturarak masaya,Harry'nin yanındaki sandalyeye yerleşti.

"Unutmadın değil mi? Bugün seni yeni işine götürüyorum Louis."

"Elbette unutmadım babacığım." Louis Harry'nin kahve kupasına uzanan,değişik yüzüklerle dolu parmaklarını gözleriyle taradı.

Gwen'in gelen ani telefonla kahkahalarla içeri gitmesini fırsat bilerek konuşmaya başladı.

"Parmaklarınız çok güzelmiş. Başka işlere de yarıyor mu?"

Harry'nin gözleri anında kocaman açıldı. "Bu da ne demek?"

"Şey işte canım...Masaj falan için." Louis gözlerini kaçırarak tostundan bir ısırık aldı.

Ne demek istediğini ikisi de biliyordu sonuçta. Harry rahatsız bir şekilde arkasına yaslandı.

"Haydi çıkıyoruz."dedi ani bir hareketle yerinden kalktığında.

"Üstümü değiştirmeme izin veriniz lütfen babacığım." Anlaşılan birileri yine gecesini eski Hollywood filmlerini izleyerek geçirmişti.

Yukarı çıktı ve üstüne sarı bir tişört geçirdi. Altına dar kot pantolonunu giyip koşarak aşağıya indi. Merdivenleri o kadar hızlı inmişti ki birkaç kere neredeyse düşecek gibi olmuştu.

Harry ise çıkmadan önce sevgili eşine bir öpücük vermeyi ihmal etmedi.

"Louis sanırım seninle büyüklerinle nasıl konuşman gerektiğiyle ilgili kısa bir konuşma yapmalıyız."

"Ama ben gayet terbiyeli biriyim babacığım." Arabaya binip radyoya bir kaset taktı. Bu onun en sevdiğiydi. Hem bu sabah modu da yerindeydi bu yüzden...

"Daha resmi ve saygılı olabilirsin. Cinsellik içeren esprilerini benden uzak tutabilirsin. Çünkü biliyorsun bunlar utanman gereken şeyler."

"Geçen gün gözlerinizi vücudumdan ayıramazken siz utanıyor muydunuz babacığım?" Louis sinsi bir gülümsemeyle sordu.

Harry derin bir iç çekti. Tamam bu tartışmada şimdilik o kazanmış olabilirdi ama Harry olgun olmaya devam edecek ve sahip olması gereken konuşma üslubunu ona yavaşça gösterecek,onu alıştıracaktı.

Louis iş yerinden kesinlikle nefret etmişti. Ondan da nefret ettiği bir şey varsa o da iş önlüğüydü. Korkunç,kahverengi bir şeydi. Ona garson olarak çalışmasını söylemişlerdi yani o da buraya gelen herkesle muhattap olmak zorunda kalacaktı. En azından mutfakta çalışmaktan iyiydi.

"Akşam gelirim ve sonra da birlikte toplantına gideriz."

"Tamam babacım." Parmak uçlarında yükselerek yanağını gösterdi. "Öpücük?"

Harry Louis'nin oynamaktan çok zevk aldığı bu küçük oyunu biliyordu. Yanağına eğildi ve küçük bir öpücük bırakarak geri çekildi.

Louis ise arkasını döndü ve bütün gün yapmak zorunda kalacağı korkunç şeyleri gözlerinin önünden geçirerek üfledi.

Bütün gün birkaç kişiyle menü yüzünden kavga etmekten pek fazla şey yapmamıştı. Ne demek menüde çilekli milkshake varken dükkanda çilek olmazdı? Menüden kesinlikle kaldırmaları gerekiyordu. Louis ise üstünün çizili olduğunu defalarca belirtmiş,müşterileri kör olmakla suçlamıştı.

Dükkanın sahibi Arlo-Louis'ye göre çok komik bir isimdi-ise bunlara birkaç kere göz yummuş,Louis'nin eninde sonunda işine uyum sağlayacağını ummuştu. Ama Louis telefonunu kulağıyla omzu arasına sıkıştırmış bir şekilde masaları temizlerken bu pek mümkün olamıyordu. Ona birazdan telefonunu bir yere bırakması konusunda iyi bir fırça çekecekti.

"Hıı aynen. Diyorum ya sana Agnes,bu seferki tam bir manyak çıktı. Resmen kontrol delisi."telefona doğru konuştu.

"Ama yine de çok iyi parça. Annem bu sefer-"konuşması masada oturan Harry'le göz göze geldiğinde kesildi.

"Şey ben seni sonra ararım." Elindeki bezi masaya bırakıp telefonunu cebine attı ve yüzüne bir gülümseme yerleştirdi.

"Size ne getirmemi istersiniz babacığım?"

"Bir kola alabilirim. Sonra da toplantına gideriz."oturuşunu dikleştirdi.

Louis hızlı adımlarla mutfağa gidip bir koşu kola alıp masaya bıraktı ve sonra da Harry'nin karşısına oturdu. Öyle görünüyordu ki önlüğünü çıkarmıştı bile.

"Buyrun. Babacığım için ekstra buzlu."

Harry şüpheli bakışlarla kolasından bir yudum aldı. Ne bekliyordu? Kolasına uyku hapı falan atmasını mı?

"Önce eve gitmeliyiz ama. Üstümü değiştirmeliyim." Harry'nin kıyafetlerine göz attıktan sonra devam etti. "Siz de değiştirmelisiniz babacığım. Oraya herkes takım elbiseyle gelir."

"İş yerine iyi uyum sağlamış gibisin."

"Ah,evet. Arlo benden daha iyi bir garson bulunamayacağını söylüyor." Dükkanın karşı tarafında ona sinirli bir şekilde bakan dükkan sahibiyle göz göze gelince ona doğru gülümsedi.

"Hadi,gidelim."

Harry eve geldiğinde sürekli oflayarak kendine bir takım seçmeyi başarmıştı. Bunu zorla yapıyordu çünkü o bu sıkıcı,resmi takımları giymekten kesinlikle nefret ederdi. Louis'yi beklemek ise bir ömür gibiydi. Neredeyse her saniye durup durup kolundaki saate bakıyor,büyük salonun içinde daireler çizip duruyordu ama o bir türlü hazırlanamamıştı.

"Louis,hadi geç kalacağız. Çabuk ol."

"Bana beş dakika daha ver." Harry oflayarak beklemeye devam etti. Gerçekten ne yapıyordu da bu kadar uzun sürüyordu?

Sonunda Louis merdivenlerin başında göründüğünde Harry neden bu kadar beklediğini anlamış oldu. Giyinişi bir veli toplantısına hazırlanan bir çocuk yerine hayatının en önemli davetine giden biri gibiydi. Saçlarına papatyalar tutuşturmuş,hatta biraz sim bile dökmüştü. Üzerinde ise hafif transparan,şirin beyaz bir gömlek vardı. Dizlerinde biten kot şortunun kenarlarında ise saçlarındaki gibi küçük papatya desenleri bulunuyordu. Tüm bunların altına beyaz spor bir ayakkabı,onun içine ise kenarlarında pembe kalpler olan bileğinin biraz üstünde biten bir çorap vardı.

"Tatlı olmuş muyum babacığım?"

"Sen şey-" Harry'nin gözü nedense o çoraplara takılıp kalmıştı. Bir de saçlarındaki çiçeklere.

"Aaa nasıl yani?" Louis gözlerini kocaman açarak dehşetle Harry'e baktı ve koşarak merdivenleri çıktı. Harry büyük bir kafa karışıklığıyla salonun ortasında bırakılmıştı.

Biraz sonra Louis elinde bir kravatla geldi ve onu aceleyle Harry'nin boynuna doladı.

"Kravatsız asla bu evden adımını bile atamazsın!"

"Biraz abartı olmadı mı Louis?"

"Asla." Louis dikkatli bir şekilde Harry'nin kravatını bağlarken Harry oracıkta nefesini tutmuş bir şekilde onu bekliyordu.

Okula geldiklerinde Harry neden bu kadar hazırlandıklarını anlamış oldu. Gwen Louis'ye para vermek konusunda cimri olabilirdi ama ona göre kesinlikle çocuğunu en pahalı okula göndermesi gerekiyordu. Bu yüzden de buradaki herkes aşırı zengindi ve üzerlerinde zengin olduklarını daha da göze çarpar hale getirmeye çalıştıkları kıyafetler vardı. Yani toplantı sadece bahaneydi. Ondan önce yaptıkları küçük kokteyl ise zenginlerin gösteriş töreni gibi bir şeydi. Harry bunu oldukça acınası bulmuştu. Bu ortam gerçekten de ona göre çok rahatsızlık vericiydi.

Louis'nin yüzünde ise güller açıyordu çünkü geldikleri andan itibaren bütün arkadaşlarının gözü Harry'deydi. Artık arkadaşları arasında en havalı olan oydu çünkü en genç ve yakışıklı babacığa o sahipti!

Hard CandyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin