"Haydi uykucu,uyan artık. Beni okula sen bırakacaksın." Harry Louis'nin sesini işittiği anda tekrar yatakta ters döndü ve uyumaya devam etti. Başı inanılmaz derecede ağrıyordu ve şu an tek istediği birazcık daha fazla uykuydu. Fakat Louis eğilmiş,Harry'nin yüzüne yaklaşmış,bir sonraki uyandırma hamlesi için bekliyordu.
"Eğer uyanmazsan seni öperim. Hem de dudaktan!"
"Lanet olsun."dedi Harry gözlerini anında kocaman açtığında. Louis ona bakıp alt dudağını dişlemiş bir şekilde sessizce kıkırdamaya devam ediyordu. Harry'nin uyandığına emin olunca zıplayarak odasına koştu ve Harry'e göre bu tabloda sorgulanması gereken birkaç şey vardı. Öncelikle sabahın bu saatlerinde nasıl bu kadar enerjik oluyordu? İkinci sorgulanması gereken şey ise her zıplayışında üzerinde küçük koyunlar olan gri pijamasının altından hafifçe titreyen poposuydu.
Yatağı boştu çünkü Gwen yine her zamanki gibi koşuya falan çıkmıştı. Harry için bu kesinlikle sorun değildi. Asıl sorun genellikle onunla aynı yatakta yatmaktı. Aslında bakılırsa en az sevgili oğlu kadar problematikti. Pardon,ondan çok daha fazla problematikti. Hayatında en önem verdiği şey platin sarısı saçlarının dibinin gelmemesiydi. Aynı zamanda geri dönülemez bir şekilde madde bağımlısıydı ve bu da onu bir kaybeden yapıyordu. Kariyerinde yüksek adımlar atan arkadaşlarının arkasında o bütün gün saçlarıyla uğraşıp yeni kozmetik ürünlerini deniyor,kendine birkaç iğne batırıp etrafına ölü kelebekler saçıyordu. Yine de ailesinden ona kalma yüksek miktarda parası,sahip olduğu çevreden dışlanmasına engel olacak kadar göz alıcı yalanları vardı.
Harry o sabah yine her sabah yaptığını yaptı. Banyoya girdi ve aynanın karşısında dişlerini fırçalamaya başladı. O sırada Louis pofuduklu pembe terlikleriyle ses çıkarta çıkarta ağzındaki diş fırçasıyla yanına kadar geldi.
"Börödö nö yöpöyörsön börösö bönöm baönyom." Harry ağzındaki diş fırçasıyla zorlanarak konuşmaya çalıştı.
"Börödökö aö-aöyna-" eğilerek ağzındaki macunu tükürdü ve hızlıca geri kalktı. "Buradaki ayna beni güzel gösteriyor."
Harry ağzını tamamen temizledikten sonra derin bir nefes aldı ve sakin bir şekilde konuşmaya başladı. "Louis,bu evin kuralları var ve sen de buna uymak zorundasın."
"Ne zamandan beri?"alaycı sesiyle birlikte kaşları yukarı kalktı.
"Ben geldiğimden beri."
"Babacığım size daha önce kaç kişinin kurallar koymaya çalıştığının ve başaramadığının hikayesini anlatabilirim ama ne yazık ki öyle bir şey yok çünkü buraya gelen kimse kural koymaya çabalamadı bile. Siz de çabalamayın."Uzanarak diş fırçasını Harry'nin diş fırçasının yanına yerleştirdi. Bu zafer demekti.
Harry vücudunu Louis'ye doğru döndürdü ve devam etti. "Belli ki şimdiye kadar kimse sana babalık yapmamış Louis ama ben yapacağım."
"Kimse bana babacıklık da yapmadı. Onu da yapar mısınız?" Louis'nin dudağının kenarları sinsice yukarı doğru kıvrıldı ve gözlerindeki şeytani parlaklık da buna eşlik edince Harry sinirden tüm damarlarındaki kanın çekildiğini hissetti.
"Lanet olsun ben senin annenle evliyim benimle şöyle konuşma!"dedi sıktığı dişlerinin arasından. Louis kimseden çekinmeyen biri gibi görünebilirdi ama yüksek seslerin onda yarattığı bir etki vardı. Sanki derisini onu koruyamayacak hale gelene kadar inceltiyor,kendini güvensiz ve korkmuş hissetmesine neden oluyordu. Gök gürültüsünden korkma nedeni de buydu aslında.
"Gerçek annem değil."
Harry Louis'nin diş fırçasını alıp ona doğru uzattı. "Al şunu ve de çabuk hazırlan. Bütün gün seni beklemek istemiyorum." Louis gözlerinin dolduğunu hissedebiliyordu. Eğer Harry ona bir şey daha söylerse gözlerinden seller akacak gibiydi. Bu yüzden kendini ağlamamak için sıktı ve Harry'nin de bunu fark etmemesi için başını hafifçe öne eğerek titreyen parmaklarıyla fırçayı elinden aldı.
"Özür dilerim babacım." Ne yazık ki bu çocuk Harry'nin az önce sinirden kaskatı olmuş kalbini saniyeler içinde yumuşatmayı iyi biliyordu. Harry Louis'nin yüzünü tamamen görmek için onun karşısına diz çöktü. Louis'nin gözlerinin etrafı nemlenmişti ve elleriyle tişörtünün ucunu çekiştirip duruyordu. Bu sırada gözleri yerdeydi ve dişleri sertçe alt dudağına geçirilmişti. Harry gerçekten bu görüntüye karşı bu kadar zayıf olabileceğini tahmin etmemişti bile.
"Önemi yok,sadece akıllı bir çocuk olmanı istiyorum." Büyük kollarını küçük gövdesine dolayarak ona hafifçe sarıldı. O gerçekten kır çiçekleri ve yine biraz da hindistan cevizi gibi kokuyordu. Bu sırada Harry'nin gerçekten arabasını hızlı sürmesi gereken bir yol vardı çünkü okula yetişmek için iyice zaman kaybetmişlerdi.
Okula geldiklerinde ise kesinlikle farketti ki hızlı sürmesine hiç de gerek yoktu. Çünkü sadece birkaç dakikalık bu yer,yürüme mesafesiyle en fazla on dakikaydı ve her sabah okula yürüyerek giden Louis bu sefer nedense(!)Harry'nin onu arabasıyla bırakması konusunda fazla ısrarcı olmuştu.
Harry daha şimdiden bu yerden sıkılmaya başladığını hissedebiliyordu. Neyseki onun için yeni birileriyle tanışmak hep kolay olmuştu. Bir ara koşuya çıktı sonra çevredeki yeni yerleri keşfe çıktı. Birkaç tane güzel kafe buldu. Kafenin sahibiyle çaresizce bir diyaloğa bile girdi. Belki de buraya gelmeyi kabul etmemeliydi. Neyseki en fazla birkaç ay sonra gidecekti. En azından o öyle umuyordu.
Eve geldiğinde akşam olmuştu bile. Louis çoktan odasına çıkmıştı. Gwen ise üzerindeki saten sabahlığıyla yayıldığı koltukta televizyon izlerken bir yandan sigarasını içiyordu.
"Yemeği kaçırdın." gözlerini televizyondan bir an bile ayırmadan söyledi.
"Evde sigara içmemelisin. Senin on yedi yaşında bir çocuğun var."Harry ona doğru uzandı ve elindeki sigarayı çekerek aldı. Masadaki onlarca sigara çöpüyle dolu küllükte söndürdü. Bu uzun bir süreden sonra Gwen'in dikkatini televizyondan ayırmasına neden olan tek şey olmuştu.
"Ne olmuş yani? O üst katta." Paketine uzanarak bir sigara daha çıkardı ve dudaklarının arasına koydu. Harry artık pes etti ve kolundaki saatine baktı. Louis'nin uyku saati neredeyse gelmişti. Belki yukarı çıkıp ona bir iyi geceler derdi.
Louis'nin üst kattaki odasının kapısı renkli yıldız çıkartmalarıyla,simli ve kocaman bir 'Louis' yazısıyla,isminin yukarısına yapıştırılmış bir prenses tacıyla süslüydü. Böyle oldukça kalabalık görünüyordu. Harry kapıyı tıklattığında Louis kapıyı kulağında telefonla,ona uzun gelen lila rengi pijamasıyla açtı. Pijamasının rengi pembe telefon kabıyla tezatlık oluşturuyordu. Saçları ise dağınıktı. Önüne gelen perçemlerini birkaç arılı,kelebekli,çiçekli küçük tokalarla tutuşturmuştu. Sonuç karmakarışık bir görüntüydü.
"Kapatmalıyım Agnes."dedi telefona. "Ben de seni öpüyorum."telefona sesli bir öpücük gönderdikten sonra kapattığı telefonunu yatağa fırlattı.
"Louis ben-"
"Acil durum babacım!"öyle büyük bir telaşla söylemişti ki Harry bir an gerçekten korkmuştu.
"Ne oldu?"
"Önce içeri girin." Kendi yatağının üzerine oturduktan sonra yatağının üstündeki çeşitli renklerdeki giysiyi top haline getirip yere fırlattı ve Harry'e oturması için işaret etti. Gerçekten de dünyanın en toplu odası sayılmazdı. Harry'nin kafasını kurcalayan ise az önceki kıyafet yığının içinde gördüğü birkaç tane renkli ve dantelli külottu.
"Bella kendine yeni bir kedi almış. Candice ise geçen gün kendine bir kedi yavrusu aldı! Artık kedisi olmayan tek havalı çocuk benim. Bu nasıl olur? Anneme yıllardır ısrar ediyorum fakat o kedi tüylerinden nefret ettiğini söyleyip duruyor. Onu ikna etmen gerek. Yoksa hayatım biter." Harry gerçekten bunun ciddi bir sorun olacağına inandığını kabullenemiyordu.
"Tamam,şansımı denerim."
Louis'nin yüzünde hemen tatlı bir gülümseme belirdi. Kollarını açıp Harry'e sarıldı. Ne yazık ki elleri birbirine kavuşmuyordu bile çünkü gerçekten incecik ve kısacık kolları vardı. Başını Harry'nin göğsüne yasladı ve orada birkaç dakika hiçbir şey demeden bekledi. Harry ise boşta kalan elleriyle ne yapacağını bilmiyordu. Gözlerini göğsüne yaslanmış güzel bir yüzün pembeleşmiş yanaklarından başka taraflara çevirmeye çalıştı.
"Bence sen dünyanın en iyi babacığısın!"
![](https://img.wattpad.com/cover/139883454-288-k3853.jpg)