Adım seslerini duyduğunda Louis nefesini tuttu ve kucağındaki yastığa tırnaklarını sertçe geçirerek beklemeye başladı.
"Bu saatte burada ne yapıyorsun?" Duyduğu sesle birlikte yerinden sıçrayacak gibi olsa da kendini son anda toparladı ve tuttuğu nefesini geri verdi.
"Şey...Nick bana korku filmi izletti." Dişlerini alt dudağına geçirdi ve Harry'nin buna gülmemesini umdu. Ve neyseki gülmedi de. Odanın diğer ucuna giderek Louis'nin görüş alanından çıktı ve sonra adım sesleri yaklaşmaya başladı.
"Öyle mi?" Harry koltukta yanına yerleşirken neredeyse fısıldar gibi konuştu. "Peki bu filmde uzaylılar var mıydı?"
"Evet,başka dünyadan gelen canavarlar vardı." Acaba bu onun yaşındaki birinin korkmasını gerektirecek kadar korkutucu muydu diye düşündü Louis. Olmadığını tahmin etti. Onun yaşındaki insanlar kesinlikle böyle şeylerden korkmazdı.
"Biliyor musun? Ben de onlardan biriyim." Harry'nin söylediği söz üzerine Louis'nin gözleri kısıldı ve ona meydan okurcasına bir bakış attı. "Uzaydan gelen bir canavarım. Gerçekten. Dünyaya sadece senin o güzel kıçını becermek için geldim." Harry yüzünde küstah bir sırıtışla Louis'nin yüzüne uzanarak yüzünü boynuna gömdü. Dudakları altındaki güzel tene ısırıklarla karışık öpücükler bırakmaya başladı.
"Hayır,sen...Sen sadece...Ah..." Harry onu koltuğa doğru yatırırken Louis bu kadar çabuk pes etmiş olmamayı isterdi.
"Üzerindeki Nick'in tişörtü mü?"Harry'nin gözleri Louis'nin tişörtünü incelemek için kısıldığında elleri de bir yandan o tişörtten kurtulmaya çalışmakla meşguldü.
"Tişörtünü beğendim ve aldım. Benim evimde kalıyor. Sanırım bu kadarı hakkım." Louis Harry'nin kıskanıp kıskanmadığını merak ediyordu ama bunu soracak cesarete sahip değildi. Bunun yerine gözlerinden okumaya çalıştı ama ifadesi hiçbir ipucu vermiyordu.
"Ne düşündüğünü biliyorum."dedi Harry yüzünü Louis'nin yumuşak karnına gömmüş,oraya her cümle arasında küçük öpücükler verirken. "Kıskandırmamı gerektirecek bir durum yok. O sana dokunamaz. İstese bile sen izin vermezsin çünkü bana ait olduğunu biliyorsun."
"Kısa süreliğine." Louis Harry'nin bu cümlesini duyup duymadığını merak etti. Ne de olsa o gözlerini dayanılmaz kısa şortuna dikmiş,onu çıkartmak için uğraşıyordu.
"Hiçbir şey sonsuza kadar sürmez." Harry Louis'nin bacaklarının arasına yerleşmek için dizlerinden tutup onları nazikçe iki yana ayırdı.
"Ama sen bana sonsuza kadar dedin. Sonsuza kadar benden başka kimse sana dokunamayacak dedin." Louis üzerinde sadece çocuksu bir külotlayken söylediği cümlenin düşündüğü kadar ciddi durup durmadığını merak etti.
"Buna inanmamalıydın."
Louis için Harry gerçekten de dünyanın en güzel babacığıydı. Her zaman parlayan gözlerini Louis'nin üzerinde şehvetle gezdirirken,büyük ellerini üzerinde dolaştırırken,her bir parçasına tapar gibi dokunurken ve onu istediği gibi kontrol ederken,ona istediği gibi sahip olurken,onu korurken ve güvende hissetmesine neden olurken...Kısacası tüm bu zamanlarda güzeldi. Canını acıttığında bile bu Louis'yi sadece heyecanlandırıyordu. Oysa şimdi doğru olmayan ve Louis'nin canını gerçekten acıtan bazı şeyler vardı.
"Babacım..." Harry başını öpmekle meşgul olduğu tenden kaldırarak Louis'ye baktı. "Babacım istemiyorum."
"Bedenin öyle söylemiyor." Louis külodunun içinden belirginleşmeye başlayan sertliğini farkedince kızarmaya başladı. Bir süre Harry ne diyeceğini düşünür gibi sadece Louis'ye baktı. "Bana tavır almaya mı çalışıyorsun? Yaptığın şey bu mu?"