O günden sonra 2 hafta geçmişti. Yüzük bir daha parmağımı acıtmamış sesini de duyurmamıştı. Varlığından rahatsız olsam da arada görünmez olup varlığını unutturuyordu. Zaten ağır degildi. Her an içindekinin yanımda olduğunu bilmek kötü hissettirse de şu an elimden bir şey gelmiyordu. Volkan ve Alya kendilerini kimseye göstermiyor, köşklerinde duruyorlardı. Onlarla o günden sonra konuşmamıştık.
Yüzüğü defalarca çıkarmaya çalışmıştım. Hatta yeri gelmişti bıçakla parmağımı kesmeye çalışmıştım ama olmamıştı. Etrafında bir kalkan çıkmıştı.
Şimdi de ders bitmişti ve bize ayrılan tekli odalardan kendi odamdaydım. Melissa'nın kedisini seviyordum. Bacaklarımın üzerine kıvrılmıştı , mırıl mırıl uyuyordu. Ben de tüylerini okşuyordum. Bembeyaz tüyleri o kadar güzel duruyordu ki içim kıpır kıpır olmuştu. Bu his çok güzeldi. Keşke benimde bir kedim olsaydı. Onu da böyle severdim. Hatta elini yüzünü mıncırırdım. Gülümsememe engel olamadım.
Kapı tıklatıldı ve içeri Kaan girdi. Bildiğim kadarıyla onun dersi vardı. Ekmiş miydi?
"Tek bir dersi bile ekmeyen Kaan TUNA , dersi mi ekti?" Yüzüne sıcacık bir gülümseme ekledi. Kahverengi gözleri ışıl ışıldı."Kayra Hoca seni çağırıyor. Yenilere parrlarla iletişim konusunda yardım etmeni istiyor. Beni de çağırdı haliyle." Tekrar gülümsedi ve kucağımdaki meleğe baktı.
"Melek , ismini gerçekten hak ediyor." gülümsedi ve yanımıza yaklaştı. Birden yüzü düştü. "Beyza da geliyor."
Tepkisiz kalırken yavaşça Melek'i dizlerimden kaldırıp yatağıma bıraktım. "Sevgilinden bashederken yüzünün düşmesi çok tuhaf."
Tebessüm etti ve kapıyı benim için açtı. Siyah kotumun cebinden anahtarı çıkarıp kapımı kilitledim.
Bahçeye çıktığımız zaman çimlerin kokusunu içime çektim. Saat 4 olmasına rağmen güneş tepedeydi. Beyza'nın ciyaklayışını duyarken gözlerimi kıstım.
"Sevgilim! Nerede kaldın! Hadi!" Adımlarımızı hızlandırırken yaklaşık elli öğrenci ve Kayra Hoca'nın bulunduğu alana doğru koştuk.
"Hoşgeldiniz çocuklar. Hadi yanıma gelin de başlayalım artık." Hızlıca yanına geçtik. Kayra Hoca kolundaki ipe dokunurken ip parıldadı ve yanında parrı Kao belirdi.
"Gördüğümüz üzere bu parr bana ait bir su parrı. Adı kao ve o bir Fil görünümünde. Parrlar genelde vahşi değildir fakat korkmuş ve asi parrlar elbet vardır. Eğitilebilirler haliyle. Yanımdakiler 3. sınıf öğrencilerimiz. Size nasıl daha iyi iletişim kurabilirsiniz onlardan bahsedecekler. Iyi vakit geçirin çocuklar. 6 da sınıflarda olun."
Ben hariç bütün 3. sınıflar parrlarını çıkarırken ben kenara geçip Kaoyu sevmeye başladım. Bu dev fil gerçekten çok dost canlısıydı. Sol elime baktığımda yüzüğün orda olmadığını gördüm. Gözlerim dev gibi açılırken Kaan da bunu fark etti ve bana seslendi. Kaan'ın hava elementini temsil eden parrı gri panter Aj de bana bakarken aniden bakışları değişti. Kao'nun da geri çekilip irkildiğini görürken bakışlarımı elime çevirdim yüzük oradaydı. Yüzüm düşerken bahçedeki bütün parrların diz çöktüğünü gördüm. Herkes şaşkınlıkla çevresine bakarken Kaan gözlerimin içine bakıyordu.
Birkaç saniye sonra Hepsi ayağa kalkarken yüzüğün rengi değişti. Lacivert?
"Gerçekten az önce benim güzelim parrım Sıfır'a boyun mu eğdi?" Tiksinen bir ifadeyle bana bakan Beyza gözlerini sevgilisine çevirdi. Kaan durmuş yüzüğe öfkeyle bakarken dikkati Kayra Hoca'nın bağırışıyla dağıldı. "Asel!Müdürün odasına!"