🍂21

3.9K 298 15
                                    

Gözlerini zar zor açtı genç adam, her yeri ama her yeri ağrıyordu. Olanları düşündü, aslında rüya olmasını diledi. Çünkü böyle olmasını istemiyordu. Şu an her an gelebilecek kişilerin olmasını istemiyordu. Bir sürü şey yapacaktı, öyle söyleyecekti ona. Böyle kendisinden nefret etmesine izin vermeyecekti.
Bir anda korkuyla doğruldu, canı acımıştı ama bunu umursamıyordu.
"Kerem. K-kerem"
"Evet?"
"Gitmeliyiz buradan. Lütfen."

Genç adam umursamazca bakıyordu.
İçinde hala ona karşı kızgınlık vardı. Onu bulduğu için mutluydu ama sinirliydi.
"Neden?"
Göz teması kurmak garip geliyordu. Yani özlemişti onları ama, altı sene sonra görmek çok farklı hissettiriyordu.
"Her şeyi anlatacağım ama bana inanmalısın. Lütfen bana inan. Yalvarırım."
Bir şey demedi.
Sustu ve sadece baktı.
Şimdi kuruyordu göz teması. Tam o renkli gözlere bakıyordu.
"O adam, yani
Sustu bir süre.
Derin nefes aldı.
Babam. Beni senden ayırdı, her şeyi o yaptı. Beni farklı biri yaptı. Değiştirdi, ismimi bile.
Benden istediği bir şey vardı, onun yerine geçmek. Öyle işlerin içinde olan adamlar yerlerine birilerini bırakmak isterler. Hala adları duyulsun diye.
Belki de bu yüzden beni öldürmedi.
Sırf bu yüzden.
Senin yanına gelmeme asla izin vermedi. Zaten senin için ölü biriydim. Hep reddettim. Onun işlerini yapmayı reddettim.
Bir yıl önce öldü. Bilmiyorum, insan neden babası öldü diye sevinirki? Ben sevindim!
Sevindim.
Artık sadece ölmediğimi bilmen gerekiyordu ama öyle olmadı.
O adam, peşlerimize adam takmış. Ölürken bile bana rahat vermemek için. Eğer o adamlardan biri, beni seninle beraberken öldürürse iş bitti para alacaklardı.
Sorun şuydu ki biz birbirimizden uzaktık. Ama o adamlar görevinden çıktıklar, bu sefer bizi yan yana getirip öldürmeye çalıştırlar. Aslında sadece biz yan yana gelince olacaktı.
Ama para için bizi bir araya getirmeye çalıştılar.
Şirketteki çevirmeni öldürdüler. Çünkü senin bu işi yapacağını biliyorlardı. Sonda arkadaşın sayesinde sende bu işe geldin. Benim şirketime.
O ilk karşılaşma.
Çok zordu. Görkem gibi olmak. Sana bakarken Görkem gibi davranmak. Amaçlarına ulaşmışlardı, biz beraberdik, öldürebilirlerdi. Paralarını, sanki onlar planlamamamış gibi, biz kendimiz bir araya gelmişsiz gibi alacaklardı. Ama bizi öldüremediler. Buna izin vermedim!"

"Onlara ne yaptın?"
"Salih Abi işlerini bitirdi. Babamın yanında çalışıyordu başta. Ama oda aşkı yaşamıştı, bu yüzden beni anlıyordu. Bana yardım etmeye başladı. Ama hala biri var, o lanet olasıca parayı almak için bizi öldürmeye çalışan biri. Sana zarar vermesine izin vermem. Asla! Şimdi buradan gidelim."
"Nasıl oldu?"
"Ne?"
"Sırtındaki yaralar?"
Yutkundu genç adam. Acısını hatırladı.
"Babam."
"Çok acıdı mı?"
"Kalbime yaptıklarından daha çok acıtmadı."

Ayağa kalktı genç adam. Yüzü yaralar ile doluydu. Ama artık acısını hissetmiyordu sanki. Harakete geçmesi gerektiğini biliyordu. Hemen odasına doğru gitti. Bir süre sonra geldiğinde tekrardan Görkem olmuştu.
Lensler.
Takım elbise.
Bakışlar.
Kerem sanki hiç o Tuna değilmiş gibi hissetti. Gözlerini kenetledi ona,
Onlar lens. Onların altında farklı iki göz var.
Diye geçirdi içinden.
Bakışları yine sert ve delici olmuştu. Çünkü öfke doluydu. Sevdiğine zarar vermek isteyenlere öfke doluydu.
"Her yerde olabilir. Salih abiyi aradım. Gideceğimiz yere gelecek. Zaten tek korumam o."

Çok ciddiydi, korkuyordu sanırım. Ceketinin önünü açtı ve saçlarını arkaya doğru savurduktan sonra kapıya doğru gitti. Peşinden de Kerem geliyordu. Her şeyi biliyordu artık. Onun hiçbir suçu olmadığını. Ama içinde hala sinir vardı. Bunu umursamadı. Aşkı yüzünden öldürülmek istemiyordu. O önden havalı bir şekilde giderken oda peşindeydi. Gözleri çok fazla kızarmamış olmasını diledi. Ama bütün gücü yerinde olduğu için mutluydu.
Önden gidenin Tuna olduğunu düşündü. O Görkem değildi. Tuna'ydı.
Ufak bir tebessüm etti.
Onun hızına ulaşmak için biraz hızlandı. Sonra birine çarptı. Omzu biraz acımıştı. Tam özür dilemek için kafasını kaldırdığında ona doğru bakan Tuna'yı gördü.
Daha çok Görkem'i, o bakışları alev gibiydi. Tuna böyle değildi.
Çok sinirli gözüküyordu, Tuna sinirlenmezdi fazla.
Kendisine çarpan kişinin yakasına yapıştı.
Şaşkınlıkla gözleri açıldı. Sadece yanlışıkla çarpmış biriydi. Ama o fazlasıyla delici bakıyordu. Sanki öfke kusuyordu. Bir yumruk yapıştırdı.
Bağırdı.
"Ben! Bu! Çocuk! Zarar! Görmesin! Diye! Hayatımı! Bir! Kenara! Attım!
Vurdu.
Bir daha.
Ve bir daha.
"Altı sene sadece o iyi olsun diye uğraştım! Ona zarar veremezsin!"

Yakasından tuttu Tuna'nın. Onu kendisine çekmeye çalıştı. Daha fazla birine zarar vermesini istemedi.
"Yeter! Zarar vermeyi bırak!"
Bıraktı, ileri doğru hızla yürümeye devam etti. Gömleğinin yakasını düzelti. Hala sinirliydi. Öyle öfkeli bakıyordu ki, bir bakış bile insanı korkutabilirdi.
Kerem şaşkındı, Tuna'nın hayatta böyle biri olabileceğini düşünmezdi. Asla.
O bebek gibi biriydi.
Komik.
Eğlenceli.
Nerede çocukça bir şey varsa yapardı. Hayatı boyunca böyle olacağa benziyordu.
"Görkem?"
Cevap vermedi, sinirli bir şekilde yürüyordu hâlâ.
"Görkem?!"
Daha sert bir şekilde söyledi şimdi.
Ama yine bakmamıştı.
"Görkem?!"
Yine bakmadı.
"Tuna!"
İşte şimdi durmuş ve arkasını dönmüştü.
"Sana ne yaptılar böyle?"
Sert bakışları Kerem'i buldu.
Görkem gibiydi. Bu o çocuksu Tuna değildi.
"Ne mi yaptılar?! Senden ayırdılar! Benliğimi değiştirdiler! Beni öldürdüler! Tuna olan beni öldürdüler. Beni Görkem yaptılar.
Kollarını iki yana açıp kendisini gösterdi.
Seni benden aldıklar! Ve hala almaya çalışıyorlar!"

"Alamayacaklar."
Yumuşamıştı hemen. Öfkeli yüzü sakinleşmişti. Kahverengi lenslerin ardından o gözler gözükmüştü sanki. Çünkü şimdi Tuna gibi bakıyordu.
Sessiz.
Ve masum.
"Çok umutsuzsun. Gel moralini düzeltecek bir şeyler biliyorum."
Güldü genç adam. Hatırlamıştı, bu ona ilk portakal suyunu ısmarlamadan önce söylediği kelimelerdi. Gülümsemesini saklamak istedi, hala ona karşı rahat olabileceğinden emin değildi.
Kalbine doğru gelen sıcaklığı hissediyordu, bunu hissetmeyeli altı sene olmuştu. O gözlere bakmayalı.
İkisi de bir şey söylemeden yürümeye devam etti.
Tuna hala sinirli hissediyordu kendisini. Ona zarar verebilme ihtimali bile deli ediyordu onu.
Ne de olsa tüm hayatı boyunca bunun için uğraşmıştı.
Onun için...
O yaşasın diye...
O gülebilsin diye... Gerçek bir gülümseme oldu mu bilmiyordu ama gülmüştü. Bazen hayat unutturuyordu. Ölen sevgilisi de olsa.
Her zaman onun için uğraşmıştı. Her zaman ama her zaman.
Şimdi izin veremezdi, ona zarar vermelerine asla izin vermeyecekti. Gerekirse gerçekten ölecekti ama buna izin vermeyecekti.

~Tıpatıp~ •bxb•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin