Sıradan bir cuma günüydü. Ben, lise son sınıf öğrencisiydim. Kısaca, kolejde burslu okuyan bir eziktim. Evet, yanlış duymadınız. Ezik. Telefonum bile ikinci eldi. Üniformamı giydiğimde Saçlarımı çabucak arkadan bağladım. Daha sonra parfümcüden aldığım kalem parfümden sıktım. Biraz da ruj sürdüm. Çantamı da alarak odamdan çıktım. Tam kapıdan çıkıyordum ki:
"Kızım, gel kahvaltı yap. Sana yumurta pişireyim. Aç gitme." sesiyle duraksadım. Annemdi bu. Ve o şefkatli sesiyle. Ama acelem var.
"Geç kaldım anneciğim." diyerek ayakkabılarımı giymeye başladım. Bu spor ayakkabıları beş ay önce indirimden aldım. Tamı tamına otuz lira. Ama gayet rahat. Kenarında az bir yırtık var ama kim fark edecek? Annem yanıma geldi ve cebinden yirmi lira çıkarıp bana uzattı:
"Ela'm, okulda aç kalma emi. Kafan çalışmaz sonra."
"Sağ ol anne" diyerek yanağından öptüm. Daha sonra da yürümeye başladım.
"Ela, bana bak!"
Off! Abim. Yakalanmıştım yine. Kesin makyajımı kontrol edecek. Farkettirmeden elimi ağzımı götürdüğümde bağırdı:
"Silme o ağzını, bana dön."
Abime baktığımda kaşlarını çattı. "Kız bu dudaklarına ne sürdün sen? Okumaya mı gidiyorsun başka şeye mi? Belli değil."
Çantamdan ıslak mendili çıkararak ağzımı silerken annem kapıda göründü.
"Eren, gitme kızın üstüne. Genç o."
"Annee! Bu kız benim bacım ve onu korumak bana düşer. Genç diye her istediğini yapamaz." dedikten sonra abim bana sert bir bakış attı:
"Şimdi git okuluna. Sana takılan olursa da bana söyle. O herifin ağzını burnunu dağıtayım."
"Tamam abi." dedikten sonra yoluma devam ettim. Abim çok kıskançtı. Bıkmıştım ondan. Makyaj yapmama kızardı, eve erken gelmek zorundaydım. Arkadaşlarım okul çıkışı yemeğe giderken ben abimden izin almak zorundaydım. Hatta bir hafta sonu, sınıf arkadaşımın doğum gününe birlikte gitmiştim. Sosyal medyadaki arkadaşlarımı devamlı kontrol edip beni sorguladığı için hesabımı kapatmıştım. Fakat gizli bir hesabım vardı tabii. Abimin eski sevgilisi, sırf bu kıskançlığı yüzünden ayrılmıştı."
Okula hızlıca girerken biriyle çarpıştım.
"Kızım, dengesiz misin sen? Ezik."
Allah'ım, Tan bu. Babası kolejin sahibi olduğu için kendini buraların ağası ilan etmişti. Bir grup zorbayla takılırdı. Okulda kimse ona karşı gelemezdi. Arkası güçlüydü.
"Kızım, cevap versene. Niye çarpıyorsun bana?"
Tan'ın yanındakiler kahkaha attı. Komik bir şey varmış gibi. Kendimi toparladım.
"Özür dilerim, istemeden oldu."
Kızlardan biri yanımıza geldi ve elini Tan'ın omzuna attı. "Yaa Tan, affet şu eziği. Zaten ezik, bir de biz ezmeyelim yazık."
Tan, bana döndü. "Bak kızım, bir daha bana çarparsan ben de seni çarpar, kare köküne ayırırım. Şimdi kaybol gözümden."
Cevap vermeden uzaklaştığımda anırarak gülmelerini duydum. Salaklar, ne olacak? Bu Tan şerefsizine söyleyecek çok sözüm vardı ama, durduk yere bela almayayım başıma. Zaten karnım aç. Bir şeyler yemem lazım. "
Kantine girdiğimde Nevra Teyze çay demliyordu. Beni görünce içten bir gülümsemeyle "Hoş geldin kızım." dedi.
"Senin o sıcacık tostundan isterim, ama çift kaşarlı olsun." dedim "çay da koyayım mı kızım?" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kukla
ChickLitGenç kız, psikoloğun odasına girdiğinde adam, eliyle otur işareti yaptı. Daha sonra da konuşmasına başladı. "Hoş geldin Ela. Kendini tanıtır mısın kısaca?" Genç kız telefondan başını kaldırdı ve muzipçe gülümsedi: "Bendeniz, Ela Şimşek. Gök gibi gür...