MERAK

4.6K 271 150
                                    

Bana güzelim deme. Sapık mısın nesin?" diye mesaj atıp onu engelledim ama aklım o kişiye takılmıştı. Beni nereden tanıyordu? Engeli kaldırsa mıydım? Soracak sorularım vardı ona. Boş ver kızım, sapığa bulaşılmaz. Uzak dur sen en iyisi.

"Ela, aç defterini kızım."

Mithat Hocanın sesiyle defterimi açtım. Hoca dikkatlice inceledi. Sonra bana döndü:

"Kafiye, hece ölçüsü, söz sanatları, hepsini bulmuşsun. Ana düşünceyi de bulmuşsun. Aferin Ela. Bu sınıfta en takdir ettiğim öğrencisin."

Mithat Hoca, daha sonra İrem'ün defterini kontrol etti. "Aferin İrem, sen de bulmuşsun." dedikten sonra sesini ciddileştirdi:

"Ela, bir daha İrem'e gösterme. Kendisi yapsın."

İrem'in yüzü düşmüştü. "Ama hocam, ben kendim..."

"Kendin mi yaptın İrem?" dedi Mithat hoca ciddi bir sesle.

"Hayır hocam, Ela yardım etti."

"Bir daha Ela'dan kopya çekme." dedikten sonra arka sıraya doğru yürüdü Mithat hoca.

"Kızlar, açın defterinizi."

"Hocam, ben yapmamışım."

"Niye yapmadın Ece? Bir daha olmasın. Seval, aferin sana. Yapmışsın."

"Ne demek hocam, görevimiz."

"Ecee! Sen niye yapmadın?"

"Dalgındım biraz."

"Ben bilirim o dalgınlığın sebebini."

İrem, arkasına dönüp bağırdı. "Bir susar mısınız artık?"

"Susarız susmayız sanane kızım?"

"Kızlaar, bu ne gürültü. Dönün önünüze." Mithat Hoca'nın bağırmasıyla herkes sustu. Ben de
telefonumu açtım. İlkay mesaj atmış:

"Ders bitince kaçalım mı? Sıradaki ders Tarih. çok sıkıcı." Cevap yazdım:

"Olur, ama nereye gideceğiz?"

"Bana bırak orasını." diye cevap geldi. İlkay'la arada kaçardık böyle. Onunla zaman geçirmek o kadar güzeldi ki, anlatılmaz. İlkay benim en iyi arkadaşım.

"Hayırdır kanka, kimden mesaj?"

"İrem, dön önüne dedim ve telefonu sıranın üstüne koyup camdan dışarıyı seyrettim. Ağaçlar sonbaharın etkisiyle sararmıştı. Rüzgar yerdeki yaprakları savururken, iki kedi yavrusu onları yakalamaya çalışıyordu.

"Ela, tahtadakileri yaz kızım. Bugün dalgınsın." Mithat Hoca'nın sesiyle kalemimi elime alıp yazmaya başladım.

Zilin çalmasıyla defterimi toplayıp telefonumu çantama attım. İlkay yanımda belirdi ve o pozitif gülümseyişiyle konuştu:

"Haydi çıkalım Ela. Seni götürmek istediğim çok güzel bir yer var."

Onun peşi sıra yürüdüm. İlkay koşmaya başladı. Ben de peşinden koştum mecburen.

"İlkay, çok hızlısın."

"Yetiş bana."

Dışarıya çıktığımızda nefes nefese kalmıştık. İlkay bana döndü:

"Bugün çok güzel geçecek."

"Nereye gidiyoruz?" diye sordum. "Sürpriz," diye cevap verdi. Meraktan çatlıyordum.

"Yaa, İlkay nereye gidiyoruz? Söylesene." İlkay bana döndü ve "Denize gidiyoruz." dedi.

Gülerek yanıtladım. "Ankara'da deniz yok ki."

KuklaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin