27 - Final

7.2K 618 556
                                    

Bir haftaya yakın bir süredir Namjoon'un evinde bakım görüyordum, hizmetçiler bir yana o bile benim için sürekli etrafımda geziyordu fakat onunla kalmak istemiyordum. 

Utanıyordum çünkü.

Sevdiğim adamın beni bu haldeyken görmesi beni üzüyordu da, uzun zamandır şirketine gidemiyordum ve o da benim için gitmiyordu. Dosyaları getirtip yanımda çalışıyordu.

''Bir şeye ihtiyacın var mı hayatım?''

Kafamı iki yana sallayıp onu reddettikten sonra derin bir nefes alıp yanıma geldi ve yatağa oturdu hafifçe.

''Jungkook ve Taehyung sen gelmeden önce flörtleşiyorlarmış, bir hafta önce nişanlanmışlar.''

Gözlerim büyürken elimi koluna koydum.

''Sen ne yaptın?''

''Aslında... ilk önce bu konuyu bitirmesi için Jungkook ile uzun bir konuşma gerçekleştirdim fakat... işe yaramadı sanırım. Bu yüzden bende Taehyung'a anlattım.''

Ağzım açılırken nefesimi tutmamaya çalıştım çünkü ne zaman şaşırsam nefesimi tutmaya başlıyordum.

''Ne tepki verdi?''

''Ağladı, saatlerce. Sonra da çıkmak için izin istedi.''

''Şirketten ayrılmak için mi?!''

''Hayır güzelim, erken çıkmak için.''

Kafamı yana çevirip sinirle mırıldandım.

''O Jungkook'tan nefret ediyorum.''

Kısık sesle gülüp kafamı omzuna yasladı.

''Sakin ol bebeğim çünkü... Taehyung'un kuzeni Jungkook'un kolunu kırdı.''

Biraz yüzüne baktıktan sonra kahkaha atıp ttepkimi ortaya koydum.

''İyi oldu ona, az bile.''

''Açıkçası hala anlamıyorum nasıl kırdığını, kısa boylu bir şeydi oysa ki. Üstelik Taehyung'a çok benziyordu da.'' dedi yere bakıp şaşkın bir şekilde düşünürken.

Gülüp göğsüne sindim biraz, ardından Taehyung hyungu hatırlamam ile yüzüm düştü.

''Ama Taehyung hyunga üzülüyorum.''

''Biliyorum, sanırım onun da kardeş desteğine ihtiyacı var... hım? Üstelik Jungkook'u polise ihbar etti.'' diye mırıldandı yüzüme bakarken, göğsünden ayrılıp kapıyı işaret ettim.

''O burada mı?''

Kafasını sallayıp yorgun bir şekilde gülümsedi.

''O içeride ve senin gelmeni bekliyor.''

Heyecanla gülümseyip ellerimi çırptım.

''Beni ona götür!''

Kafasını iki yana sallayıp gülümsedi ve fısıldadı, ardından kahverengi kapıdan çıktı.

''Hayır bebeğim, bacakların daha iyi bir durumda. İçeriye sen geleceksin.''

Boş bir şekilde kapıya  bir süre baktım, ardından sinirle bağırdım.

''Benimle dalga mı geçiyorsun sen?!''

Sesim titremeye başlarken bir daha bağırdım.

''Namjoon buraya gelir misin?!''

Kapı açılmadı, sinirle örtüyü üzerimden atıp bacaklarımı hareket ettirmeye çalıştım.  Bacaklarımı hissedemiyor değildim, bazı kısımlar hariç hissediyordum fakat bir hareket yapmaya çalıştığımda canım felaket acıyordu.

Bacaklarımı indirmeye çalıştım, birkaç parmağımı hareket ettirip bacağımı biraz yana kaydırdım fakat acıyla karşılaşınca bacağımı tuttup ve yataktan sarkıttım. Diğer bacağımı da öyle yaptıktan sonra tedavide kullandığım dayanağı alıp iki elimle tuttum  ve adım atmaya çalıştım.

Adımlarım iki  üç adımdan öteye gidemedi, elimdeki dayanak büyük bir gürültüyle yere düşerken omzumun üzerine düştüm. Ardından hızlı adım sesleri işitildi sessiz evde.

''Jin iyi misin?! ''

Koşan kişi büyük ihtimalle Namjoon'du, sesi yaklaştıkça artıyordu.

Gücümün el verdiği kadar doğrulup kilidi tuttum ve çevirdim. Ardından sürünerek yatağa geri döndüm ve bedenim yerde kafam yatağın üzerinde durmaya başladım. Yanaklarım hızla ıslanıyordu, ne olurdu yani beni içeri götürseydi?

''Jin ne old-'' Namjoon kapıyı açak için çabaladı fakat açamadı. 

''Ne oluyor? Jin aç şu kapıyı!''

''İyiyim, dinlenmem gerek!''

Bunu başımdan gitmesi için söylememiştim, gerçekten dinlenmem gerekiyordu çünkü bacaklarım çok ağrıyordu.

''Kapıyı açmayı dene yoksa korumaları çağıracağım.''

''Namjoon yapamıyorum, acıyor.''

Sesim düz bir tonda çıkıyordu ama ağlamaya devam ediyordum. Adım sesleri uzaklaştı, ardından artarak geri döndü.

''Kapının yakınlardaysan uzaklaş, koruma kapıya ateş edecek.''

''Yakınlarda değilim!''

Önce büyük bir ses yankılandı, korkuyla yerimde kalırken gördüğüm siyah ayakkabılarla bir tekme atıldı ve ardından içeri Namjoon girdi.

''Beni korkuttun Jin.''

Kafamı diğer yana çevirdim, kırgındım biraz. O ise derin bir nefes verip sol elimi tuttu.

''İçeri gelmeni istedim çünkü bahçeyi süslettim. Seni içeriden alıp bahçeye çıkaracak ve... evlenme teklifi edecektim. Reşit oldun ve ben... bunu isteyeceğini düşündüm.''

Şaşkınlıkla ona bakarken ceketinin cebinden beyaz kutuyu çıkartıp açtı ve bana uzattı. 

''Burada edeyim o zaman, meleğim... ne olursa olsun yanımda olur musun? Ne olursa olsun bana güzel gülümsemeni sunup rahatlamamı sağlar mısın? Buradan çekindiğini biliyorum ama... benimle sonsuza kadar aynı evde yaşar mısın?''

 Gözlerim tekrar dolarken gülümsedim.

''Seni seviyorum.''

''Bu 'evet' demenin başka bir versiyonu mu?''

Kafamı sallayıp gülümsedim ve ona sıkıca sarıldım, o ise sol elimi tutup yüzük parmağıma yerleştirdi bundan sonraki en değerlimi.

Tabi, bu tatlı tekliften sonra siyah beyaz bir fotoğrafta sandalyeye oturacağım ve Namjoon'u arkama alarak fotoğraf çekileceğim aklıma gelmezdi. Yine de, bu salak koca adamla ve fotoğrafımızı evlerinin baş köşelerine asan oğullarımıza sahip olduğum için çok mutluyum.


...

Bu zamana kadar kitabımı okuyan, yorum yapan veya oy veren herkese çok teşekkür ederim. Sıcak yorumlarınızla beni çok iyi hissettirdiniz. Umarım başka kitaplarda yine karşılaşırız ve yine bu ilişkimiz sürer çünkü kafamda Bts üyeleriyle ilgili güzel kurgular var...

DADDY ISSUES   - NamJin-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin