Şebnem sabah erkenden çıkmak için hazırlanmıştı ama kızlara yakalandı.
"Senin bu saatte ayağa diken şey çok önemli olmalı."
"Ben- Aa, bugün biraz işim var. Daha sonra konuşsak, halledemez miyiz acaba?"
Kainat gülümsedi.
"Peki sence bu mümkün mü?"
"Değil mi?"
Almilla destek çıktı.
"Değil."
"Ama sizde yani, bir Şebnem Gürsoy kolay yetişmiyor sonuçta dimi? Sizce ben kendi mantığıma aykırı bir şey yapar mıyım? Yapmam. Neden? Çünkü Şebnem Gürsoy olmak bunu gerektirir."
"Yani?"
"Yani ben çıkıyorum."
Şebnem hızla kapıdan çıktı. Kaçtı desek daha doğru olur aslında ki ışık hızıyla yarışır gibi bir hali vardı. Sokakta yürürken ona dik dik bakan bir kaç genç gördü. Mahallenin serserileriydi belli ki. Normalde 'Ne bakıyosunuz be?' diye başlayıp canlarına okurdu ama acelesi vardı. Çağırdığı taksiye bindi. Taksi hareket edince köşede bekleyen Selim'de hareket etmişti. Fark ettirmeden süren bu yolculuk sonucu Şebnem ofis gibi bir yere gelmişti. Selim hemen ardında avını izleyen bir akbaba misali onu izliyordu.
Şebnem içeri girdi.
"Kolay gelsin, benim bir görüşmem vardı."
"Kiminle?"
"Özel bir kişi olarak değil de ben şirketin yüksek mertebeleriyle görüşmek istiyorum."
"Üzgünüm ama bu imkansız."
"Aa, ne demek imkansız? Bana bak sen, sen burda çalıştığından emin misin? Çünkü daha geçen gün Savaş Kılıç burdaydı ki kendisi benim çok yakınım olur."
Selim normalde çok dikkatli olurdu ama söz konusu Şebnem ve kendi merakıydı bu yüzden tedbir kelimesi bir anda aklından uçup gitmişti. Kısacası dikkati dağılmıştı ve tam anlamıyla bir ahmağa dönmüştü.
Farkında olmadan şirketin içine girmişti ve bekleme koltuklarına oturup bir dergiyle yüzünü kapattığını sanıyordu. Bu haliyle beceriksiz dedektifleri andırıyordu. Görünen o ki çok klişe filimler izlemişti çünkü Şebnem sinirle arkasını dönünce onu fark etmişti.
"Allah'ım niye peş peşe veriyorsun, sırayla versene! Kafam kadar sorunum oldu, ama yeter dimi? Bende insanım, bu da can yani sonuçta."
"Anlamadım?"
Sekreter kadına döndü.
"Anlama zaten. Sana demedim. Aslında sana çok şey diycektim de beceriksiz Sherlock'a dua et sen."
Tam ilerliyordu ki hırsını alamadı ve geri döndü.
"Ama seninle işim bitti falan zannetme, göstericem ben sana kim olduğumu ama önce infaz etmem başka bir kişi var, sıra sonra sana gelecek."
Kadın pek oralı olmadı. Ama ne yalan söyleyeyim bu iş hayatında yaptığı en büyük hataydı çünkü sinirli bir Şebnem Gürsoy'un üç kaplan gücüne sahip olduğunu bilmiyordu.
Şebnem Selim'in başına gelip öksürdü, farkında değilmiş gibi davranan Selim, Şebnem'in dergiyi çekmesiyle aptal aptal gülümsedi.
"Aaa, sende mi burdaydın? Ne tesadüf dimi?"
"Seni Savaş yolladı dimi? Kendini Mycroft sanıyor ve çakma Sherlock'unu göreve yolluyor ama bu nasıl bir ileri zekalılıksa karşısındakinin Moriarty olduğunu unutuyor, öyle mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Troublemaker (TAMAMLANDI)
Fanfictionİnatçı güzel Şebnem Gürsoy ve Küçük Bey Selim İnan...