Şebnem morali oldukça bozuk bir şekilde dergilere bakıyordu. Eve erken gelip babasıyla vakit geçirmek istemiş ama aldığı telefonla babasının erken dönmek zorunda olduğunu öğrenmişti. Tekin Bey kızının eve gelmesini dahi bekleyememişti.
Selim durmadan zile bastı ve kapıyı tıklattı. Şebnem şaşkınca ayaklandı.
"Bu ne be? Bu ne ya? Alacak mı var? Allah Allah."
Kapıyı açıp dik durmaya çalışan Selim'i görünce iç çekti.
"Ama sen... İşsiz misin sen ya? Gece gece. Ne var ne?"
"Şebnem."
Selim ağzını açtığı anda Şebnem kokuyu almıştı.
"Of, Allah kahretmesin seni, içmişsin sen. Onu anladık da burda ne işin var onu anlamadım."
Selim içeriye girdi. Ayakta duruyordu ve gayet net bakıyordu, sadece kafası karışık ve konuşması tuhaftı.
"Konuşmam gerek seninle."
"Konuşuyoruz ya işte."
"Ben çok, sinir oluyorum, Şebnem."
"Neye? Uçan eşyalara mı? Kafan o dereceye gelmiş çünkü."
"Sana. Sana sinir oluyorum. İnadıma inadıma o adamla yemeğe çıkıyorsun?"
Şebnem gülümsedi ve bilmemezlikten geldi.
"Hangi adamla?"
"Biliyosun işte! O Korkut denen şehir magandasıyla. Ne işin var ya? Savaş çıkarttıracaksın bana."
Şebnem Selim'in kafasının yerinde olmadığını ve saçmaladığını biliyordu ama anın tadını kaçırmayı hiç istemiyordu çünkü çok eğleniyordu.
"Sana ne peki bundan? Ben istediğimle yemek yerim."
"Hayır, efendim. Yiyemezsin! Benden başka kimseyle yemek falan yiyemezsin. İzin vermem."
"Sana ne?"
"Ne demek sana ne Şebnem? Sen benim ne hissettiğimi gerçekten ama gerçekten bilmiyor musun?"
Şebnem şaşırdı. İşler ciddi bir yöne gidiyordu ve Şebnem artık o kadar eğlenmiyordu.
"Anlamadım."
"Sen başkasın işte. Neyini anlamıyosun? Sarhoş olan benim ama düşünemeyen sensin."
Şebnem hafifçe gülümsedi ama sonrasında yüzü istemsizce gerildi.
"Selim-"
"Ne? Selim, Selim? Ne? Hep sen konuşuyorsun yeter ya! Bir kere de sus da karşındaki konuşsun. Şebnem ben..."
Şebnem elleriyle tökezleyen Selim'e uzandı. Aklı başından gittikçe gidiyor ve beyimiz yavaşça çöküyordu.
"Daha ayakta duramıyorsun bi de konuşmak istiyorsun. Önce düzgün içmeyi öğren ondan sonra gelip kapımda ahkam kes. Sevimsiz seni."
"Of Şebnem, bir söyletmedin."
"Neyi? Hadi söyle bakalım, neyi?"
"İzin ver bana. Kalbine sızmama izin ver ki nefes alabileyim."
Şebnem elleriyle Selim'i omuzlarından tutuyordu bir anda kafasını kaldırıp dağılmış Selim'e baktı.
"Selim... Sen bunu bu kadar çok mu istiyorsun? Yani... Seni sevmemi?"
Şebnem Selim'in sarhoş olduğunu biliyordu ama aynı zamanda bu anlarının en zayıf ve savunmasız anları olduğunu da biliyordu. Bildiği bir gerçek varsa o da sarhoşların yalan söyleyemediğiydi ve üstelik Selim sarhoş olur olmaz ilk onun kapısına gelmişti. Şebnem'in umutlanması hiç yanlış olmazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Troublemaker (TAMAMLANDI)
Fanfictionİnatçı güzel Şebnem Gürsoy ve Küçük Bey Selim İnan...