‘’Dünyaya siyahlar ya da beyazlar yoktur.Sadece ama sadece griler vardır.’’
Herhangi bir yabancı film izlediğinizde ,o filmin içerisine %90 ihtimalle FBI,CIA,ulusal güvenlik karışır.Yabancı filmlere meraklı olan herkes bu özel timler hakkında az ya da çok bir şeyler bilir.Ama Türkiye’deki filmlere ,kitaplara baktığınız zaman bu tarz şeyleri pek göremezsiniz.Çünkü istihbarat hep bir gizemdir bizim için.Sonuna kadar kapalı kapılardır.
O kapıyı açmaya başladığın an belaya bulaşacağını düşünür insan.Eh,pekte haksız sayılmazlar.
Ülkenin bütçesinin nereye gittiğine yakınıp duranlara şu an çok iyi bir cevabım vardı. Kesinlikle,teknolojiye gidiyordu.Şu an oturduğum deri koltuklara ,karşımdaki kocaman ekranlara ve muhteşem ses sistemine bakarak size bunu rahatlıkla söyleyebilirim.Elimi deri koltuğa sürerek ıslık çalıyorum.
-‘‘Baya iyi kazanıyorsunuz,değil mi?’’ yanımda oturan Ahmet bey gülümseyerek bana bakıyor.
-‘’İşimizi yapıyoruz ,paramızı alıyoruz.Herkes hakkı olanı alıyor burada.Peki sen?’’ kaşlarımı çatıp etrafı kokluyorum.
-‘’Burada bir yerde ben burjuvayım kokusu var sende alabiliyor musun?’’Oda kahkayı basıyor.
-‘’B o senin dediğin Ben burjuvayım kokusu değil Amazon.Bu ben zekiyim ,çünkü yaptığım işten para kazanabiliyorum,sonuna kadar da karlı çıkıyorum kokusu;sana da öneririm.’’ Hafifçe gülümseyip kafamı iki yana sallıyorum.Nasıl oluyor bilmiyorum ama bu adamın yanında garip bir biçimde rahatım.Yani karşı tarafta olduğunu biliyorsun,ama sana en dürüst davranabilecek düşmanının da o olduğunun farkındasın.
Kötünün iyisi.Ya da iyinin kötüsü.Bu iyi kötü kavramlarını nasıl değerlendirdiğimize göre değişir.Kim iyi kim kötü artık kimsenin bilemeyeceği bir şey sorarsanız.Ben ne kadar iyiyim ki size kötü diyeyim?
-‘’Her şey güzel de neden buradayız?’’ dememle ışıklar birden kararıyor,etrafımdaki ekranlar aydınlanıyor.Hızla yerimden kalkıp jackie chan dövüş pozisyonumu alırken ,Ahmet beyin sakince yerinde oturduğunu fark ediyorum. Hatta küçük bir gülümsemeyle sakin ol dercesine kolumu sıvazlıyor.
-‘’Rahatla,sadece küçük bir tanıtım izleyeceğiz;bu yüzden etraf karardı.’’ Diyerek beni yerime oturtturuyor.Açıkçası ne olur ne olmaz diye etrafıma bakınıyordum.
Fazla mı paranoyağım?
Saçmalama.
Koltuğuma gerilmiş vücudumu yapıştırırken Ahmet Bey elindeki kumandasıyla sunumu başlatıyor.
Ah,Benim fotoğraflarım.Her tarafta,köşeden,sağdan,soldan bir yerlerden çıkıyorlar.En sonunda hepsi birleşip bembeyaz bir sayfa oluşturuyor.Arkadan robotik bir kadın sesi konuşmaya başlıyor.
‘’Vera Eronat;katil,dolandırıcı hırsız…bla bla bla….Suçlu bulunuldu.’’Yüksek bir damgalama sesiyel beyaz sayfanın ortasına çıkan güzelim resmim suçlu etiketini yiyor.Hayırdır yani sen neyi damgalıyorsun canım robotçum?Kurbanlık büyükbaş mı damgalıyorsun,hayırdır?
‘’…Ama devlet ona bir şans verdi.’’ Ve ekrana büyük harflerle o slogan çıkıyor.
‘’CEZA YERİNE REHABİLİTASYON’’
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TOPUK SESLERİ
RomanceKanın ellerime damladığında bana ait olacaksın.Ama o zaman da her şey için çok geç olacak. Evrenin ilk parçacığı oluşmadan yazılmış bütün insanlığın kaderi.Kaderlerine uysunlar diye iki melek gönderilmiş yanlarına.Her şeyin bir amacı var bu dünyada...